⋆1

4.5K 361 146
                                    

İyi bir mesleğim ve iyi bir maaşım vardı. Marka giyinir, para sıkıntısı çekmezdim. Kariyerime ve görünüşüme oldukça özen gösterirdim anlayacağınız.

İstediğim her şeye sahiptim, neredeyse. Lise yıllarından beri hayalini kurduğum arabayı satın almıştım mesela. Babamın ölümünden sonra beni okutabilmek için canla başla çalışan annemin aynı zamanda ev kirasını denkleştirmeye çalıştığı o dönemleri silmek amacıyla annem için bir ev satın almıştım.

Kendimi geliştirmiştim bunca zaman. Anneme yük olmamak için okumuş, okumakla kalmayıp bir kaç dil öğrenmiştim. İnsanlar bana saygı duyuyordu. Annem ise gurur duyuyordu.

Fakat tüm bunlara rağmen mutlu değildim. Annem hep asosyal olduğumu, sadece iş ve ev arasında mekik dokuduğumu söylerdi.

Haklıydı bir nevi, bunca zaman annemin yaşadığı zorlukları görerek hırs yapmıştım. Arkadaşım bile olmamıştı. Sanki bu duruma alışmış gibi hayatımı aynı sıradanlığıyla yürütüyordum. Fazla samimiyet içerisine girmemek için çaba harcamama bile gerek kalmıyordu üstelik. Donuk tavırlarım, sinir bozucu konuşmalarım insanları zaten benden uzaklaştırıyordu.

Yaşım çoktan 28'i bulmuştu ve ben sevmek veya sevilmek nasıl bir duygu bilmiyordum bile. Bilmeyi ister miydim diye düşünmeye bile gerek yoktu. Gerçekten hayatımda sevebileceğim ve beni sevebilecek birisinin olmasını isterdim.

Bunca zaman annemi düşünmüştüm. Her şeyi düzene sokmuşken kendimi düşünme zamanım gelmişti. Aslında doğruyu söylemek gerekirse geçiyordu bile.

Ama arkadaşım bile yoktu, sevebileceğim birini nereden bulacaktım bilmiyordum. Üstelik sevdim desem, o kişi beni sevebilecek miydi emin değildim.

"Jimin." Düşüncelerimden arındığım o zaman diliminde hemen elime televizyonun kumandasını alıp bir türlü kendimi verip izleyemediğim televizyonu kapatmıştım. "Ne yapıyorsun oğlum?"

Gülümsemeye çalıştım."Televizyon izliyordum anne."

Annem derin bir nefes alıp hemen yanıma oturduğunda elimi ellerinin arasına almıştı. Evet, yine başlıyorduk yakınma seansına.

"İzin günün Jimin farkındaysan." Gözlerimi devirdim. "Ve sen benimle evde pinekliyorsun."

"Anne bu konuşmayı her hafta yapmana rağmen bir şey değişmiyor biliyorsun değil mi?"

Annem bir kaç saniye bana sinirle baktıktan sonra tuttuğu elimi ittirerek bırakmıştı. "Ya dışarı çık az gez, bir sürü yakışıklı oğlan var dışarıda, belki biriyle tanışmak istersin falan."

Evet, evde annenin yakınmalarından daha kötü bir şey varsa o da kesinlikle eşcinsel olduğunu bilen bir annenin yakınmasıdır.

"Tabii anne." Dedim elim tekrardan televizyon kumandasına giderken. "Onlar da sıraya dizilmiş bir vaziyette Jimin gelsede kendimizi ona beğendirsek falan diyorlardır."

"Yani yakışıklı çocuksun." Annem televizyonu yeniden açan benim yanaklarımı sıktırdığında gülümsedim. Bu huyundan asla vazgeçmeyecekti. "Yüzünü bir görseler eşcinsel olacak çok insan vardır da işte, sen evde oturmayı tercih ediyorsun."

"Anne." Uyarır bir tonda konuştum. Annemle böyle konulardan sohbet etmek beni geriyordu. "Böyle konuşma."

"Jimin bak baban öldükten sonra tüm sorumluluğu sen aldın."

"Kendine haksızlık etme."

"Benim sözümü bir kesme eşek sıpası. Şurada sana duygusal bir konuşma yapmaya çalışıyorum." Ofladım ve onu başımla onayladım. Yönümü tamamen ona döndürdüm. Annem ise duygusal moduna geri dönmüştü. "Bunca zaman beni rahat ettirmek için uğraştın. Beni mutlu etmek için elinden geleni yaptın. Kendine vakit ayıramadın. Tamam tüm her şey için seninle gurur duyuyorum fakat bu yalnız hallerin beni mutlu etmiyor Jimin. Yanında birini görmek istiyorum artık."

Gözleri dolmuştu. Ben onca zaman onu mutlu etmek için çabalamıştım evet. Ama yine de o ağlıyordu.

"Ne zamana kadar yaşarım bilmiyorum. Ama Jimin ben seni bu dünyada tek bırakmak istemiyorum."

"Öyle söyleme lütfen." Mırıldandım. Onun mutsuzluğu beni üzüyordu.

"Ben gittiğimde senin elini tutabilecek birisinin yanında olmasını istiyorum." Yutkundu. Kuru dudaklarını ıslattı ve gözünden firar eden yaşları hemencecik siliverdi. "Jimin ben sadece mutlu ol istiyorum."

"Tamam anne." Eğildim, hemen yanaklarından öpüverdim. "Elimden geleni yapacağım. Sosyalleşmeye çalışacağım."

Yüzü güldü. Bir şey yapmamama rağmen bu cümleleri kurmam bile onu mutlu etmişti.

"Tamam o zaman ben bir şey söyleyeceğim." Bu cümleleri kurarken ayaklanmış ve minik adımlarla benden uzaklaşmıştı. Tanrım, yine ne yapmıştı acaba. Üstelik bu hızlı duygu değişimleri de neyin nesiydi? "Bana bak kızmak yok."

"Muhtemelen de kızacağım bir şey söyleyeceksin." Ona baktım beklentiyle. Bu zulmü bu kadar uzatmamalıydı.

"Bizim üst komşumuz var ya hani şu yakışıklı oğlan." Başımı bildiğime dair onaylarcasına sallamıştım. O da eşcinseldi ve ben bunu annemden öğrenmiştim. Arada sırada ona ziyarete gidiyor, yaptığı yemeklerden götürüyordu. Sohbet etmeden dönmek gibi bir şey asla olamazdı tabii. "Neyse ben ondan bir ricada bulundum."

"Ne ricası bu?"

"Bir site varmış, bir sürü oğlan varmış falan. Neyse, dedim benim Jimin'ime de yakışıklı bir oğlan bulalım." Ağzım açık bir şekilde annemi dinliyordum. Kalbime inecekti birazdan. "O da beni kırmadı ve sana bir randevu ayarladı."

"Ne yaptı dedin?" Anlamadığımdan sormuyordum. Şaşırmıştım ve acilen o cümleyi düzeltmesi gerekiyordu.

"Bana bak! Ben senin annenim bana kızamazsın." Az önce ufaktan ufaktan ayağa kalkan annemin annelik damarı tutmuş olmalıydı yine. "Ayrıca elinden geleni yapacağını söylemiştin al sana bir fırsat."

Onu kırmayı veya üzmeyi gerçekten istemiyordum. Ve annem bu randevuya gitmemi çok istiyordu. Bu yüzden pes etmişlikle omuzlarımı düşürmüştüm. "Ne zaman peki bu randevu?"

"Yarın." Dediğinde hemen oturduğum yerden fırlamıştım. "Ya annem ne yarını ya. Ayrıca kim bu kişi, neyin nesi? Tanımıyorum bile."

"Tanışabilmen için ortam hazırlıyoruz sana." Kaşlarını çattı. "Gidip tanışmak sana düşüyor."

"Cidden yarın olmak zorunda mı?"

"Ayarlandı bile." Omuz silkti. "Bana bak yarın randevuda soğuk davranma çocuğa. Az böyle gülümse. Sen gülümseyince çok sevimli oluyorsun. Ama çok da gülümseme. Sonra çocuk bayılır falan olmaz öyle ayıp olur."

Gözlerimi büyültüp onu dinleme işini yerine getirdim ve kendimi yeniden koltuğa attım.

Yarın bir randevum olduğuna hala inanamıyordum. İlk defa biriyle baş başa bir randevuya çıkacaktım ve bunun düşüncesi bile beni geriyordu.

"Hadi benim aslan oğlum göreyim seni bana bir damat getir."

Ve annem kesinlikle bana yardımcı olmuyordu.
  

⋆⋆⋆

⋆⋆⋆

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
little star あ vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin