*Umutların bittiği yerde ölümler başlar.
Suyun soğukluğu tüm vücuduma iğneler batırırcasına yaralıyordu beni. Çırpınmıyordum. Suyun beni yavaşça aşağıya çekmesine izin veriyordum. Gözlerimi açmaktan ve belki de karşılaşacağım şeylerden korkuyordum. Ciğerlerimdeki hava tükenirken canım acımaya başlamıştı.
Boğularak ölmek istemiyordum.
Suda bir hareketlenme yoktu. Kimse beni kurtarmak için suya atlamamıştı. Rüzgar yoktu.
Ne kadar da acı. Ölüme bu kadar yakınken bile aklımda sadece beni ölüme sürükleyen insandan başka bir şey yoktu.
Burada ölemezdim.
Bir şeyler yapmalıydım.
Anında gözlerimi açtım. Etrafı net olarak göremesemde yukarısıyla aramda en az iki metre vardı. Ellerimi iki yana savurarak kendimi itmeye çalıştım. Ama tekniğini bilmediğim için pek fazla yukarı çıkamıyordum. Nefesim neredeyse bitecekti ve çok fazla yol kat edememiştim.
Bir yerde boğularak ölmenin çok can acıttığını duymuştum. Ölürken bile canım acıyacak.
Ölürken bile canım acıyacak..
Artık nefesim tamamen bitmişti. Şuan gerçekten de uzayda, boşlukta gibiydim. Hiçbir şey duymuyordum. Artık kendimi tamamen salmıştım. Tuzlu suyun içime girdiğini ve canımı yaktığını hissedebiliyordum.
Tam bilincimi yitireceğim sırada suda bir hareketlenme oldu. Biri suya dalmıştı. Vücudumun yukarı çekildiğini hissediyordum. Kafamın sudan çıktığını anladığımda deli gibi öksürmeye başladım. Canım çok yanıyordu.
Acıyorum. İçten içe. İçten dışa.
Gözlerim nedendir bilmem belki yorgunluktan belki de acıdan kapandı.
Gözlerimi açtığımda hava çoktan kararmıştı ve iskelede uzanıyordum. Yanımda Rüzgar yatıyor ve gökyüzüne bakıyordu. Birkaç dakika sonra olanları hatırladığımda boğazımda ve burnumda hissettiğim o acıyı tekrar anımsadım.
Sakin bir şekilde, "Beni denize attın." dedim. O da sakin bir şekilde sanki çok normal bir şeymiş gibi "Yüzmeyi öğrenmek istiyorum dedin." dedi. Doğrularak, "Böyle mi öğreneceğim, boğularak?" sinirlenmiştim. Kafasını bana çevirerek, "Hayır. Zorda kalarak öğreneceksin." dedi. Ben ona düz bir bakış atarken birden ayağa kalktı ve iskelenin en ucuna gitti. Arkasını denize dönerek bana baktı. Kollarını iki yana açtı ve "Gel kurtar beni." diyerek kendini karanlık suya bıraktı.
Her şey birden gelişmişti. Atladığı gibi iskelenin ucuna koştum. Bir kaç kez Rüzgar diye bağırdım. Ama denizde bir hareketlenme olmadı. İsterse anında çıkabileceğini ve hiçbir şey olmayacağını biliyordum. Ama şu düşünce beynimi yiyordu;
Ya bir şey olursa?
Aklımda tek bir düşünce vardı. Ya bir şey olursa? Başka hiçbir şey düşünmeden kendimi karanlık sulara bıraktım. Hiçbir şey görmüyordum sadece çırpınmıyordum. Bir el elimi yakalayıp bizi su üstüne çıkarana kadar çırpınmaktan başka hiçbir şey yapmıyordum.
Gözlerimi açtığımda karşımda saçları yüzünde dağılmış siyah tişörtü üzerine yapışmış ve gülümseyerek bana bakan Rüzgar'ı gördüm.
Tek düşünebildiğim şey gözleri oldu. Çok farklıydı. Çok farklı bakıyordu. Yakamoz ikimizin üzerindeyken o çok farklı gözüküyordu.
"Neden atladın?" dedi. Bir şey demedim.
"Bana bir şey olmayacağını bilmene ve boğulma tehlikesi geçirmene rağmen neden atladın?""Çünkü seni seviyorum."
Selamlar, görüşmek üzere.
Kendinize iyi bakın ya da bakmayın bu kimsenin umrunda değil bunu da unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
anlamlar katmayın
Teen Fictionanlamların anlamını yitirdiği bu öyküde, kendinize anlamlar çıkarmanız dileği ile, *Hikayeden etkilenebilme olasılığınız vardır. *Not : Bu hikayede fiziksel bir özellik belirtilmemeye çalışılmıştır. Bu karakterler sizin hayal gücünüzün sınırlarına...