ÖNCEKİ BÖLÜMDE;"Eşyalarını getirdim!" Konuşan Mark'tı. "Bayan Min Ji! Sizi alacak birisi var mı?" Ellerini dizlerimin üzerine yerleştirmişti. Cevap vermem için yüzüme baktığını, zar zor aralayabildiğim gözlerimle görebiliyordum.
Konuşmaya halim olmadığı için başımı salladım. Sesler şimdi iyice derinleşip kaybolmaya başlamıştı.
Güçlükle bakışlarımı Jackson'a kaydırdım. Gömleklerinin düğmelerini göğüsüne kadar açmıştı ve baş ucumda dikilmiş, bana bakıyordu. Halime acır gibi bir ifadesi vardı. Kaşları hafifçe çatıktı.
Gözlerimin iyice kapanmaya başladığını hissettim. Göz kapaklarım benden bağımsız haraket ediyordu, kontrol edemiyorum.
NELER OLUYOR?
"BU LANET IŞIK DA NEYİN NESİ?!"
Yu Jin'in işittiğim boğuk sesiyle gözlerimi araladım. Güneş ışığı göz alıcı bir şekilde odayı aydınlatıyordu fakat onun sesini duyana kadar gerçekten fark edememiştim. Bir süre daha uyuyabilirdim bu şekilde belki de. Gözlerimi aniden açtım.
"YA!? YU JİN-AH?!" Şaşkın bir şekilde yanımda yatan arkadaşıma bakıyordum. Beni bu yüksek volümlü ciyaklamama rağmen duymamıştı. Ağzını şapırtarak kafasını diğer tarafa çevirdiğinde bakışlarım üzerimdeki partiden kalma elbiselere kaydı.
Bu nasıl olur?
Biz nasıl buraya geldik gerçekten aklım almıyordu. Dün gece birden aklıma gelivermişti. Belli kesitleri hatırlamıyordum. Tanrım! O kadar alkol neden almıştım ki? Bunların olacağını tahmin etmeliydim. Ayrıca şu an kendimi gerçekten huzursuz hissediyordum. Üzerimdeki kıyafetler sanki bir iğneymiş gibi vücudumun her noktasına batıyordu. Hızlıca ayağa kalmaya çalışırken sendeledim. Dengemi korumaya çalışmak beni gerçekten zorlamıştı. Başımda şiddetli bir ağrı vardı ve bu gözlerime işliyordu. Ağzımdaki kuruluktan bahsetmeye gerek bile yoktu.
Dağılmış saçım ve bozulmuş makyajımla kendimi aynada gördüğüm an atmak üzere olduğum çığlığımı içime kaçırmayı başardım.
"Bu halin ne?" Aynadaki kendime işaret parmağımı doğrulttum. Buraya nasıl gelmiştik bilmiyordum fakat ihtimalleri de göz önüne sermek kesinlikle istemiyorum. Hayır hayır! En son dans etmek için piste çıktığımı hatırlıyorum. Tanrım! Rezillik...
Sinirle dağılan saçlarımı iyice karıştırdım. Buraya nasıl geldiğimiz konusuna dair hiçbir fikrim yoktu ve bu gerçekten kendime sövmem için çok güzel bir gerekçeydi. Normal bir şekilde alkol alabilirdim değil mi? Her şeyi unutacak kadar içmek benim neyimeydi acaba?
Hızlı adımlarla yatağımda ölü gibi yatan Yu Jin'i yalnız bırakarak merdivenlere yöneldim. Gerçekten hatırlayana kadar bana her şey zehir olacaktı. Ya bir hata yaptıysam? O kadar insanın içinde saçma sapan hareketler yapıp kendimi rezil ettiysem?
AİSSHHHH!
Tam cinnet geçirirken salonun girişinde olduğum yere sabitlendim. Eun Hyuk yavaş hareketlerde bahçede dolanıyordu. Onu görmek, biraz da olsa içime su serpiştirmişti. Hızlı adımlarla şu anki görüntümü önemsemeden bahçeye ilerledim.
Beni görünce duraksayıp bulunduğum yere doğru döndü.
"Günaydın." Sesi garip bir şekilde soğuktu. Yüz ifadesinden bahsetmiyorum bile. Karşısında sanki düşmanı varmış gibi delici bakışlarını bedenimde gezdiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIND ME |Jackson|
Fanfic*devam ediyor* Jung Min Ji aranjör olarak JYP Entertainment'ta işe başlar ve kısa süre sonra farkında olmadan kendini bir idole kaptırır. |Tür: Genç Kurgu| Story by Baddiv. Başlangıç: 26 Nisan 2020