26.bölüm

3.8K 227 45
                                    

Anlık durum rönesans tablosu gibiydi. Görkemin ilk gelen yumruk darbesinin ardından Anılın Gecenin üstüne çıkmış olması, Mertin Gecenin ayaklarının üstüne kıpırdamaması için oturması. Güneşinse Denizin saçlarından tutup masanın üstüne yatırıp kafasını vurup vurup durması.
2 garsonun kırılan eşyaları not edip paralarını hesaplamaları ve geri kalanlarının ise çekirdek yiyerek izlemesi ve aralarında iddaya girmelerine şahit oluyordum.

"Offf bak sarı kafalı çocuk güzel yedi yumruğu. Kesin Siyah kafalı alır bu dövüşü"

"Abi valla benim favorim şu köşedeki kıvırcık saçlı çocuk (Mert), baksana sarı kafalının bacaklarının üstünde kaykay sürmeye çalışıyo!"

"Yaz kızım. Kütahya porselen inci takımından iki bardak ve bir salata tabağı. 56 lira yaz"

Bir süre daha ayakta buz kesilmiş halimle onları izledim. Hareket edemiyordum. Bir zamanlar o sevdiğim çocuğa be olmuştu böyle? Uğruna canımı verebileceğim çocuğa şimdi istese günahımı bile veremeyecek konuma nasılda gelebilmiştim! O kadar çok seviyırdum ki gözüm körmüş benim. Nasıl göremedim onun bu yüzünü!!
Dakikalar sonra Gecenin ağzından yere firar eden kırmızı sıvı ile benimde dakikalar sonra ağzımdan o kelimeler döküldü.

"YETER! Canınımı alacaksınız! Bırakın, gitsin..." dememle birlikte herkes susmuş ve bana bakmışlardı. Güneş Denizin üstünden kalkarak savaşı sonlandırmıştı. Gece ve biricik sevgilisi topallaya topallaya kafeden çıkmışlardı. Bizimkilerde pek birşey yoktu. Sadece Anılın kaşı patlamış,Görkeminde dudağı kanıyor ve yanağı morarmıştı. Güneşim saçları biraz dağılmıştı sadece.

"Off ya o değilde Gecenin bacağında kikflib yapıcam diye tekeri tekrar koptu amk!" Ortamı biraz olsun neşelendirmek için an kolluyordu Mert. Citti olması gereken ortamlarda illaki patlak verirdi zaten.

"Gençler kavganız bittiyse sizi kasaya alalım?" Çalışanlardan birisi bizi yönlenlirdiğinde bizimkiler durumun yeni farkına varıyorlardı. En son Güneş sirtaki oynayacaktı tabakları kırarak. Hepimiz kasaya yönelmiştik.

"1.842 tl 85 kuruş"

"Abi sen ne diyon? Alt tarafı 5 tabak 2 bardak bir tane masa 2 tane sandalye kırdık?"diyen Merte onaylayan bakışlar atıp indirim yapması için yalvaran gözlerle adama bakıyorduk.

"Bir kere: 5 tabak değil 2 porselen inci setinden,4 tane granit yeşil kahvaltılık Karaca home sweet takımından, 3 tane u..."

"Tamam tamam abi demedim bişey. Öderiz. Yani ödeyebiliriz heralde demi lan?!"

"Abi bari iki katı olmasa,bak öğrenciyiz beş kuruş parayla geziyoz?"

"Tamam tamam siz tanıdık müşterisiniz size 698 tl olur"

Paralarımızı birleştirip zar zor tamamlamıştık ve kaykaylarımıza binip evimizin yollarını tutmuştuk bu halde Uzaya gidecek enerjileri yoktu heralde?! Zaten hava kararmaya başlamıştı.

Apartmanın önüne geldiğimizde Mert bir an önce akşam yemeğine yetişmek için koşarak yanımızdan ayrılmıştı. Anılda öyle. Apartmanın girişinde Görkem ve ben kalmıştık yol boyunca bir kere bile gözlerimin içine bakmamıştı. Sorularımada hiç ses çıkarmamıştı. Bilmem belkide duymamıştı? Şimdiyse konuşmaması büyük kabalık olurdu değil mi? Yani bi iyi akşamlar diyebilir. Tam dudaklarını aralamıştı ki ilk adımı ben atmak istemiştim onun yaptığı ilk yumruk gibi.

"Bu gün için gerçekten çok üzgünüm. Canın yanıyor mu?"elimi patlayan dudağına götürmüştüm ki kendini benden uzaklaştırdı ve iğrenir bir şekilde bana baktı.

"Ay, hala onu seviyorsun değil mi? Hala ona kıyamıyorsun? Bugün kavgada da canının acımasına yenik düştün ve bizi durdurdum peki neden?! Neden ben söyleyeyim çünkü hala onu seviyorsun! Yaptığı onca şeyden sonra hala ve inatla! Ama şunu unutuyorsun Ay Işık, kendi canının yanmasına dayanamayıp başkalarının canının yanmasına sebep oluyorsun. Ben sadece inanmak istemiştim onu unuttuğuna ama bugün anladım ki hala sen unutamamışsın..." ve bir hışımla apartmandan içeri girdi. Arkasından koşmuştum ama asansöre binmişti. Benim binemediği biliyordu. Sadece benden kaçmak için biniyordu.

•••

Uzay  <tamamlandı>Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin