Gözlerini kapayıp sakinleşmeye çalışırken alnını kadının omzuna yasladı.
Canı da acımıştı ama umrunda bile değildi. Bütün atmosfer bozulmuştu, elinden şekeri alınmış çocuklar gibi tepinerek ağlamak istiyordu. Usulca doğrulmaya çalışırken kolu bir kez daha acıdı- Hay s.eyim!
Esma kulağına ilişen kısık sesli küfürle gözlerini kocaman açtı.Beş yıllık kocasını ilk kez kontrolünü kaybetmiş görmüyordu. İlk tanıdığı zamanlar da kolundaki serumları sökmeye çalışır, başaramadıkca da ağzını bozardı zaman zaman. Kaderinde serumlarla mücade etmek vardı demek.
Dudaklarından biranda kurtulan kıkırtısı kocasının kulağına da gitmişti. Öfkeyle çattığı kaşlarının altıdan ateş eder gibi baktı , hala yatağın üzerinde oturup haline gülen kadına.
- Gerçekten gülüyor musun, beni baştan çıkardın, şimdi de gülüyor musun!
Gözü dünmüştü sanki, bir çırpıda doğrulup kolundaki serumu acısına aldırmadan sökmeye çalışırken kadın yatakdan fırlayıp ellerini tuttu.
- Dur, dur ne yapıyorsun. Canın yanıcak, azıcık kalmış zaten, birazdan ben çıkarırım.
Adamın onu dinlemeye hiç niyeti yok gibiydi. Hala bantı sökeceği yeri arıyordu tırnaklarıyla.
- Şimdi çıkaracağım, sen bıraktığım yere dön. Kocana gülmeyi göstereceğim sana.
Genç kadın " kocan" sözüyle yumuş yumuş olurken eğilip yanağından öptü kocasını. Bu öpücüğü beklemeyen adam bantla uğraşmayı bırakıp karısına döndü, karısı pembe yanakları, kızarmış boynu ve ışıl ışıl gözleriyle kendisine bakıyordu.
- Lütfen kalsın. Birazdan sökeceğim söz veriyorum. Azıcık daha sabret.
Adam tam olarak neye sabretmesi gerektiğini kestiremese de ellerini iki yanından yatağa bastırarak karısını bekledi.
Kocasının öfkesinin saman alevi gibi iyice sönmesini bekleyen kadın dağılmış saclarını eli ile biraz yatıştırıp omuzlarından arkaya savururken usul adımlarla ısıtıcı ya yöneldi.
Bir anda alev alan ortalık onu da serseme çevirmişti. Kocası yanına çağırdığında o bakışın "şimdi yedim seni" anlamına geldiğini çok iyi biliyordu, kendi ayaklarıyla gitmişti. Fakat bu noktaya geleceklerini tıpkı kocası gibi o da tahmin edememişti.
Üstelik kocası kafasını toplayana kadar saçlarını göstermek istemiyordu, o da arada kaynayıp gitmişti şimdi. Kendini adamın kollarına bırakırken ne düşünüyorduysa.
Oyalana oyalana hazırladığı kahve bardağını alarak kocasına döndü.
- Hemşireye sordum, sakıncası olmadığını söyledi. Ben sevmiyorum kahve, mecbur kalmadan içmem. Kavanozu senin için getirmiştim.
Genç adam kendine uzatılan bardağı birşey söylemeden aldı. Kahve falan umrunda değildi şimdi. Daha birkaç dakika önce bu afet kollarının arasındaydı, damarlarında dolaşan tutku ruhunu esir almıştı sanki.
Damağında kalan tada tekrar ulaşmak, hazır acemiliğini atmışken evliliğin zevkine varmak istiyordu.
Elindeki kahveye, kahvenın konusuna sıcaklığına odaklanarak kendini toparlamayı denedi.
Bir yudum dahi almak istemiyordu, dudaklarındaki karısını tadı silinmesin diye.
- E o kadar yaygara kopardın, içsene hadi?
Boş gözlerle kadına baktı- Hı? Efendim, duymadım seni.
-Kahveni diyorum, soğutuyorsun.
-Evet, kahve. Anladım. Olsun, çok sıcak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serencâm
SpiritualBir ameliyat sonucu son beş yılıyla beraber karısını ve değişen hayatını tamamen unutan bir Tarık.. Hafızası gidince bambaşka bir adama dönüşen kocası, çocuklarını bu süreçten zarar görmeden kurtarma kaygısı ve kocasına duyduğu büyük aşk arasında b...