"Kusursuz bir cinayeti işleyecek yüreklere sahip miyiz gerçekten?"***
Gergin bir şekilde ayağımla ritim tuttum. Siyah güneş gözlüklerimi saçlarımın arasına sıkıştırdım. Gözden az da olsa kaybolduğuna emin olduğum an çantamı koluma taktım. Saat 10'a geliyordu. Kerem Ulu işe gecikti, ben ise erkenden kalkıp - aslında kabuslar yüzünden erken kalktım - onun evden çıkmasını bekledim. Buna değer miydi, biraz zamana ihtiyacım vardı cevaplamak için. Gerçekten öğrenilmeye değer bir şeyler bulduğum zaman uykusuzluğumu çok iyi bir şekilde gidereceğimden emindim.
Yeni yapıldığı belli olan düzenli kaldırımda yavaş adımlarla yürümeye başladım. Aynı önümdeki kadın gibi. Dizden, bol, siyah bir eteği vardı. Uzun çizmeleri bacaklarını gizlemişti. Belinde ise kalın bir kemer vardı ve çok kaba bir tokası vardı. Saçları özensiz bir şekilde ve rastgele boyanıyordu anlaşılan. Koyu kahve saçlarının arasındaki beyazlar isyan edercesine baş kaldırmış, o ise bundan bıkmış usanmış gibiydi. İşaret parmağının arasında italik bir yazıyla isim yazıyordu. Tombul ellerinde kahve kutusunu gezdiriyordu. İsmi okuyamadım ama sanırım çocuğuydu. Yeni nesil yaşlılar çocuklarının ismini dövme yaptırmaya başlamıştı, evet, bu gereksiz bir gerçek. Peki ya siz, kimsiniz hanımefendi? Ben sizi neden takip ediyorum?
Sana gelelim Kerem. Dün aramızda dünyanın en berbat konuşması geçti ve o zamandan sonra yüz yüze gelmedik bile. Seninle birlikte olmak gibi bir fikrim yok, bunu bilemeyeceksin hiçbir zaman. Sadece senden hoşlandığımı düşünmeni istedim o kadar ama bana bu kadar kısa sürede ilgi göstereceğini tahmin edemezdim. Söz konusu olan kadın ben ve üstüm zekam olsa bile, biliyorum karşı koymak zor, yine de biraz bekleyebilirdin. Aramızda asla isimlendiremeyeceğimiz tutkulu bir aşk yok ama yine de henüz varolmayan ilişkimizi batıracak bir kadın mu bu kadın? Bunun cevabını istiyorum.
Hastane kadrosunda değil, araşırdım. Ayrıca ona bir zarf uzattın, kadın da çantasına attı. Cemal belirli aralıklarla hep aynı yerde buluştuğunuzu söyledi. Annesi değil, fotoğraflarını gördüm. Belki uzaktan bir akrabası, neden olmasın?
Adımlarımı hızlandırdım, kadına yaklaştım. Benden yaklaşık on santimetre kısa, vücudunuz o kadar da kötü değil hanımefendi, dinç, sağlıklı görünüyorsunuz. "Ah, kusura bakmayın, önüme bakmayı öğrenemedim bir türlü!" Kolumu tuttum, yüzümü ekşittim. Kahve kutusu yerle buluştu, yere dökülen miktara bakılacak olursa kahvenin üçte ikisini zaten içmişti. Daha fazla olsaydı sinir kat sayısı yükselebilirdi. Yüzüme baktı bir süre, ben ise kaldırıma çakılan bardağa üzülmüş gibi yaptım.
"Sorun değil. Yandınız mı?" Doğruyu söyle, çok büyük bir sorun değil mi? Resmen cinayet sebebi.
"Galiba biraz ama çok mahçup oldum size karşı. Lütfen başka bir kahve ısmarlamama izin verin." Bir şey demedi, kol saatine baktı. Bir yere yetişmesi gerektiğini anladım. Bana döndüğünde itiraz etmemesi için yeniden konuşmaya başladım. "Hemen reddetmeyin! Gerçekten çok kötü hissettim kendimi. Ben size o kahveyi almadan gece rahat uyuyamam!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Ölümcül Günah
Romans"Beni bu dünyaya sığdıramadınız..." ** "Teşekkürler Raif Bey, harikasınız..." Kendi kendime mırıldanırken bir yandan da Raif Bey'in getirdiği poşetteki isteklerime bakıyordum. Halat ip almıştı, şu an aklımda kullanmak yoktu ama ne zaman neyin işe ya...