***1 hafta sonra|
"Sabahın köründe yemek yediğime inanmıyorum. Çok sıkıcı." dedim ve derin nefes vererek tabağıma biraz peynir aldım. Her sabah baş ağrısı ile uyanırken bir şeyler yemek çok zor bir hal alıyordu. Çatalımla oynadım biraz. Karşımdaki varlık konuyu değiştirmemden pek hoşlanmamış olacaktı ki bu dediğime cevap vermedi.
Seçkin, siyah ceketini çıkardı, yanındaki sandalyeye astı. Üzerindeki mavi gömleğin yakalarını düzeltti, tabağıma birkaç şey daha koymaya başladı. "Buna kahvaltı deniyor sevgilim. Haberin olsun. Normal insanlar böyle yapar." dediğinde göz devirdim.
"Beni çağırdığında önemli bir şey oldu sanmıştım." dedim ve kupadaki çayımı yudumladım. Deniz kenarında olduğumuz için biraz esiyordu ama yine de sıcaktı. Siyah saçlarımı elimde topladım. Seçkin gözlerini bana dikti. Ne olduğunu sorarcasına başımı salladım.
"Nikah tarihini konuşmamız gerekmiyor mu sence de? Kendimi bildim bileli nişanlıyız da." dedi ve kaşlarını çattı. Peki... Bir derdi olduğunu anlamıştım zaten. Bu konuda anlaştık sanıyordum, Kerem ölmeden nikah konusu açılmayacaktı. Keremi öldüremesem - ki böyle bir ihtimal yok - bile evlenmek istemiyordum. Bunun için vaktim yoktu. Evlilik nedir ki? Bizim etrafımızda örnek bir çift bile yoktu. Biz yuva kurmak nedir bilmiyorduk. Bu aynı zamanda bir aile olmak ve onun sorumluluklarını almaktı. Aslında evlenecek olsam, tek aday Seçkin olurdu. Kafa yapımız, yaptıklarımız, hayatımız benziyordu fakat bir ev için iki ruhsal sıkıntılı insan çok fazlaydı.
Dediklerine cevap vermediğimde devam etti. "Çok küçük yaşımdan beri sahip olduğum tek şey sensin. Bu aşk değil ama sen de çok iyi biliyorsun ki biz zaten birbirimize aidiz. Nişanlı olmak, evli olmak, ikisi de aynı şey." dedi ve filtre kahvesinden bir yudum aldı. Güldüm sadece. Dediklerini süzgeçten geçirdim.
"Yanılıyorsun." Gözleri beni buldu. Kaşları çatıldı istemsizce. "Ben kimseye ait değilim."
Arkasına yaslandı. "Demek istediğim şey tam anlamıyla bu değildi, yalnızca geçiştirilmekten nefret ediyorum o kadar." dediğinde başımla onayladım. Demek istediğin şeyin ne olduğunu elbette ki çok iyi biliyorum. Sadece yine de sana sınırını göstermek istedim Seçkin. İnan bana son zamanlarda düşüneceğim en son şey sen ve bu aptal evlilik. Ne kadar yaşayacağımın garantisi bile yokken bunlarla zaman kaybetmek tam anlamıyla saçmalık.
Bu konu beni de onu da sıkmış olacaktı ki başka bir soru sordu. "Kerem'le nasıl gidiyor?"
Sahi. Kerem'le nasıl gidiyor? Kendimi biraz halsiz hissettiğimi söyledim ve birden kapıma geldi. Neden yaptı ki bunu? Bana değer verdiğini söyledi. Bir insana değer vermek bu kadar kolay mıydı onun için? Beni bu kadar kolay lokma olarak mı görüyordu? Bu yalanına hemen inanacağımı mı düşündü? Ayrıca beni öptü, izin dahi almadı. Kafamı karıştırdı, hem de fazlasıyla. Üzerinden bir hafta geçti ve hastaneden geç çıkıyordu şu günlerde. Belki de hastaneden gelmiyordu, çevirdiği başka bir iş vardı. Bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum. Onu bir gün mutlaka takip etmeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Ölümcül Günah
Romance"Beni bu dünyaya sığdıramadınız..." ** "Teşekkürler Raif Bey, harikasınız..." Kendi kendime mırıldanırken bir yandan da Raif Bey'in getirdiği poşetteki isteklerime bakıyordum. Halat ip almıştı, şu an aklımda kullanmak yoktu ama ne zaman neyin işe ya...