"Kusursuz bir cinayet için neleri göze alabilirsiniz?"***
Cam kapıyı ittirdim. Siyah, kalın çerçeveli gözlüklerimi kaldırarak saçlarımın arasına sıkıştırdım. Yaklaşık on beş dakika önce İstanbul Caddesi'nde bulunan eski dükkanlardan birinin vitrininde görüp satın almıştım. Dudak uçuklatan bir fiyatı yoktu ama fazlasıyla kaliteli, havalı duruyordu. Beyaz gömleğimin yakalarını düzelttim. Topuklu ayakkabılarım mermerle buluşunca hoşuma giden bir ses çıkarıyordu. Kol çantamın içindeki kitabı çıkardım, sayfaların arasındaki birkaç kağıdın düşmemesine dikkat ettim.
Tahta bölmenin ardındaki yaşlı adam beni görünce gülümsedi. Burnunun ucunda duran yakın gözlüklerini burun kemerine doğru ittirdi işaret parmağıyla. Küçük bir yerdi, eski bir binaya sahipti Bakırköy'deki tercüme bürosu. Gerçi bu ilçedeki her şey eskiydi. Gülümsedim samimi olduğuna inandığım bir şekilde. "Merhaba!" dedim, sesim coşkuluydu. Bu sabah güne banka hesabımdaki altmış bin lira ile kalktım, mutlu olmamak elde değil!
"Merhaba. Zerrin Hanım, öyle değil mi?" diye sordu, emin olmak istercesine. Zerrin değilim, Umay değilim, Ceren hiç değilim. Konumuzla da pek bir alakası yok beyefendi. Çok tatlı görünüyorsunuz, yaşlı insanların yanaklarını sıkmak istiyorum bugün. Perihan Hanım hariç.
Başımla onayladım. Yazıları kontrol edecek olan kişi o muydu emin değilim ama yine de kitabın arasındaki sayfaları uzattım. Kerem'in yabancı dilde yazdığı yazıları çalmayı başarabilmiştim, en kısa zamanda yerine koymam gerekiyordu. Büroda yaklaşık yedi çalışan daha vardı, on saniyede bu kadarını sayabilmiştim. Karşımdaki adam Balkan dilleri ile ilgileniyor olmalıydı. Buraya gelmeden önce telefonla aramış, geleceğimi haber vermiştim. Bu nedenle beni bekliyordu. Tırnağımla bir kelimenin altını çizdim. "Tarayıcıdaki çeviriyle baktığım zaman bu kelime Boşnakça ya da Hırvatça falan gösteriyor. Manasına gelirsek hiçbir şey anlamıyorum. Aynı zamanda sanırım bu bir deneme yazısı, 'žaljen' de onun başlığı." diyerek kısa bir açıklama yaptım. Neden bu tür uzun yazıları dosyaya koymak yerine kitabının arasına koydum Kerem? Bilmiyorum. Ama öğreneceğim, biraz sonra.
Yaşlı adam kağıtları aldı, göz gezdirdi. "Kelime anlamıyla 'keder' demek." dedi ve biraz daha inceledi. Kaşları çatıldı, dudakları kıvrıldığında yüzünde belirgin çizgiler oluştu. "Ayrıca üzgünüm, ne Boşnakça ne de Hırvatça yazılmış."
Kağıdı elime aldım. "Öyle olmaması gerekiyor. Baya araştırdım aslında." dedim kararlılıkla. Ne yapmış, kendine ait bir dil mi oluşturmuştu? Yok artık. O kadar zeki değilsin Kerem.
Mırıldandı yaşlı adam kendi kendine. "Bu kelime Slovakça. Diğer cümlelerin anahtar kelimesi gibi duruyor." dedi Kerem'in düzenli el yazısını yüzüne yaklaştırarak. Harika, sanırım komşum dünyaya kafa karıştırmak için gelmiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Ölümcül Günah
Romantizm"Beni bu dünyaya sığdıramadınız..." ** "Teşekkürler Raif Bey, harikasınız..." Kendi kendime mırıldanırken bir yandan da Raif Bey'in getirdiği poşetteki isteklerime bakıyordum. Halat ip almıştı, şu an aklımda kullanmak yoktu ama ne zaman neyin işe ya...