*Bizi diğerlerinden ayıran şey, yaptıklarımız ve düşüncelerimizdir.
Bana olan bakışları değişti. Şaşkınlık yoktu kahve bakışlarında, bomboştu. Ama yine de yakıyordu kalbimin en ucunu. Kahverengi yakar mı demeyin, öyle bir dem vurmuştu ki kalbime bakışları nereye baksam boşluk, nereye baksam ateş.
Bunca şeyden sonra onu sevmediğimi düşünmesi saçmalık olurdu zaten. Gözlerinin içine bakarken, "Adın nedir?" diye sordu sakince. Zaten artık bu sorunun vakti gelmişti.
Kimliklerimiz.
Ruhumuza kadar ince ince işlenilen kimliklerimizin kaderini isimlerimiz mi belirliyordu gerçekten? Bu güne kadar yaptığımız her şey, her hata, yaşadığımız her aşk isimlerimiz arkasına mı saklanıyordu?
Ben böyle düşünmüyorum. Birkaç harften oluşan isimlerin gözümde değeri yok. İster Ahmet olsun ister Ayşe. Ne fark eder? Harflerin arkasına saklanmamalıyız. Bazı insanlar isimlerinden pek hoşlanmaz ve hayatlarının bir kısmında en az bir kere 'keşke ismim şu olsaydı.' gibi bir cümle kurarlar. Doğmadan önce bize vir malmışız gibi isimler konuldu. Diğerlerinden farklı olalım diye. Karıştırılmayalım diye.. Ama sorun şu ki; her insana özel bir isim yoktur. Bağzı insanların isimleri birbiriyle daima aynıdır. Peki nedir bizi farklı kılan? Tabiki de yaptıklarımız ve düşüncelerimiz. Bizi diğerlerinden farklı kılan ya da karıştırılmamamızı sağlayan şey, yaptıklarımız ve düşüncelerimizdir. Bir adamın ya da kadının ismini hatırlamazsınız fakat kurduğu cümleyi ya da yaptığı davranışı hatırlayabilirsiniz.
Kimliklerimizi isimlerimiz değil yaptıklarımız ve düşüncelerimiz belirler. Benim gözümde isimlerin hiçbir önemi yoktur. Kafamı hafif yana eğip, "Önemi var mı?" diye sordum. Birkaç saniye sessizlikten sonra "Hiç." diye cevap verdi. Verdiği cevaba sevinmiştim. Bir gülümseme takındım suratıma. "Sana bir sözüm vardı." diyerek belimden tutarak beni du yüzeyinde yatar pozisyona getirdi. Ayaklarımı da düzeltince belimi bıraktığı için kolunu tuttum. Gözlerime bakıp, "Korkma. Buradayım." dedi. Ama bilmiyordu ki batmaktan değil de, onun gitmesinden korktuğumu.Ona bakarak kafamı salladım. Denizin üzerinde sanki yatıyordum. O da belimin altındaki destek çıkan kolunu çekmeyeden yanımda yatar pozisyona geçti. İkimizde denizde yatmış, yıldızları seyrediyorduk. Belki de hayatımda bir daha böyle bir an yaşayamayacaktım. Ne kadar acı. Kimse ses çıkarmıyor, yıldızları izliyorduk. Sanki yıldızlarda bu andan haberdarmış gibi daha parlsktı bu gece. Ne kadar o şekilde durduk bilmiyordum. Sessizliği bozan Rüzgar'ın hala gökyüzüne bakarak ve sırıtıp, "Şuan seni tutmuyorum." demesiydi. Birkaç saniye sonra dediğini anlayabildiğimde önce şaşırdım ve istemsizce ağzım açıldı. Yüzüyordum. Tabiki de bumun yüzmek sayılmadığını biliyordum ama yine de denizin birkaç metre üstünde yüzüyordum. İstemsizce kahkaha atmaya başladım. Rüzgar beni tutmuyordu. Aklıma birden kimsenin beni tutmadığı ve denizden birkaç metre yukarda olduğumu fark edince panikledim ve bu sayede denizin birden içine girdim. Daha fazla batmadan Rüzgar kolumdan tutup beni hemen yukarı çekti. Diğer elimle kolunu sımsıkı tutmuş beni bırakmamasını umuyordum. Bana bakıp, "Şimdilik bu kadar yeter. Kim bilir belki bir gün tekrardan deneyebilirsin." Kafamı sallayıp gözlerinin içine bakarken, "Kim bilir.." dedim.
Rüzgarın beni yönlendirmesi ile iskeleye çıkabildik ve eve doğru yürümeye başladık. İkimizin de kıyafetleri sırılsıklamdı ve hava soğuktu. Ama kimse bundan şikayet etmiyordu. Fakat bende kansızlık olduğu için titremeye başladım. Rüzgar bunu görünce, "Üşüyor musun?" diye sordu. Kafamı iki yana sallayıp, "Üşümek iyidir, yaşadığını hissettirir." dedim. Gülümseyerek kafasını aşağıya eğerken, kafasını iki yana sallıyordu. Birlikte ikimizin de yolunun ayrıldığı yere kadar yürüdük. Durunca ona doğru dönüp, "Burada ayrılmamız gerekiyor." dedim. Kafasını sallayıp, "Seni evine kadar bırakayım geç oldu." dedi. Söylediği şeye gülümseyip, "İnan, buna hiç gerek yok. Kendim gidebilirim ama yine de teşekkürler." dedim. Israr etmedi. "O halde, görüşürüz." dedi. Gülümseyerek kafamı salladım ve "Görüşeceğiz." dedim.
İkimizde aynı anda arkamızı dönmüş giderken birden arkamı dönüp "Rüzgar!" diye bağırdım. Kaşlarını kaldırarak arkasını döndü.
"Çoban Yıldızı." dedim. Anlam verememiş gibi boş gözlerle bana baktı.
"Bana Çoban Yıldzı diyebilirsin." diyerek bakışlarına cevap verdim.
"Neden?" diye sordu haklı bir sebeple.
"Anlarsın." diyerek sırıttıktan sonra arkamı dönüp yürümeye devam ettim.
Keşke hiç anlamak zorunda kalmasa.
Tekrardan merhabalar. Umarım hikaye hoşunuza gidiyordur.
Kendinize iyi bakın ya da bakmayın bu kimsenin umrunda değil bunu da unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
anlamlar katmayın
Teen Fictionanlamların anlamını yitirdiği bu öyküde, kendinize anlamlar çıkarmanız dileği ile, *Hikayeden etkilenebilme olasılığınız vardır. *Not : Bu hikayede fiziksel bir özellik belirtilmemeye çalışılmıştır. Bu karakterler sizin hayal gücünüzün sınırlarına...