yamuk uçurtma

100 15 63
                                    


*"Binlerce yağmur geçse bile üzerimizden, temizlenemeyiz Çoban Yıldızı."




Rüzgar'ın saçları kafası gibi dağınıktı hep. Kafasının içine soktuğu her şey, herkes kaybolurdu zamansızca. Rüzgar bile kayıptı. Kendinde kaybolmuştu. Karanlık, soğuk, kimsesiz bir yerde yapayalnızdı. Bir türlü kendine gelemiyordu. İçtiği sigaradan mıdır bilmem, hep dumanlıydı kafası. Zehirliyordu bu duman düşüncelerini, içindekilerini, dışındakilerini.

Dalgalıydı gözleri. Denizlerdeki dalgalar kadar sallanıyor, silip süpürüyordu baktığı herkesi. Eğer çok bakarsan gözlerine, boğuyordu. Hırçın değildi dalgaları Rüzgar'ın. Sakin fakat bir o kadar da yüksekti. Belki de yorulmuştu deniz. Dindirmek istiyordu içinde verdiği savaşı. Ne kadar su barındırsada içinde, cayır cayır yanıyordu deniz.

İsmini çok severdim Rüzgar'ın. Bir çok insan barındırırdı içinde. Sonuç olarak meltem de bir Rüzgar'dı, kasırgada. Ama en çok zihnini severdim. Saçları gibi dağınık olan düşüncelerini severdim. Ne çok da isterdim zihnine girmeyi. O duman beni zehirlese dahi ömrümdeki son nefesimde o dumanı içime çekmek isterdim. Kim bilir kaç kişi ölmüştür kafasında. Kim bilir kaç cenaze kaldırmıştır kemikli omuzları. Bunları asla bilemeyecek olmam beni ne denli üzdüğünü tarif bile edemem. Rüzgar en sevdiğiniz şarkının en anlamlı cümlesi gibiydi. Ya da sırf bir bölümü seviyorsunuz diye sayfalarca okuduğunuz kitabın o sevdiğiniz bölümü gibiydi. Ama Rüzgar en çok sabah 05.30 gibiydi. Gecenin gündüzden ayrılamadığı o saat gibiydi. Gece mi gündüz mü belli değildi.

Ben ise her günü o saat dilimi için yaşayan dalgın bir kızdım. Ne uğruna şiirler yazılacak ne de ölünce hatırlanacaktım. Juliet değildim belki ama Rüzgar da Romeo değildi. Klasik değildik. Sarhoş da değildik ama ayık gibi de gözükmüyorduk. Biz sadece kendini boşlukta kaybeden iki ruhsuz bedendik. Kaybolurken birbirimizi bulmuştuk.

Bugün hava sonbaharda olmamıza rağmen çok güzeldi. Ve hava güzel olduğu için bir planım vardı. Rüzgar'a mesaj atmak için konsolun üzerindeki telefonumu elime aldım.

Çoban Yıldızı: müsait misin bugün?

Rüzgar: neden?

Çoban Yıldızı: seninle bir şey yapmak istiyorum.

Rüzgar : ne zaman?

Çoban Yıldızı: birkaç saat içinde, eski futbol sahasında.

Çoban Yıldızı: gelecek misin?

*lütfen gel*

Rüzgar: 1 saate gelirim.

Rüzgar: görüşürüz.

Çoban Yıldızı: görüşeceğiz.

Sırıtarak telefon ekranına baktım ve üzerime bir şeyler giyip ilk durağım olan kırtasiyeye doğru yola koyuldum. Kırtasiyeye girdiğimde neşeyle almam gereken malzemeleri aldım ve şarkı mırıldanarak çok uzakta olmayan sahaya doğru yola koyuldum. Yolda dondurmacıya bakan beş yaşlarındaki bir çocuğu görünce hızla dondurmacıya gidip bir tane külahta çikolatalı dondurma alıp çocuğun yanına gidip verdim. Annesi bana teşekkür ederken çocukta bana gülümseyerek bakıyordu. Elimle çocuğun saçlarını karıştırıp yoluma devam edecekken aklıma gelen fikirle dondurmacıya tekrar geri döndüm ve iki tana çikolatalı dondurma daha aldım. Yere düşürmeyeyim diye büyük çaba göstererek stadyuma gitmeye devam ettim. Tam stadyuma vardığım sırada Rüzgar'ın da stadyuma doğru adımladığını gördüm. Hızla yanına koşup, "Selam." dedim.

anlamlar katmayın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin