22
"Zat-ı Hazreti Şehriyari'nin uhde-i aciziye tevdi buyurdukları evrakı muzırre ithaliyle maznun şahıs veya eşhasın takibine mübaşeret edilmiştir. Dâhiliye Nazırı Beyefendi'nin ihbarları üzerine mahdum bendelerinin münasebette bulunduğu bilcümle eşhas göz hapsi altındadır. Bunlar arasında Fransız Postahanesi'ne sık devam eden piyano muallimi Peregrini'nin postahaneden çıkarken üstündeki evrak, elindeki paket yankesiciler tarafından çalınmıştır. Vak'aya şimdilik adi bir zabıta vak'ası süsü vermek için merkumun saati de aşırılmıştır. Şikâyeti üzerine bulunacağı vaat edilmiş, biraz sonra iadesi takarrür etmiştir. Mektuplar bir Fransız mûsikî-şinâsından; paketteki kitap İtalyanca'dır. Dante isminde bir herifin cehennem hakkında bir risalesi olduğu anlaşılıyor. Evrak ve kitap takdim ediliyor. Takibat esnasında ecnebi mümessil ve müesseseleriyle bir gûne mesele çıkarılmayacağı, kapitülasyonlar ahkâmınınnazarı itibara alınacağı arz ve..."
Bu, Selim Paşa'nın ilk raporu. İkincisi şöyle başlıyordu:
"Hilmi bendeleri göğsünden mustarip olan ailesini berayı tebdili hava Beyrut'a götürmek için müsaade talep etti. Bu müsaade kendisine verilmiştir. Arkasına iki sivil memur konulmuş, firara teşebbüs ettiği takdirde derhal tevkifi emredilmiştir. Beyrut'ta kimlerle münasebette bulunduğu tetkik edilecek, muhaberatı, sıkı bir teftişe tabi tutulacaktır.Mütecasirlerin beş on güne kadar ele geçirileceği arz ve..."
Paşa'nın Padişah nezdinde eski itibarını kazandığı o kadar aşikârdı ki bunu Sabiha Hanım da anladı. Fakat buna rağmen hâlâ yüzü endişeliydi, dalgındı. Bilhassa karısına karşı muamelesi çok garipti. Sabiha Hanım'la yüz yüze gelince başını çeviriyor, gözlerine bakmaktan çekiniyordu.
Bu vaziyet Beyrut'tan ilk şifreli telgrafı alıncaya kadar sürdü. Sonra biraz açıldı. Hilmi ilk günleri kimse ile temas etmemişti. Gerçi oğlunun hıyaneti tebeyyün ederse herhangi bir Genç Türk'e yapacağı cezayı –hattâ ziyadesiyle– ona yapacaktı. Bununla beraber oğlan bu işten alnı açık çıkarsa Eyüp Sultan'a kurban kesecekti.
Bu iyi ihtimal gün geçtikçe kuvvetleniyor ve Paşa ümitleniyor, ferahlanıyordu. Hattâ, o akşam çoktan terk ettiği eski bir âdeti ihya etti. Karısının odasında kahve, nargile içmeye geldi. Rabia ile şakalaşacak, ona bir iki beste söyletecekti.
Kız henüz gelmemişti. Hanımefendi adam yollamaya karar verirken geldi, fakat endişeliydi.
— Tevfik'i bekliyorum, Hanımefendi. Hâlâ gelmedi. Merak ediyorum.
— Nereye gitti?
Rabia güldü:
— Çocuk gibi. Kadıköyü'nde eski bir oyuncu arkadaşına. Aklı fikri hep oyun.
— Nasıl oyun?
— Tavan arasında eski bir sandığı karıştırdı, bir kadın kıyafeti çıkardı, giydi, kırıta kırıta gitti. Ahbabı yeni evliymiş, karısını kıskandıracakmış... Hastalığından sonra dökülüyor diye bıyıklarını tıraş etmişti. Görseniz siz bile kadın sanırsınız.
Paşa:
— Babana söyle, kadın kıyafetiyle yakalarsam falakaya çekerim, dedi.
— Bu günlerde kıyamazsınız. Hilmi Bey'in veda ziyafetinde köpüklü bir şey içirmişler, pek keyfine gitmiş, hep onu söylüyor. Zâti Bey çağırıp tekdir ettikten sonra çenesini bıçak açmıyordu.
Kâhya Kadın kapıyı açtı:
— Muavin Rana Bey selâmlıkta Paşa'yı görmek istiyor, dedi.
Rana Bey'in bu saatte konağa gelmesi yeni bir vak'a çıktığına delalet ediyordu. Herhalde mühim olacak. Selim Paşa gecelik kıyafetiyle selâmlığa gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sinekli Bakkal
General FictionTürk edebiyatının en çok okunan romanlarından biri olan Sinekli Bakkal, ilk kez, İngilizce olarak The Clown and His Daughter (Soytarı ve Kızı) adıyla, Londra'da 1935. yılında basıldı. Aynı yıl Türkçede önce Haber gazetesinde tefrika edilen roman dah...