Gün akşama dönerken çocuklar kreşden dönmüş Esma sofrayı terasa kurmuş Tarık balkon salıncağında uzanıp kâh çocukları seyretmiş, kâh kitap okumuş kâh uyuklamıştı. Huzurlu diye tanımlayabilirdi bu saatleri.
Güzeller güzeli bir kadın ona aşkla bakıyor, etrafında pervane oluyor, cıvıl cıvıl dünya güzeli çocuklar ona baba diyordu.
Kan çekmesi mi denir bilemedi ama henüz birkaç gündür tanıyor olduğu bu insanlara gönülden bir bağlılık hissettiğini düşündü. Hayatından çıksalar çok özlerdi.
Özlemek deyince aklına hayatından beş yılda eksilenler düşdü. Örneğin canından üste tuttuğu Sevda. Yakar top oynarken sevdim seni dediği çocukluk aşkı, evleneceği kadındı. Ne olmuştu böyle savrulmuşlardı.
Gönlünden çıkarmış, üstüne bir kaç ay sonra başkasıyla evlenivermişti. Hoş Sevda o kadar da beklememiş kendisi hastanedeyken evlenmişti. Suratı buruştu. Günlerdir aklına bile gelmeyen kadın için neden canını sıkacaktı ki. Ne yaparsa yapsaydı.
Tarık çok güzel bir aileye sahipti. Sevda bu kadının yanından bile geçemezdi, şımarıktı bir kere. Aile kuracak olgunlukta değildi. Tarık aşkından sineye çekerdi çogu şeyi. Ama Esma öyle miydi. Nasıl da bir anne kuş gibi kendi yuvasını inşa etmişti. Dibe vurmuş adama ev olmuş, başlı başına bir hayat sunmuştu.
Herşeyde bir hayır olduğunu düşündü Tarık. Bu gün okuduğu kitapdaki gibi, hayır zannettikleri şer, şer zannettikleri hayır ile sonuçlanabiliyordu.
Yaralanmış, hayatı tehlikeye girmişti. Ama bu sayede yanındaki muhteşem kadını kazanmıştı. Sahi kazanmış mıydı? İçi sıkıldı. Bu kadına yetmek kolay değildi. Bildiği hayatında pek çok kapı para ile açılırdı önünde. Şık bir mücevherin gideremeyeceği kırgınlık yoktu, sürpriz seyehatler, pahalı yemekler.
Ama bu kadın... Namaz diyordu, içki, namahrem.. Bunlar Tarık'ı aşan şeylerdi. Önemli olan kalp temizliği değil miydi. Ne vardı olduğu gibi kabul etse.
Sıkıntıyla yüzünü sıvazlarken karısı gördü.
- Canım ağrın mı var?
Kadife gibi, şefkat dolu sesi Tarık'ın içini titretti. Nasıl da ilgili, sımsıcak üstelik insanın aklını alırcasına güzel...
- Hayır, iyiyim. Ağrım yok. Sadece hiçbirşey hatırlamamak canımı sıkıyor. Sanki yürümeyi öğrenecek bebek gibiyim.
Kadın şefkatle gülümsedi. Çocukların yanından kalkıp salıncağa, kocasının yamacına oturdu. Çakır gözleriyle güç vermek ister gibi bakıyordu
- Sağsın, yanımızdasın. Bu kadarı seni mutlu etmeye yetmez bili..
- Hayır öyle düşünme Esma, inan bu aciz halimle beni mutlu eden tek şey size sahip olmak. Sadece beş yıla bir sürü güzellik sığdırmışım ve hiçbirini hatırlamıyorum. Çocuklarımın ilk adımları, ilk baba deyişleri.
Gözüne çapkın bir gülüş yerleşti
- Hatta başka ilkler..
Karısı ima ettiği şeyi fark edince dişlerinin arasından tısladı
- Tarııık, ne biçim konuşuyorsun çocukların yanında!
- E yalan mı, evlenmişiz üstelik iki çocuk yapmışız. Ama ben en zevkli yerini kaçırmışım. Kendimi kazık yemiş gibi hissediyorum. Ve güzeller güzeli karım da unuttuklarımı hatırlamam için hiç yardımcı olmuyor..
Esma artık bir trafik lambası kadar kırmızıydı. Edepsiz kocası mızmız bir çocuk gibi isyanlardaydı.
İçini çekti. Kocasına ne kadar dayanabilirdi ki, o da özlemişti. Kolay değildi aralarındaki çekime direnmek. Saman alevi gibi bir anda parlamamışdı ilişkileri, kav mantarı gibi için için tutuşmuştu ve sonsuza kadar da yakıcılığını kaybetmeyecek gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serencâm
EspiritualBir ameliyat sonucu son beş yılıyla beraber karısını ve değişen hayatını tamamen unutan bir Tarık.. Hafızası gidince bambaşka bir adama dönüşen kocası, çocuklarını bu süreçten zarar görmeden kurtarma kaygısı ve kocasına duyduğu büyük aşk arasında b...