20.

1.5K 112 33
                                    

Her şey yavaş yavaş üstüme geliyordu. Daha ne kadar dayanabilirim bilmiyordum. Kai kaçmıştı ve Woo Jin kayıptı. Çıldırmak üzereyim. Bunca zaman ellerini kollarını sallayıp gezmişlerdi. Tam intikam alıcakken gözden kaybolmaları kaderin bana bir oyunuydu yada oyunda kontrol edilen bir karakter olarak herşey programlanmıştı. Geçmişimi düşündüm, nereye kaçabiliceğini fakat aklıma gelmiyordu.

Jin - Sadece biraz boş bıraktık ve adam tüydü çok güzel.
Taehyung - Kızmayın ama güzel sıçtık kabul edin.
Yoongi - Tamam sakin kalıp ne yapıcağımızı düşünelim. Namjoon bir fikrin var mı?
Namjoon - Kaynakları araştırıp bilgi bulmalıyız. Bu haber 1 gün önce verildiyse hala burda bi yerlerde olmalı çünkü hava koşullarından dolayı seferler iptal.
Hoseok - O zaman bu durumda hala korede.
Yoora - Aynen öyle bu sefer kaçıramayız ne olursa olsun onu abim gibi görsemde ki öncedendi bu o yüzden sorun olmicak.
Namjoon - Bak Yoora seni anlıyorum ama senden bize bir söz vermeni istiyorum.
Ne olursa olsun tek başına savaşmaya çalışmayacaksın çünkü kardeşimize zarar gelmesini istemeyiz. Lütfen söz ver bize.

Yutkundum ve Namjoon'a baktım ben onlar için şu ana kadar çok fazla tehlikeliydim ve hala tuttuğum gizli özelliklerim ve söylemediğim bazı sırlarım vardı. Onları bu işten uzakta tutmak istiyordum fakat onlar kararlı gibilerdi. Daha fazla kendimi bu bok çukuruna sürüklemek istemiyordum yardım alırsam işim kolaylaştırdı zaten.
Yoora - Tamam söz.
Jungkook - O zaman ben yatmaya gidiyorum hepinize iyi uykular.
Taehyung - Bende kardeşim.

Herkes odalarına çıkıp yatmıştı. Bende bahçeye çıktım ve çimenlerin üzerine uzandım. Düşünmeye başladım, bunca zamana kadar sakladığım sırlarımı düşünüyordum. Ne kendime ne de başkasına karşı dile getirmiştim. Fakat çocuklar öğrenirse bana hayal kırıklığı ile bakarlardı.

Gördüğüm rüya gerçeklikten bir kesitti. Evet ben Fbi de çalışıyordum. Büyük sırrım buydu. Ancak bu sandığımız Fbi değildi ilk önce eğitim verilen başka bir yere gönderilirdin oradan sağ çıkabilirsen Fbi de ajan olarak çalılabilirdin. Eğitim alanında fazla zorlu eğitimler verilirdi. En önemli eğitim duyguları köreltmekti. Burada çalışan herkes yavaş yavaş duygularını kaybeder ve ölüm makinesine dönüşürdü. Ben ise oradan kaçmıştım. Oraya ailemin katillerini bulmak için kabul etmiştim teklifi. Ancak hiçbir şey istediğim gibi olmamış ve beni zorlu bir eğitime sokmuşlardı. Evet öncedende görüyordum zorlu eğitimler fakat orda bana türlü işgenceler etmişlerdi. Suda nefes tutma, acıya dayanıklılık, aç kalma, soğuk ile başa çıkma ve daha bir sürü şey. Oradan kaçmak imkansızdı ya eğitimi geçerdin yada ölürdün. Kural buydu ama ben imkansızı başarıp oradan kaçıp Kai'ye herşeyi anlatmış ve ona sığınmıştım. İlginç olan şey ise peşimi hemen bırakmışlardı. Ancak şuan bunun Woo Jin sayesinde olduğunu biliyordum. Oradan kaçmak zordu ve ben ilki başarmıştım elbette bu da onun bir oyunuydu. Eğer Woo Jin onları benden uzaklaştırdıysa üzerime tekrar sarıp çocukların başını belaya sokabilirdi ve bu benim en son istiyiceğim şeydi. Peki ya çocuklar bunu öğrenince ne yapıcaklardı onları bilerek tehlikeye attığımı düşünüceklerdi ve daha kötüsü Woo Jin'in beni kullanıp onları öldürmemi istiyiceğini.

Mark ile buluşmam lazımdı. Telefonumdan Mark'ın numarasını tuşladım ve ekrana tıkladım. 3. çalışta açmıştı.
/Mark/: Yoora iyi misin?
/Yoora/: Ben iyiyim Mark peki ya sen?
/Mark/: Bende iyiyim önemli bir şey mi oldu.
/Yoora/: Kai kaçtı, Mark.
/Mark/:Bunun olucağının farkındaydım zaten. O yüzden izini kaybetmedim. Peşinde adamlarım var Yoora sen merak etme.
/Yoora/:Sen ciddi misin? Çok sevindim lütfen izini kaybetme Mark olur mu?
/Mark/:Tamamdır görüşürüz.
/Yoora/:Görüşürüz kardeşim.

