⋆4

2.3K 313 234
                                    

Gelmiştim yine.

Bu sefer beni karşılayan kişi oydu. Ve biz yeniden karşılaştığımız için önce şaşırmıştı. O güzel gözlerini büyültmüş, pembemsi dudakları hafif aralanmıştı. Saçları ise asiliğini belli etmek istercesine göz kapaklarının üzerinde duruyordu. Ama o pek rahatsız gibi durmuyordu bu durum karşısında.

"Hoşgeldiniz." Demişti o sert ve tok sesiyle. Onca sene kimseden adam akıllı etkilenmeyen beni sadece sesiyle etkilemesi çok garipti. Ve işin içine o asi görüntüsü, bakışları da eklenince gözlerimi onun üzerinde oyalandırasım geliyordu sadece.

Normalde işim gereği sürekli halde bir şeyleri incelemek ve çizim yapmakla uğraştığım için gözlerimi kapatarak dinlendirirdim. Eve gittiğimde bile gözlerim bulanık görüyormuş gibi hisserdim. Fakat bu çocuğu saatlerce izlemek gözlerimi dinlendirecekmiş hissettirmişti bana. Bu durum gerçekten garipti.

"Park Jimin adına bir rezervasyonum vardı." Sesimi yeni bulmuş gibi sessizce mırıldandığımda kaşlarını çatarak bana doğru eğilmişti. Ve o eşsiz diye tanımladığım kokusu çoktan burun deliklerime yönelerek bütün vücudumu titretmişti.

Bunca zaman kimseyle konuşmak istemeyen ben şimdi şu randevuyu siktir edip karşımdaki çocukla konuşmak istiyordum. Sanki yıllardır aradığım şey karşımdaymış gibiydi. İlk defa birisinin kokusunu alarak uyumak istemiştim. Ve yine ilk defa birisinin dudaklarının tadını merak etmiştim.

"Şey.." Diye mırıldandığında kendime gelerek bana beklentiyle bakan ona baktım. "İsminizi tam duyamadım dedim ama duymadınız galiba."

"Kusura bakmayın." Mahçup olmuştum. "Park Jimin."

"Buyrun masanızı göstereyim." Dediğinde harekete geçen onun peşinden gitmeye başladım. Ama nedensizce içimde ismini òğrenme arzusu vardı. Sadece bu kadar kusursuz bedenine ne ad vermişlerdi merak ediyordum. Garip bir şekilde de bu konuda aşırı sabırsız gibiydim.

"Pardon." Masaların arasında bir manken edasıyla yürüyen ve etrafında ona bakan bazı insanlara güzel bir şölen veren bedeni seslenerek durdurmuştum. İnanın bana kıyafetleri ne olursa olsun aşırı asil bir duruşu vardı. Bunu da bana ciddi surat ifadesiyle yavaşça döndüğünde fark etmiştim. "İsmini öğrenmemde bir sakınca var mı?"

Hiç flörtüm olmamıştı. Acemiydim bu konularda. Ne konuşulur, nasıl konuşulur bilmezdim. Bundan dolayı pat diye sormuştum. Gerçi bu soru başka nasıl sorulur onu da bilmiyordum. Sorum karşısında güzel kaşları hafif bir açıyla çatılmıştı. Ama sanki sinirlendiği için değil de şaşırdığı için yapmıştı bunu. Ben de gergindim zaten. Dün geldiğimde bir randevu içerisinde olduğumu anlamıştı ve eşcinsel olduğumu biliyordu. Eşcinsel değilse ve aynı zamanda daha da kötüsü homofobik falansa diye gergin hissediyordum.

Fakat o beni yanıltmış ve ismini hafif bir tebessüm eşliğinde söylemişti.

"Taehyung." Demişti önce içimi rahatlatarak. "Kim Taehyung."

Sonra beni tekrardan yönlendirerek dün oturduğum masanın bir arka masasını göstermişti. Ve ben de ona teşekkür ederek masama yerleşmiştim. Bu sefer randevu saatinden önce geldiğim için buluşacağım kişi hala yoktu. Pek önemsediğim söylenmezdi açıkçası. Düşüncelerimde ismini öğrendiğim çocuk vardı.

Soruma karşılık neden sorduğumu sorabilirdi veya söylemek istemeyebilirdi. Ama o sorgusuz sualsiz adını bana bahşetmiş ve üstüne bir de hafif bir şekilde tebessüm etmişti. Bugün yeni bir ilki daha yaşamıştım ben o an. İsmi bile bana çekici gelmiş, mest olmuştum.

"Kim Taehyung." Diye mırıldanmıştım o henüz menü getirmek için yanımdan ayrıldığında. Dudaklarıma ne de güzel yakışmıştı ismini telaffuz etmek diye düşünmüştüm. Yeni bir merak sarmıştı bedenimi. Acaba bana ismimle seslense nasıl bir etki bırakırdı üzerimde diye hayal etmiştim. Ses tonu o kadar güzeldi ki bana ismimle hitap etsin istemiştim.

little star あ vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin