Büyüyü bozarak erken atıyorum bölümü spbşdvldlvö
BU ARADA
Okuyorsunuz hatta bazen yorum yapıyorsunuz çok teşekkürler ama oy vermeyi de unutmayın şu gariban yazarın yüzünü güldürün :(
İyi okumalaaar
"Isındın mı?"
"Üşümüyordum ki."
"Erken girdik, su daha soğuktu. Üşümen normaldir."
"Üşümüyorum," dedim zorla omzuma attığı havluyu gülerek indirip. "Ben duşa giriyorum."
"Sonra oyun oynayalım mı? Seninle oyun oynamayı özledim." Bir şeyi çok istediğinde farkında olmadan alt dudağını hafifçe sarkıtıyordu, şu an yaptığı gibi.
"Olur," dedim bugün gözüme fazla şirin gelişini umursamamaya çalışarak. Yapacağı çoğu etkinliğe beni davet etmesi, yan yanayken sürekli rahatlığımı düşünmesi, benim için çabalaması gün geçtikçe artıyor, dikkatimi çekiyor, hoşuma da gidiyordu. Belki bunlar gerçek bir arkadaşın yapacağı şeylerdi ancak biz, aralarında hiçbir şey olmamış sıradam arkadaşlar değildik. Diğer elde Pablo, benden çok daha rahat düşünüyordu, sahiden tek sebebi arkadaşlığımız olabilirdi. Yine de her türlü ilgisi hoşuma gidiyordu.
Daha fazla orada durmayıp alt kata yöneldim seri şekilde. Duygularım o kadar hızlı değişiyordu ki, yetişemiyordum. Saner'den hoşlanıyor muydum? Aşk kadar yoğun değildi lakin kesinlikle boş da değildim. Aynı evde oluşumuz sebebiyle her daim etrafımda oluşu, yabancı olduğum ve hala dilini öğrenmeye çabaladığım bir ülkede tanıdık gelişi, işinden kaynaklı olsa da ihtiyaçlarımı anlamak için bir gözünün benim üzerimde oluşu, kimseyle iki cümle konuşmayıp benimle samimi oluşu yakın hissettiriyordu. Pablo'ya karşı ne hissediyordum o zaman? Sadece aramızdaki çekim miydi beni bu derece mutlu eden, ona gitmeye iten? Yanındayken beni karnım ağrıyana kadar güldürüyor olması, yapacağım hiçbir hareketi düşünmeme gerek olmaması, futbol dolayısıyla ikimizin de gönlümüzce yaşayamadığı çocukluğumuzun acısını beraberken güzelce çıkarıyor olmamız mıydı?
Pablo gibi basit düşünecek olursak ikisinden de hoşlanıyor olabilirdim. Sonuçta hoşlantı büyütülecek bir şey değildi.
Ya da Oflaz'ın zamanla kaybolan ilgisini gösterecek birilerini arıyordum. İçimdeki bu boşluğu dolduracak birileri için arayıştaydım. Sosyal medyada düzenli teklifte bulunanlar dışında benimle ciddi bir ilişki düşünen birisinin olmayışı da destekliyordu bu teorimi.
Oflaz ne alaka, diye düşünürken istemsizce elimi alnıma yasladım. Duygusal bir şarkı duymadığım, onunla olan anılarımızı çağrıştıracak bir şey görmediğim, yaşamadığım takdirde artık çok nadir düşüyordu aklıma. Tabii bir de haftaya onun takımına karşı final maçımız olması dışında.
Esen rüzgarın aksine ani basan sıcaklıktan kurtulmak için suyu soğuğa çevirdim önce. Henüz iki dakika olmuş, düşüncelerimin yarattığı terden yeni kurtulmuşken kapım çaldı. "Feza," diye annesinden bir şey isteyecek çocuğun rica dolu sesine benzer bir ses yükseldi. "Üstümde yosun buldum. Biliyorsun nefret ediyorum. Ya çabuk çık ya da ben de geleyim."
"Daha yeni girdim."
Sesi bir süre kesildi, kusmamak için zor durduğunu tahmin ediyordum. Yosunun vücuduna değmesini geçin, görünce bile yüzünü buruşturuyor, dilini çıkarıyordu. "Ben geleyim o zaman?"
"Çıplağım."
"Görmediğim şey mi? Ayrıca ikimiz de her gün soyunma odasında yeterince çıplak erkek görüyoruz."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzatmalar
Fiksi Remaja"Uzatmalara oynuyormuş gibi hissediyorum. Öyle boş, öyle amaçsız. Sadece çabalıyorum." "Uzatmalarda da maçı kazanabilirsin, biliyorsun." Feza'nın Hikayesi