Telefonu mutlulukla kapattım. Kaçmıştı ama nerde olduğunu biliyorduk. Başım ağrımaya başlayınca düşünmeyi bıraktım ve rahatmaya çalıştım.

Gökyüzündeki bulutlara bakıyordum. Hepsi farklı şekildeydi. Hanna bulutları izlemeyi çok severdi. Gözlerim yavaştan dolmaya başlamıştı. Evet o da ölmüştü bana kalan ise sadece kızı Yuna'ydı. Yuna beni annesi olarak biliyordu. Bunu Hanna istemişti. Kızının anne diyebileceği biri olmasını çok istemişti. Fakat Yuna'yı uzun zamandır görmüyordum şuan 6 yaşında olmalıydı. Ona yurtta bakılıyordu. Arada kimseye çaktırmadan giderdim oraya. Yoongi ile sevgiliyken bile ona anlatmamıştım bunu. Diğer bir sırrımda buydu. Fakat Yuna'yı bu kötü yere sokamazdım. Ne olursa olsun o benim üvey kızım sayılırdı. Hanna'ya verdiğim sözü gerçekleştirmek ve ondan olan bir parçaya bakmak beni üzmüyordu.

Yuna çok sakin, ılımlı ve saygılı bir kızdı. Hanna gibi çok güzeldi. Sanırım herşey bittikten sonra onu yanıma alıp bir ev tutmayı düşünüyordum. Bian Jimin'i düşündüm. O da kabul eder miydi Yuna'yı. Kızı olarak görürmüydü benim gibi. Belkide yüzüme bile bakmazdı. Kim bilebilir ki. Gözlerim kapattım ve bütün yorgunluğumun beni esir almasına izin verdim .

Uyandığımda yatağımdaydım. Burnuma gelen tanıdık kokuyla, üzerimdeki kolun sahibine baktım. Jimin masum bir şekilde beni izliyordu.
Jimin - Uyuyan güzel uyanmış.
Yoora - Saat kaç oldu?
Jimin - Saat 16:46 oldu ve sen daha yeni uyandın hem birde dışarıda yatmışsın. Hasta olursan nolucak sana bakmam söyliyim.
Yoora - Bakmaz mısın oysaki ben sana bakardım üzüldüm bak.
Jimin - Şaka yaptım tabiki de hadi yemek yemeğe Jin abi söylenip duruyordu. Bu sefer elinden seni kurtaramam.
Yoora - İyi peki beni Jin qbinin eline bırak sonra kafası patlamış bir sevgilin olsun
Jimin - Jin abi bu sonuçta. Hadi çok acıktım ben.

Beraber aşağıya indik. Jin abi beni gördüğü andan beri azarlamaya başladı bu yemeğe başlayana kadar sürdü. Ben ise bir daha çimende yatmicağımı söyleyip geçiştirdim. Yemek bittikten sonra telefonumu alıp Chenyeol'dan gelen ilginç mesaj ile karşılaştım.

Chenyeol :
Kai'ye ulaşamıyorum. Buluşalım pis bir koku alıyorum. Akşama doğru kapanan dövüş kulubübüne gel. Yedek anahtar bende var. Çocuklarıda getir. Kai bize çok kötü ihanet etti ve sana açıklamak istediğim bir şeyler var.

Yoora:
Tamamdır.

Çocuklara mesajı okuduktan sonra akşama doğru kapanan dövüş kulubünün önüne gittik. Kapıyı açık görünce hepberaber içeri girdik. Chenyeol ringin önünde durmuş bekliyordu. Koşarak ona sarıldım çok özlemiştim ama bi anda şakaklarımda hissettiğim soğuk metalle donup kaldım. Etrafımızı adamlar sarmıştı. Kollarımı hızla ondan çekip etrafımızdaki adamlara baktım. Çocuklarda silahlarını çıkarmışlardı. Ortama büyük bir sessizlik hakimken 2 adamın, çığlıklar eşliğinde ağlayan Yuna'yı getirdiklerini gördüm. Şaşkınlıktan azıma açılmıştı. Chenyeol silahı kafamdan çekmiş ve adamlara bırakmasını söylemiş Yuna'ya gitmemi bekliyordu. Yuna beni görünce bağırdı.
Yuna - Anneee

Kuşup kollarıma atladı. Özlem ile birbirimize sarılıyorduk. Bakışlarım Jimin'i buldu bana kırgın bir şekilde bakıyordu. Yanlış anlamıştı ve bu şekilde Chenyeol'un oyununa gelmiştik.

Chenyeol'un oyununa gelmiştik. Amacı bizi dağıtıp tekken beni öldürmekti. Peki nasıl bunca senelik kardeşliğimizi hiçe sayıp bunu yapmak istiyordu. Seni anlıyamıyorum Chenyeol...

Acımasız PJM  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin