sende babam gibi gitme

93 18 59
                                    



*Ve ben o gün anladım, rüzgar sadece ateşi söndürmek için değil, harlamak için de kullanılıyordu.





Yapayalnızdım.

O salıncakta öylece Rüzgar'ın döndüğü köşeye takılmış dolu gözlerimle yapayalnızdım. İstem dışı hafifçe salladığım eski salıncaktan çıkan gıcırtıdan başka hiçbir ses yoktu etrafta. Rüzgar gitmişti, belki de haklıydı gitmekte. Belki de umrunda bile olmamıştır söylediğim birkaç kelime. Bana aşık olacak hali yoktu zaten. Ben kimdim ki onun yanında? Koskocaman bir çölde Rüzgar sayesinde havada uçuşan aciz bir kum parçasıydım. Rüzgar olmasa belki o kısıldığım kum taneleri arasından sıyrılamıyacaktım.

Her ne olursa olsun. Bana aşık olmamalıydı.

Zaten aşkı da haketmiyordum. Çoğu şeyi haketmediğim gibi aşkı da haketmiyordum. Rüzgar'ın aşkını, sevgisini haketmiyordum. O çok daha iyilerine layıktı. Hem benimle olursa mutsuz olurdu. Varlığıyla nefes alıp mutlu olduğum adama bunu yapamazdım.

Onu kendimden bile sakınarak seviyordum.
Ama bana aşık olmamalı, bunu ona yapamam.

Kaç saat orda öyleye kalıp boşluğu izledim bilmiyorum. Gidişinin ardından da yarısına bile gelemeden yere düşürdüğüm bir sigara yakmıştım. Onu bile becerememiştim. Ciğerlerime bile zarar verememiştim. Yavaş adımlarla salıncaktan kalktım. Titreyen ellerimle bir sigara daha çıkardım cebimden ve biraz küfürle beraber birkaç denemenin ardından çakmağı ateşleyip sigaramı yaktım. Gözümden düşen bir damla yaş ile beraber boş sokaklarda ilerledim.

Koşmak istiyordum ama mecalim kalmamıştı.

Her gün aynı yollardan geçip aynı eve gidiyordum ama sanki her adımda daha da kayboluyotmuşum gibi hissediyordum. Attığım her adım sanki daha da uzaklaştırıyordu beni gitmem gereken yerden. Gitmem gereken tek yer, Rüzgar'ın yanıydı belki de. Kendime sinirlendim ve bu sinirle yolun kenarındaki boş çöp kutusunu sert bir tekmeyle yere devirdim. Devirdiğim yerde de çöküp kaldım. Dizlerimin üzerine düşmüştüm. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

Aptaldım.

Her şeyi mahveden bir aptaldım.

Herkes giderdi ama Rüzgar gitmezdi değil mi?

Bu kadar kolay olmamalıydı. Rüzgar da gitmemeliydi.

O kadar yorgundum ki her bir uvzum ağrıyordu. Her bir uvzum Rüzgar'ı arıyordu. Gözyaşlarımı silerek syağa kalktım. Arada hıçkıra hıçkıra eve doğru ilerledim. Çıkmaz sokağa girip en sona doğru ilerleyince evin önünde durdum. Yuksrdan Rasim amcanın seslenmesiyle ona doğru bitkin bir şekilde döndüm.

"Ne bu hal?" diye sordu Rasim amca. Çenemin titremesine engel olamayarak, kollarımı iki yana açıp, "Her şeyi batırdım galiba Rasim amca." dedim ve kollarımı boşluğa bırakınca bana çarpmalarına izin verdim. Rasim amca, "Düzeltmeye çalış o halde." diye seslendi yukardan. Buruk bir şekilde gülümseyerek, "Ben dokunduğum her şeyi bozarım, düzeltmeyi bilmiyorum ki." diye mırıldandım yenilgiyle. Ne kadar acıydı. Rasim amca ise yüzüne anlayışlı bir ifade takınarak, "Bırak o öğretsin o zaman." dedi. Birkaç saniye öylece kapının önünde kaldım. Rasim amcaya son kez gülümsemeye çslıştıktan sonra kendimi eve attım.

Nasıl düzeltebilirdim ki bu durumu? Belki de abartıyordum. Rüzgar'ın umrunda bile değildim. Belki de gülmüştü halime. Ondan başkası olmayan bir boka da yaramayan aciz bir kızdım belki de onun gözünde.

anlamlar katmayın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin