59

203 20 85
                                    

Merhabaa! Oy sınırımız geçildiğinde göre size uzun bir bölüm yazayım dedim.
Bölüm Şarkımız : Mustafa Ceceli - Unutmadım. 💔
Duygusal şarkılar eşliğinde bölümü okumanızı tavsiye ederim. Yorumlarda buluşalım.
BOL OY VE YORUM BEKLİYORUM :) sizi çok seviyorum! ⭐⭐
Bugün hastaneden çıkacaktık. Doktor Ergun'un tüm kontrollerini yapmıştı. Hafıza kaybı ise kalıcılığı belli değildi. Ya tamamen böyle kalıcı olacak, beni hatırlamayacak ve kendimi ve oğlumu ona hatırlatmak için çabalayacaktım ya da geçici olacak bir sabah uyandığında oğlum ile beni hatırlayacaktı.
Ergun'un çantasını topladıktan sonra yatağın üzerine koydum ve bana boş gözlerle bakan kocama döndüm. 2 gündür gündüzleri olmasa da geceleri yalnızdık ve sanırım bu hoşuna gitmemişti. Hatice anne bizi yalnız bırakmak için türlü oyunlar yapıyordu.
Ergun'u odada yalnız bıraktığım zaman sürekli cüzdanını açıyor ve içindeki resmime bakıyordu. Sanırım oda hatırlamaya çalışıyordu.
Boş gözlerle bakan kocama bakıp gülümsedim.
'Hazırsan çıkalım mı?'
'Olur.'
Ergun ile konuştuğumuz kelime 5'i geçmiyordu. Bu beni ne kadar üzerse üzsün vazgeçmeyecektim. Oğlum ile beni hatırlayacaktı. Ergun bana dönerek konuştu.
'Nazlı?' ismimi uzun zaman sonra ilk defa telaffuz edişine gülümsedim. Bu bile benim için bir umuttu.
'Efendim?'
'Biz nereye gideceğiz şimdi?' ne diyeceğimi bilmezken tam o sırada Hatice anneler gelmişti.
'Hazırladınız mı kızım eşyaları? Hadi gidelim.' annesine döndü.
'Biz nereye gideceğiz?'
'Babanla biz sizi evinize bırakacağız.'
'İyi de bizim eve gitmiyor muyuz?'
'Ee oğlum senin artık karın ve çocuğun var. Senin yerin orası. Hem karın sana çok güzel bakar. Ben emekli oldum artık. Sıra karında.' Hatice annenin bana destek oluşuna tebessüm ettim.
'Anne ben sizinle gelmek istiyorum.' Ergun'a kırgınlıkla bakmaya engel olamamıştım.
'Ne demek bizimle gelmek istiyorsun? Oğlum sen kendi evine gidiyorsun. Cehennemin dibine gitmiyorsun.'
'Benim kendi evim sizin eviniz işte anne.' ne yapacağımı bilmeyerek baktım. Hatice anneye dönüp konuştum.
'Ben bir annemi arayayım anne.' kapıdan çıkar çıkmaz ağlamaya başladım. Bunu beklemiyordum.
Koşarak evimize gitmeyecektik ama yine de çok kırıcıydı. Çok geçmeden gözlerimi silip danışmaya gidip konuştum.
'Şey acaba telefonu kullanabilir miyim?'
'Tabii ki..' telefonda annemlerin numarasını çevirerek telefonu kulağıma götürdüm ve açılmasını bekledim. Telefonu annem açmıştı.
'Alo, anne.'
'Söyle kızım.'
'Nasıl Poyraz iyi mi?'
'İyi iyi merak etme. Ergun nasıl peki?'
'İyi o da işte anne bildiğin gibi. Doktor taburcu etti bizi birazdan çıkacağız. Alırız Poyraz'ı da. '
'Kızım istersen biraz daha kalsın bizde. Hem Ergun hem de Poyraz zorlar seni..' iç geçirerek konuştum..
'Anne hatırlamasına yardımcı olur belki ne bileyim. Zaten o annesine gitmek istiyor.'
'Ne? Nasıl?'
'Öyle işte. Hatice anne kabul etmedi ama bilmiyorum.'
'Öyle şey mi olur canım? Onun yeri evi artık.'
'Anne hiç bir şeyi hatırlamıyor diyorum. Sanırım kendini benim yanımda güvensiz hissediyor. Çok kırılıyorum ama kızamıyorum da. Anne inan ben ne yapacağım bilmiyorum.' hıçkırdığımda annem konuştu.
'Şşşt sakin ol benim güzel kızım. Ay siz bize karşı gelip neler yaptınız. Bunları da aşarsınız. Hem o seni unutmaz anneciğim, bilinçaltında bir yerlerde mutlaka sen varsın fakat anlamlandırmaya çalışıyor. Sen onun için, oğlun için güçlü olmak zorundasın. Ben Poyraz'ı hazırlıyorum. Geçerken alırsınız. Hadi şimdi git kocanın yanına ona yardımcı ol. Öpüyorum seni.. '
'Ben de seni anne. Görüşürüz.' telefonu kapattığımda danışmadaki kıza teşekkür ederek odaya geri geldim. Ergun geldiğimi görünce konuştu.
'Çıkalım mı artık?'
'Olur çıkalım.' Ergun'un eşyaları olan çantayı elime aldığımda Ergun'da çantayı almak için uzanmıştı. Ellerimiz birbirine değdiğinde Ergun bana baktı ve yutkunup konuştu.
'Nazlı sadece kolum kırık. Ben alırım çantayı.'
'Yeni kalktın yataktan. Başın falan döner. Ver ben taşırım.' çanta aramızda resmen mekik dokuyordu.
'Dönmez başım falan. Aldım ben çantayı hadi çıkalım.'
Hatice anne önden yürürken biz de Ergun ile yan yana onun peşinden ilerliyorduk. Hasan baba Sami abinin arabasını ödünç almıştı. Ergun tam öne binmek üzereydi ki Hatice anne onu durdurdu.
'Ben kocamın yanına oturmak istiyorum. Geç bakayım arkaya.'
'Ama anne-'
'Ergun, arkaya geçiyorsun.' Ergun oflayarak arka kapıyı açtı ve bindi. Ben de yanına oturduğumda Hasan baba arabayı hareket ettirdi. Hatice anne ile Hasan baba konuşuyordu.
'Hastane masraflarını nasıl hallettiniz?'
'Tuncay bey karşılamış masrafları. Her şeyi hatırlayınca teşekkür eder artık heralde kendileri halleder.' Ergun beni hatırlamadığı gibi Tuncay beyi de hatırlamıyordu. Hatırlasa gerçekten üzülürdüm. Aklıma Poyraz'ı annemden alacağımız gelince Hasan babaya dönüp konuştum.
'Hasan baba anneme uğrayabilir miyiz? Poyraz'ı alacağım da. '
' Tabii kızım. ' Ergun her seferinde hem annesine hem de babasına seslenişimi garipser bir şekilde bakıyordu.
Annemlerin kapısının önüne geldiğimizde Hatice anne konuştu.
'Ergun bak senin dükkanın. Burayı hatırladın mı?' bir umutla Ergun'a baktım. Belki bu dükkanı hatırlarsa oradaki o gizli buluşmalarımızı, fısır fısır konuşmalarımızı, sarılışlarımızı hatırlardı. Ergun dükkanı süzdükten sonra konuştu.
'Kasetçi miydim ben? O zaman başıma nasıl tuğla düştü? O adam benim patronum değil mi?' Ergun'un hatırlamamasına bir kez daha üzülerek iç çektim ve konuştum.
'Ben Poyraz'ı alıp geliyorum. '
' Tamam kızım. ' arabadan inip annemlerin apartman kapısını açtım ve zile bastım. Annem çok geçmeden kapıyı açtığında kucağımda bana bakan oğlum vardı. Oğlumu kucağından alarak konuştum.
'Anneciğim, babanla biz geldik. Sana söz verdiğim gibi babanı sağ salim getirdim oğlum. Ama bir sorunumuz var. Seni hatırlamıyor.' Poyraz itiraz edermiş gibi ses çıkardığında konuştum.
'Beni de hatırlamıyor anneciğim. Ne dersin, ikimiz el ele verip babana herşeyi hatırlatacak mıyız oğlum?' Poyraz bana güldüğünde ona sarıldım ve anneme döndüm. Elindeki Poyraz'ın çantasını aldım.
'Nasıl iyi mi durumu?'
'Her zamanki gibi.'
'Dükkanı hatırladı mı?' başımı olumsuzca salladığımda annem dövünmeye başlamıştı.
'Anne ben çıkıyorum. Hasan baba bekliyor ayıp olacak.'
'Tamam kızım, ara beni ama!' annemin sesi yine arkamda kaldığında apartmandan çıkıp arabaya doğru ilerledim. Poyraz'ın başından tutarak dikkatlice arabaya bindim ve çantasını ayak ucuma koydum. Babaannesi ve dedesi severken Ergun Poyraz'ı inceliyordu. Yüz ifademi toparlayarak gülümsedim ve konuştum.
'Almak ister misin kucağına?' bana şaşkınca baktı ve konuştu.
'Birazdan eve gideriz. Evde alayım. Şimdi zarar vermeyeyim.' tebessüm ettim.
'Sen ona bile isteye zarar vermezsin. Sen onun babasısın.'
Poyraz babasına gülümsedi. Oğlum 1 yaşına yaklaşıyordu ve gülümsemeyi öğrenmişti. Ergun Poyraz ile ikimizi süzüp camdan dışarıyı izlemeye başladığında burukça gülümsedim. Hasan baba ve Hatice anne ne kadar üzüldüğümü anlamışlardı ancak karışmak istemiyorlardı.
Evin önüne geldiğimizde arabadan indim. Ergun da hem kendi çantasını hem de Poyraz'ın çantasını aldığında yüzümde güller açmıştı. Sanırım evine geliyordu. Onaylamak için sordum.
'Hatice anneye gideceksin sanıyordum.'
'Evim burasıymış..'  gülümsedim.
'Evet evin burası..'  Hatice anne bize el salladıktan sonra araba hareket etti ve uzaklaştılar. Cebimden anahtarı çıkarıp kapıyı açtım ve önden yürüdüm. Ergun ise çantalarla beraber arkamdan beni takip ediyordu.
Kapıyı açıp eve girdim. Terliklerimi giyerken Ergun tereddütsüzce bakıp bekliyordu.
'Gelsene içeriye.' bana baktı ve onaylayarak başını salladı. Ayakkabılarını çıkarıp içeriye girdiğinde önüne terliklerini koydum. Terliklere ve bana bakarken konuştum.
'Bunlar senin ev terliklerin.' Ergun terliklerini giydikten sonra evi süzmeye başladı. Poyraz'ı beşiğine koyup konuştum.
'Evi gezdireyim sana istersen.' Ergun bana bakıp konuştu.
'Olur.' Ergun'a bakarak konuştum.
'Burası bizim salonumuz. Bak bu koltukta Poyraz'ı uyutup film gecesi yapıyorduk. Sen dükkandan film kasedi alıyordun. ' Ergun salonu süzdü. Gözü televizyonun yanındaki evlilik fotoğrafımıza takıldığında konuştum.
' Düğünümüzden bir fotoğrafımız.' fotoğrafta birbirimize sevgi dolu bakıyorduk.
'Biz birbirimize hep böyle mi bakardık?' kalbim bir kez daha kırılmıştı.
'Evet, biz hep böyleydik. Biz birbirimizi çok severdik Ergun. Hala seviyoruz. Sadece sen bunu unuttun belki ama eminim hatırlayacaksın.' Ergun yine düşüncelere dalıp gittiğinde onu dürterek konuştum.
'Gel mutfağımızı göstereyim.' beraber mutfağa gittiğimizde mutfağı inceledi.
'Burası da mutfağımız. Her sabah işe gitmeden önce ve akşam işten geldiğinde yemeklerimizi burada içer, yemek sonrası da hava güzelse balkona çıkar kitap okurduk. Gerçi Poyraz' dan pek zaman kalmazdı son zamanlarda....'
Ergun renkli dolaplara bakıp konuştu.
'Güzelmiş, renkli.'
'İkimiz gibi renkli..' mutfaktan çıkıp Poyraz'ın odasına girdiğimizde Ergun duvarlara hayran bakışlarla bakmıştı.
'Burası oğlumuzun odası. Bu odanın tüm tasarımını sen ve ben yaptık. Duvarlara notalar yaptık. Babası gibi müziğe ilgi duysun diye.' Ergun odaya bir kez daha hayranlıkla bakarken sallanan sandalyeyi göstererek konuştum.
'Bak bu sandalye de senin fikrin. Oğlumuza masal anlatmak için.. Ben emzirirken de yardımcı olması için.' Ergun sandalyeyi süzdü. Yine düşüncelere dalmışken odadan çıktım ve konuştum.
'Hadi gel banyoyu da göstereyim.' banyoyu da gösterdiğimde konuştum.
'İstersen kazanı yakıp banyo yapabilirsin ben yemek hazırlarken.' Ergun başını sallarken konuştu.
'İyi olur.' banyodan çıkıp yatak odasına ilerlerken iç çekerek odayı gösterdim.
'Burası bizim yatak odamız. Tüm kıyafetlerin bu dolapta. Yatağımızda her evli çift gibi birbirimize sarılıp uyuyorduk. Sen beni öperek uyandırırdın her sabah..' Ergun'a baktığımda başını tutuyordu. Hemen yanına yaklaşarak konuştum.
'Ergun iyi misin?'
'Başım ağrıyor.' doktor kendini hatırlaması için zorlarsa başının ağrıyabileceğini söylemişti.
'Tamam sen geç uzan istersen şöyle. Şekerleme yap. Ben de sana çorba yapayım biraz yemek ye daha sonra ilaçlarını içersin.'
'Yok, gerek yok iyi böyle.'
'Emin misin?'
'Evet, sanırım duş alsam iyi olacak.' başımla onu onayladım ve konuştum.
'Kazanı yakayım ben.'
'Ben yakarım Nazlı. Sen sadece kıyafet ayarlar mısın?' başımla onu onayladığımda konuştum.
'Bir şey olursa seslen ama.'
'Tamam.' Ergun banyoya giderken dolaptan kıyafetlerini çıkardım ve banyonun önüne koydum. Kapıyı tıklattım.
'Ergun, koydum çamaşırları. Bir şey olursa seslen bana.'
'Teşekkür ederim. Tamam.' derin bir nefes alıp mutfağa gittiğimde çorba yapmaya başladım. Belki de kafam dağılırdı.
Çorbayı ocağa koyduğumda Ergun'un sevdiği yemeklerden de yaptım. Belki yemek isterdi. Belki onları unutmazdı.. Salatayı da yapıp bir köşeye koyduktan sonra başımı ovmaya başladım ve kendimi telkin ettim.
'Nazlı, sinir stres yapma. Sakin ol, sabırlı ol. Oğlun ve eşin için bu gerekli. Sütün kesilebilir...'
Salatayı salata tabağına boşaltıktan sonra arkamı döndüm ve Ergun ile göz göze geldim. İrkilerek konuştum.
'Niye sessiz sessiz geldin öyle?'
'Korkuttum mu? Özür dilerim.'
'Yok birden öyle görünce irkildim sadece önemli değil.' Ergun mutfağı koklayarak konuştu.
'Kuru fasulye ve pilav mı yaptın?'
'Evet sen çok seversin.'
'Sevmez olur muyum hiç?' salatayı masaya koyduktan sonra konuştum.
'Acıktın sanırım. Gel hadi yemek yiyelim.' Ergun masaya oturunca konuştum.
'Çorba içer misin?'
'Yok, ben fasulye ve pilav alayım.'
'Pilav üstü kuru değil mi?' Ergun hafifçe güldü. O kadar hafifti ki görememiştim bile. Oysa bana ağız dolusu gülüşlerini öyle özlemiştim ki... Başını onaylarcasına salladı ve tabağa yemeğini koydum. Ben de onun gibi pilav üstü kuru fasulye koyduğumda Poyraz'ı almak için salona gidiyordum ki elimden tuttu.
Günlerdir ilk defa benimle temas etmişti. Heyecanlanarak irkildiğimde elini çekerek öksürdü ve konuştu.
'Nereye gidiyorsun? Yemek yemeyecek misin?'
'Poyraz'ı almaya gidiyorum. Geleceğim. Sen başla. '
Salona girdiğimde mama sandalyesi ile birlikte oğlumu aldım ve mutfağa getirdim. Poyraz'ın önüne çorba kasesi koydum ve oğluma içirmeye başladım. Ergun biz gelene kadar bizi beklemiş biz geldiğimizde yemeye başlamıştı. Ağzındaki lokmayı bitirdiğinde konuştu.
'Sen de bir taraftan yesene.' herşeye rağmen beni düşünmesine sevinmiştim.
'Yok benim canım istemiyor.' Ergun kaşlarını kaldırdığında konuştu.
'Sen hala emzirmiyor musun Poyraz'ı? '
' Evet. '
'O zaman yemen gerekiyor. Hadi biraz ye.' daha fazla üstelemeden hem oğlumu yedirmiş hem de kendim yemiştim.
Yemek faslı da sessiz sedasız ve Ergun'un bizi incelemesiyle geçerken Poyraz'ı mama sandalyesinden alarak Ergun'a döndüm.
'Biraz almak ister misin?'
'Yok, ben, ben en iyisi ellerimi yıkayayım.' Ergun benden kaçtığı gibi oğlundan da kaçıyordu. İç çektikten sonra bulaşıkları oğlumla beraber lavaboya koydum. Şuan bunları temizleyecek halim yoktu.
Poyraz gözlerini zor açıkta tutmaya başlayınca içeriye geçerek Ergun'a baktım. Ergun salonda oturmuş kapalı televizyona bakıyordu.
'Televizyonu aç istersen canın sıkıldıysa. Ama sesini çok açma olur mu? Poyraz'ı uyutacağım. ' Ergun başıyla onaylayarak televizyonu açarken bende oğlumla beraber oğlumun odasına gittim. Kapıyı kapatıp sandalyeye oturduktan sonra sandalyeyi sallayarak gün boyu tuttuğum gözyaşlarımı serbest bıraktım. Oğlum bana şaşkınca bakarken konuştum.
'Dayanamıyorum artık. Canım çok yanıyor.' Poyraz kendi kendine ses çıkardığında konuşmaya devam ettim.
'Bana ve sana sevgi dolu gözlerle bakardı baban. Şimdi duvar gibi bakıyor. İkimizden kaçıyor. Kızmaya çalışıyorum ona. Nasıl hatırlamaz beni ve oğlunu diyorum ama yine de kızamıyorum. Çok sevmek böyle bir şey heralde oğlum..' oğlum kaşlarını çattığında gülümsedim.
'Seni de çok seviyorum. Ama baban benim ilk aşkım, o biraz daha özel.. Sen evlatsın. Canımın canısın. Ama o benim şu dünyadaki tek aşkım.' Poyraz yavaşça gözlerini kapattığında konuşmayı kestim. Bir kaç dakika hem Poyraz'ın iyice dalmasını bekledim hem de ağladım. Oğlumu beşine koyup gözlerimi sildikten sonra kapıyı yavaşça açarak koridora çıktım ve asık yüzümü toplayıp Ergun'un yanına geldim.
'Birşey ister misin? Çay falan?'
'Yok, uyuyalım mı artık?'
'Olur, ah aklımdan çıkmış. Dur ilaçlarını getireyim.' mutfağa gidip Ergun'un ilaçlarını aldıktan sonra bir bardağa su doldurup içeriye geldim. Ergun ilaçlarını alıp içtikten sonra bardağı geri götürdüm. Arkamı döndüğümde Ergun koridorda bekliyordu. Sorar gözlerle baktığımda konuştu.
'Nasıl uyuyacağız?' biraz sinirlenmiştim. Ayrı ayrı uyumayı düşünmüyordu umarım.
'Bugüne kadar nasıl uyuduysak öyle. Yani beraber.'
'Anladım.' Ergun önden yatak odasına giderken başımı tuttum. Başım gerçekten çok ağrıyordu. Bende ağrı kesici içtikten sonra odaya gittim.
Ergun yatağa uzanmıştı ve sırtı dönüktü. Uyumadığı düzenli nefeslerinden belliydi.
Derin nefes alıp pijamalarımı giydim ve yatağa yatıp ben de sırtımı döndüm. Tekrar benden kaçmasına hazır değildim. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştığımda konuştum.
'İyi geceler.'
'Sana da.'
Gecenin ilerleyen saatlerinde Poyraz'ın ağlama sesiyle uyanmıştım. Nasıl uyuyamıyorken böylesine derin uyumuştum anlamlandıramasam da Ergun'un tarafına baktığımda Ergun yatakta değildi. Gözlerimi ovuştururken Poyraz'ın ağlama sesi daha da şiddetlendiğinde koşturarak odaya gittim.
Ergun'u beşiğin başında elinde yastık ile gördüğümde Ergun'a kırgınca bakarak konuştum.
'Dur! Yapma!'
Ergun daha da yaklaştığında irkilerek uyandım. Baş ucundaki sürahiden su içtiğimde Poyraz'ın ağlama sesi gelmişti. Rüyamdan etkilendiğimi düşünerek geri yatıyordum ki Ergun'un tarafının boş olduğunu görünce bir anlık korkuyla yataktan fırladım ve oğlumun odasına gittim. Kapıyı hızlıca açtığımda Poyraz Ergun'un kucağındaydı ve Ergun sakinleştirmeye çalışıyordu.
Ergun anlam veremeyen bakışlarla bana baktığında çekinerek konuştu. Derin bir nefes aldım.
'Ağlıyordu. Sen uyanamayınca ben bakayım dedim.'
'İyi yapmışsın...' tebessüm ettiğimde Ergun Poyraz'ı bana verdi ve konuştu.
'Sen uyandığına göre ben gidiyorum.'
'Nereye?'
'Uyumaya.' kırgınca bakışlarıma engel olmamıştım. Ergun yanımdan geçip gittiğinde oğluma dönerek konuştum.
'Ne yapacağız oğlum? Babanın tekrar bizi sevmesi için ne yapmamız gerek?'
Poyraz bana baktığında acıyla tebessüm ettim. Ben gerçekten ne yapacaktım?
⭐⭐
+10 oy.

Herşey Bitmedi BitemezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin