⋆11

2.2K 288 289
                                    

alec benjamin - six feet apart

Biraz meraklı, biraz da üzülmüş bir vaziyetteydim. Taehyung hakkında çoğu şeyi merak ediyordum. Onu tanımak, yavaş yavaş keşife çıkmak istiyordum. İçimdeki dürtüler bir türlü dur durak bilmiyordu çünkü. Ne yazık ki bugün konuşmamız yarım kalmıştı. Daha tanımak istediğimi söylediğimin ardından bir cevap dahi alamamıştım. Bu da gerilmeme sebebiyet veriyordu. Bilmiyorum, reddedilmeye hazır değildim sanırsam.

Düşüncelerimde boğuşurken dalgınca kapı zilini çaldığım sırada sanki kapıda bekleniyormuşum gibi aniden açılan kapıyla birlikte irkilmiştim. Karşımda annem duruyordu, yüzüne anlam veremediğim bir şekilde beyaz değişik bir şey sürmüştü. Beyazlığın gölgesinde kalan bakışlarındaki şüphe ise gözümden kaçmamıştı. İşten eve, evden işe giden birine göre bugün gecikmiş olmam da onun gözünden kaçmamıştı elbette.

"Neredesin sen?" Diye sormuştu beklemediğim bir ses tonuyla. Endişeli değildi, bol bol sinirlenmişti yokluğumda. Geç kalmakla kalmayıp ekstra bir şey yapmış olmalıydım. Bu kadar sinirlenmesi normal değildi. "O kadar aradım seni niye açmadın?"

Tamam, belli olmuştu sinirinin nedeni. Telefonumu sessize almış olmalıydım. Yine her zamanki azarından işitecek gibi duruyordum. Tanrım, bugün olmazdı. Bugün cidden moralim bozuktu.

"Markete uğramıştım." Elimdeki poşetleri gözüne sokmak istercesine havaya kaldırdıktan sonra bunu uzatmayarak eve doğru adımlamıştım. Annemin işten çıkar çıkmaz eve gelmediğimi fark edeceği bilinen bir gerçekti. Bu yüzden Taehyung'un gidişinin ardından hemencecik markete uğramış, bir kaç yiyecek aldıktan sonra evin yoluna düşmüştüm. "Ayrıca telefonumu sessizde unutmuşum."

"İyi hadi öyle olsun." Demişti bana inanan annem. Eh, bugün bir şekilde inandırmıştım. Diğer günler de Taehyung'la buluşursam eğer nasıl inandırabileceğimi bilmiyordum. Gerçi bunu şu an düşünmem de garipti. Sonuç olarak Taehyung'un benimle buluşup buluşmayacağı henüz belli değildi. Tamam masada söylediğim cümleden sonra bana bir dahakine kendisi ödeyeceğini söyleyerek bir diğer buluşmayı garantilemiş gibiydim. Lâkin sinirle masadan kalkıp giden o, hala aklımı kurcalıyordu.

"Ben şunları mutfağa bırakayım." Diyerek kapı girişinde durup bana hala daha öfkeyle bakan annemden uzaklaşmıştım. Elimdeki poşetleri mutfak tezgâhına bırakır bırakmaz da odama girip cebimde duran telefonumu çıkarmıştım.

Taehyung'u arayacaktım.

Aslında mesaj atmak daha uygun olabilirdi ama bilmiyorum, merak ediyordum. Bu yüzden sesini duymak daha iyi olur diye düşünmüştüm. Belki Taehyung hoşlanmayabilirdi bundan diye de eve gelene kadar bunu düşünmüştüm. Fakat yine de aramak istiyordum. Bu isteğimin önüne geçemeyeceğimi bildiğim için geç olmadan onu aramak daha mantıklı gelmişti. Hemen telefonuma düşen annemin aramalarını ekranımdan sildikten sonra daha bugün kaydettiğim kişiye gitmişti elim. Bir an tereddüt yaşasam bile derin bir nefes alıp aramayı başlatmıştım. Heyecanlı hissetmiştim, telefonu aceleyle kulaģıma götürdüğüm zaman. Ama her bir çalışta cevaplanmayan telefonum yüzünden birer birer heyecanım sönükleşiyordu.

"Efendim?" Ama uzun bir çalışın ardından Taehyung'un o kalın ve oldukça etkileyici çıkan sesi kulak zarıma ulaştığı an nefesimi tutmuştum. Adeta beni mest ediyordu. "Taehyung?" Diye mırıldanmıştım. Sesim içime kaçmış gibiydi lâkin yine de konuşabilmek güzeldi. Üzerimde bıraktığı etki cidden inanılmazdı. "Ben Jimin."

"Oh?" Anlamamış gibi bir ses çıkardıktan sonra arka taraftan gelen gürültüleri duyabilmiştim. Resmen Taehyung'un ses tonu tüm her şeyi silikleştirmişti benim için. "Jimin hyung?"

little star あ vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin