+11

1.1K 86 238
                                    

"Saner, tüm perdeleri kapat. Ben yukarıdakileri kapatıyorum."

Eve girer girmez söylediğim cümleyle koltuktan fırladı. Koşarak üst kata çıktım. Bir saniyeliğine Saner'in odasına girip girmemek arasında kaldım lakin başımızdaki belanın bundan daha önemli olduğunu idrak edince etrafı çok incelemeden devam ettim. Önüme gelen tüm perdeleri hızla ama özenle çektim. İşim bittiğinde yorgunluktan, heyecandan ve sinirden nefes nefese kalmıştım.

Yavaş, yılmış adımlarla salona indiğimde meraklı bakışlarla merdivenin başında bekliyordu. "Ne oldu?"

"Dediğimi yaptın mı?" Kafa sallayıp bekledi. Önünden geçip kendimi koltuğa bıraktım. Telefonumu çıkarıp gelen son mesajları ona çevirdim.

Fotoğrafları inceledikçe kaşları çatıldı. Birkaç saat önceki halim gibi dehşete düştüğünü görebiliyordum. Bulunduğu evin incelendiğini kim görse dehşete düşerdi, değil mi? Benim evim, Pamir ve Oflaz'ın evi, Pablo'nun evi... Hepsinin dışından çekilmiş fotoğraflar göndermişti bilinmeyen bir numara. Oflaz'la sevgili olmaya başladığımız dönemden tutun Pablo'nun kapısında yarı çıplak beklediğim zamana; Saner'in eve ilk gelişinden, birlikte yemek yaptığımız günlere, hepsinin kaydını tutuyordu birileri.

İnanmayan bir gülüş kaçtı ağzından. "Kafamda o kadar çok soru var ki," dedi yanıma oturup. Bakışları hala telefondaydı. Fotoğrafları geçmeyi Oflaz'la öpüştüğüm fotoğrafı görünce bıraktı. "Evin adresini nereden öğrendi? Evin bahçesine nasıl girdi? Numaranı nereden buldu? Bunlar yeni değilse neden bu kadar bekledi?"

"Pablo'yla olanlar yeni sayılır," diye araya girince donuk bir ifadeyle kafa salladı, telefonumu bana uzatıp.

"Neden basına sızdırmıyor? Neyi bekliyor yani?"

"Para istiyor."

"Gerçekten sadece para için mi takip ediyor seni dersin? Bunca zamandır." Dizime yasladığım kollarımı iki yanıma açtım, verecek bir cevabım yoktu. "Bunlardan Oflaz'ın ya da Pablo'nun haberi var mı?"

"Söylemedim." Kafalarını bununla meşgul etmeden çözmeyi düşünüyordum, nasıl yapacağım hakkında en ufak bir fikrim olmasa da.

"Bilmeye hakları yok mu sence de?" İkisiyle de öpüşürken yakalandığımı düşünürsek kesinlikle bilmeye hakları vardı. Sadece olanları sindirmeye ihtiyacım vardı. Mesajlar geldiğinde evinde olduğum Pamir'in de dediği gibi herhangi bir şey yapmadan, birilerine söylemeden önce düşünmem gerekiyordu. Tek bir sıkıntı vardı, o da geri sayım olmasıydı. Parayı en geç bir haftaya istiyordu.

"Menajerine söyledin mi?"

"Evet. Şehir dışında olduğu için gelemiyor ama bir şeyler düşüneceğini söyledi."

Elini ağzına kapatıp dalgın dalgın yeri izledi bir süre. "İstediği şey paraysa neden vermiyorsun?"

Fotoğrafların üstündeki mesajı bulup telefonumu yeniden ona verdim. Yazan rakamı görmüş olacak çatılı kaşları kalktı şaşkınlıkla. "Vermek istemiyorum. Biliyorum uzun zamandır takip ediyor olması korkutucu ama sadece fotoğrafımı çektiği için bu kadar para istemesi... Komik. Diyecek bir şey bile bulamıyorum," dedim çaresiz bir gülüşle. "Sapıklık yaparak bu kadar para kazanmasına, bizzat benden kazanmasına izin veremem. Ben o parayı kazanmak için tüm düzenimi, gençliğimi, ülkemi terk ettim. Başka bir çözüm bulmalıyız."

Kafasını sallayıp yeniden önüne döndü. "Polise haber verelim," dedi tavsiyeden ziyade soru barındıran ses tonuyla.

"Kimseye söylememi istemiyor. Yoksa haberi olurmuş. Aylarca evimin bahçesine girip fotoğraflarımı çeken insanın bunu anlayacağından hiç şüphem yok." Kafamı koltuğa yaslayıp tavanı izledim. Düşüncelerim hızlı olmaya çalışıyordu ama yaşadıkları şokun etkisiyle ayaklarını sürüyerek yürüyen bir ayyaştan farksızlardı. "Sadece benim evime gelse tamam, anlarım ama gittiğim her yerde beni izlemiş." Dehşet verici bir olaydı ancak beynim inanmayı o kadar reddediyordu ki yalnızca gülmek geliyordu elimden.

UzatmalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin