+31

766 75 189
                                    

Sizler için çabalıyorum erkenden bölüm atıyorum siz gidiyorsunuz ben üzülüyorum :(

Bol bol yorum rica ediyorum ve iyi okumalar diliyorummm

"Işık değil. Parıltı."

"Gece bu kadar parlamasına imkan yok."

"Plakayı aydınlatan ışıklar var çünkü!"

"Hayır, kendisi ışıklı."

"Parıltı, Pablo."

"Işık, Feza." Avucumu sertçe alnıma vurdum. Trafik lambası kırmızı yanıp araba önümüzde durunca kaşlarıyla arabayı gösterdi. "İn, sor."

"Neden böyle bir şey yapayım?"

"Çünkü iddia etmeye devam ediyorsun. Sen de biliyorsun ki parıltı değil, ışık."

Parmaklarımı burun kemerine bastırdım. "Işıklı değ..." Bilmiş ifadesiyle yandan baktığını görünce uzatmadım. "Tamam, soruyorum. Bekle."

Arkamdan "Bol şans," dediğini duyunca çenemi iyice sıkmaya başladım. Önümüzde giden arabanın plakasını çevreleyen, bembeyaz parlayan şeridin led lambası mı olduğunu yoksa sadece sim benzeri bir parıltı mı olduğunu neden bu kadar dert etmiştik bilmiyordum ama onu haksız çıkarma isteğiyle kıvranıyorum. Maç esnasında ortaya çıkıp sonrasında kaybolan hırsımı saha dışında da, saçma nedenlerle ve aynı saçmalıkta ortamlarda olsa bile gün yüzüne çıkarıyordu bir şekilde.

Kırmızı ışığın altındaki geri sayım iyiden iyiye azalırken şoförün penceresini tıklattım. Camı indirip ilgisizce ışıklara bakmaya devam etti. "Selam," deyip dikkatini çekince gözleri hızla büyüdü.

"Selam!" diye yükseldi başta, arabada tek gibi görünen genç, sonra elini ağzına kapattı.

Geri sayım 20'ye dayanınca direkt konuya girdim. "Arabanın plakasını çevreleyen şey ışık mı parıltı mı?"

"Plaka mı? Ne plakası?" Kaşlarını çatarak kısaca düşündü ancak hatırlaması uzun sürmedi. "Parıltı. Yani ışık değil. Neden?"

"Arkadaşım ışık olduğuna dair iddiaya girdi, o yüzden. İyi geceler," deyip yanından ayrılacakken adımı seslendi.

"Fotoğraf çekilebilir miyiz?"

"Herkes seni bekledi," dedi Pablo, sonunda arabaya döndüğümde.

"Işıklarda inmeme sebep olursan fotoğraf isterler tabii. Korna da çalmıyorsun ki 'Gitmem gerek,' deyip kaçayım."

Arabayı çalıştırdı sırıtarak. "Gayet iyi idare ettin."

"Zor duruma düşmem hoşuna mı gidiyor?"

"İlgiden kim ölmüş?"

"İlgiye bayılan birisine ne anlatıyorsam." Kendi kendime söylenmeyi bırakıp kafamı kaldırınca Pablo'nun merakla yüzüme baktığını gördüm. "Ne?"

"Neymiş?"

Ortada olan bir şeyden bahsedercesine "Parıltı tabii ki," dedim emniyet kemerimi takarken.

Gözleri şüpheyle kısıldı, çenesini hafifçe kaldırdı. "Yalan söylemediğini nereden bileyim?"

Ellerimi sabırla havaya kaldırıp aynı hızla bacaklarıma indirdim. "İndim sordum. Neden yalan söyleyeyim?"

Gözleri benden ayrılmazken kafasını yola çevirdi. "Öyle diyorsan."

Derin bir nefes alıp sakince verdim. "Sadece sür."

UzatmalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin