15

468 30 0
                                    

7

Behire Hanım da, Arif de henüz kalkmamışlardı. Rabia erkenden sokak kıyafetiyle salona indi. İkbal Hanım kırmızı balıklara ekmek ufakları atıyor, gözleri dudakları büzülmüş, çetrefil çetrefil balıklarla konuşuyordu. Rabia'yı görünce elleri göğsünün üstünde kavuştu.

— Sabah şerifler hayır olsun, efem.

Pencerenin önüne iki kişilik kahvaltı hazırlamışlardı. İkbal Hanım'la karşı karşıya oturdular, sütlü kahvelerini içtiler. Kadın, durmaksızın Rabia'nın dün akşamki tesirinden bahsediyor. Fakat Rabia'ya dün akşam çok uzak görünüyordu. Yüzü güya dinliyormuş gibi mütebessim, fakat aklı Kanarya'da ve Kanarya'nın sarayında. İkbal Hanım Mabeyinci'nin Enderun takımı yanından Vehbi Dede ile beraber, Rabia'yı dinlediğini söyleyince dikkat kesildi. Mabeyinci'den ziyade Vehbi Dede'nin fikrini öğrenmek istiyordu. An'anevî mûsikîden dün akşam fazla ayrılmıştı. Cüretine kendi bile şaşıyordu. Vehbi Dede itiraz etmezse içi rahat edecek. Fakat İkbal Hanım bu hususta ona hiçbir fikir vermedi. Herkes memnun olmuş, mütehassis olmuş,fakat Vehbi Dede bir şey söylememiş. Mamafih, Dede de öğlen yemeğine Nejad Efendi'ye davetli. Binaenaleyhöğrenebilir.

Rıhtıma iki atlı bir araba geldi. Yalının önünde durdu. İki duru at yelelerini, kuyruklarını sallıyor, sabırsızlıkla kaldırımları deşiyorlar. Bu, Rabia'yı bekleyen Kanarya'nın gönderdiği araba.

İkbal Hanım aşağıya kadar indi. Eline bir zarf sıkıştırdı. Rabia onu arabada açtı. İçinde on lira vardı. Paranın kendisinden ziyade ifade ettiği şeye çok sevindi. Gerçi bu, Tevfik'e gönderilecek birçok şeyi alabilir, fakat aynı zamanda Rakım ona en yüksek Mevlid okuyana beş lira verildiğini söylememiş miydi? Birdenbire içinde ilk hafızlığı günlerindeki şöhretinin verdiği çocuk gururu uyandı. Hayat ne garipti! Sinekli Bakkal semtinin sokaklarına benzemiyor değildi. Rabia bu mukayeseye tebessüm etti. Bir köşeden saparsın dar, karanlık bir sokak, öteki köşeden çıkarsın ferah, geniş bir cadde. Galib Dede'nin dediği gibi: "Kimi terk-i nâm u şâna, kimi itibara" düşüyor.

Nejad Efendi'nin korusu Satvet Bey'e bitişikti, fakat köşk tepede olduğu için iki tarafı ağaçlık, uzun ve dolambaçlı yokuşlardan tırmanmak lâzımdı. Hayvanların yanları ter içinde, fakat bir solukta Rabia'yı tepeye çıkardılar. İki haremağası karşıladı. Kapıda iki saraylıya teslim ettiler. Bu iki süslü kadının arasında lahurî siyah yeldirmesi, beyaz baş örtüsüyle ne kadar buraya yabancı görünüyordu. Aynalara gözü iliştikçe, utanmasa kendi aksine dilini çıkaracaktı.

Onu soymak için bir odaya aldılar. Saray'da baş örtüsüyle oturmak âdeti olmadığını anlattılar. O "Efendi..." diye başlayınca kadınlar güldü. Dünya kuruldu kurulalı kimse hünkârlardan, şehzadelerden kaçmazmış. Rabia yeldirmesini, baş örtüsünü verdi. Bir kız ona gümüş bir ayna tuttu. Ayrık saçlarının bir teli dağılmamış, sımsıkı başını saran kumral örgüleri de aynı intizamı muhafaza ediyor. Fakat aynada, bu yünlü entarili, parlak dikişli hırkalı uzun mahlûku, siyah yeldirmeli mahlûktan daha tuhaf buldu. Kanarya'nın yanına girince kendini de, kıyafetini de unuttu.

Kanarya, kendi muhteşem dekoru arasında evvelâ biraz Rabia'yı ürküttü, fakat çok sürmedi. Esasen hemen onun meşk vereceği kızları getirtmiş, ona takdim etmişti. Sesi güzel olan bir Habeş kızına sadece hanendelik öğretilecek. Adının Gülbeyaz olduğunu Kanarya söyleyince azıcık güldü. Öteki iki sarışın, ufak tefek Çerkes kızlarının adları Nevgice ve Mahpeyker'di. Onlara kemence ve ud öğretecekti. İşte onun Kanarya'nın köşkünde yetiştireceği üçlük alaturka takım bunlardı. Her pazartesi köşke gelecek, çarşamba sabahına kadar kalacak, gündüzleri meşk verecek, geceleri Kanarya ve Efendi'yle oturacak.

Sinekli BakkalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin