TEMİZLİKÇİ NAZO 3

486 17 0
                                    


Birkaç saat sonra amir ve adamları geri geldiler, benimle birlikte sekiz yaralıyı daha gözaltına aldılar. Sevgi hanım çok itiraz etti ama dinlemediler. Polis dolmuşunda cam kenarında oturdum, yola çıktık. Yan tarafımızdaki Audi Q7'yi kullanan çocuk belli ki baba parası yiyordu. Müziğin sesini açmış, eliyle direksiyonda tempo tutuyordu. Özel bir üniversitede parayla okuyordu belki. Seneye cipinden bıkacak, Mercedes CLX isteyecekti, babası da alırdı herhalde. Hak ediyor çocuk, sonuçta bizim mahalleden değil ne de olsa. Yeşil yandı.

Geceyi emniyette bir hücrede tek başıma geçirdim. Uykuyla baygınlık arası bir kabus gecesiydi. Sabahına," avukatın geldi,"  dediler, Murat bey göndermiş, anlatım her şeyi avukata. " Tamam," dedi avukat. "Merak etme, elimizden gelen her şeyi yapacağız, mahkemeden almaya çalışacağım seni." Avukat evliydi, bizim mahalleye hayatı boyunca hiç uğramamıştı. Volvo S70'i vardı belli ki. " Ne demek mahkeme?" Dedim, "benim mahkemelik bir şeyim yok ki!"  " Elbette anlıyorum, fakat bugünkü gazetelerin manşetinde senin fotoğrafın var," deyip deri çantasından bir gazete çıkardı.

Ön sayfada "VANDALLAR" manşetinin altında benim cadde ortasındaki, yüzüm Kanlar içinde otururkenki fotoğrafım vardı. "İyi de, ben bir şey yapmadım ki!" Dedim korkuyla. Avukat, emniyette susma hakkımı kullanmamı, savcılıkta her şeyi olduğu gibi anlatmamı istedi. Eğer tutuklamaya sevk edilirsem o arada tekrar görüseceğimizi söyleyip elimi sıktı, gitti. Arkasından, " anneme iyi olduğumu söyleyin lütfen!" Diye bağırdım, eliyle tamam işareti yaptı. Kadın polis koluma girip tekrar hücreme götürdü beni.
Polis bizim cenahtandı, annesi onu temizliğe gidip okutmuştu belki de, bekardı, araba hayalleri kuruyordu şimdilik.

İki gün sonra " Mahkemeye gidiyorsunuz," diyerek hücrelerden çıkardılar bizi. Benimle birlikte dört kadın daha vardı gözaltında. Polis otobüsünde cam kenarında oturdum. Otobüs doldu, hareket ettik. Ulus'tan Sıhhiye'ye doğru inerken yan taraftaki beyaz Ford Focus'u kullanan kadına takıldı gözlerim. İlaç mümessiliydi kesin. Şık giyimli, mini etekli, güneş gözlüğüyle " ben başka mahallenin kızıyım" diyordu. Araba şirketindi. Bekardı kadın, yüzündeki mutluluk maskesinin altında bir gerçek bir dram vardı sanki. Araba gibi mutluluğun da şirketin emaneti olduğunu biliyordu. Yeşil yandı.

Savcı kısa sorular sordu, ben de kısa cevaplar verdim. Yoksulluğun kokusunu henüz atamamış genç bir savcıydı. Evliydi, ikinci el Nissan Almera'sı vardı muhtemelen. Yoksulluktan nefret ediyordu, arabasıyla hızla ondan uzaklaşmak ister gibiydi. Yüzüme sadece bir defa baktı. Avukatım da, " serbest bırakılsın ," gibisinden bir şeyler söyledi. " Dışarda bekleyin" dedi savcı. Dört beş saat koridorda ayakta bekledik. Herkesin ifadesi bitince," tutuklamaya sevk," diyerek beni ve on beş, yirmi kişiyi ayırdılar. " Ne tutuklanması ya? " Diyerek ağlamaya başladım. Avukat beni teselli etmeye çalıştı. Az sonra hakim in karşısındaydık, aynı soruları hakim de sordu, aynı cevapları verdim. Hakim evliydi, yoksulluğu unutmuştu, yeni bir Skoda Super B'si vardı sanki, deri koltuklu, siyah.

SEHERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin