+23

739 66 168
                                    

Selamlaaar

Sakallı Feza'yı atlatamıyorum bir türlü

Christian asisti, Oflaz golü.

Christian asisti, Oflaz golü.

İlk yarının kapanışında gol yememize takılmıyordum, berabere olan maçı kazanamayacağımız için endişelenmiyordum, bir çaresi bulunurdu. Ama, zaten beklenen bir şey olsa da golün Oflaz'a, özellikle de asistin Christian'a ait olması çileden çıkarıyordu. Tam da pasına engel olmak için yanına koştuğum sırada üstelik.

Girişte sinirle yere attığım, kapağı patlayan ve içinde kalanların damla damla boşaldığı su şişesini ayağımın ucuyla dürttüm. Son zerresini kaybettiğim dikkatim Fabián'a odaklanmıyordu bir türlü. "Oflaz rakip takımda sıradan bir oyuncu. Neden top ona gelince eliniz ayağınız dolaşıyor? Sadece bir oyuncu." Sorunun cevabı basitti, elimiz ayağımız dolaşıyordu çünkü ne zaman ne yapacağı, kime pas vereceği, çalım mı atacağı yoksa şut mu çekeceği belli olmayan birisiydi. İmkansız paslar verip imkansız goller atıyordu. "Seken topları biz alacağız. Karşı takıma fazla fırsat veriyoruz."

Maçın başlayacağını duyuran ilk zil çalana kadar elimden geldiği kadarıyla dinledim konuşulanları. Aklım, omzuna kolunu dolamış, hırsla bağıran Christian'ın sürüklemesiyle taraftarlara yönelen ama sevinmeyerek saygısını gösteren Oflaz'a gidiyordu. Beklediğimden çok daha iyi oynuyordu, ne beklediğimi bildiğimden de değildi gerçi. Birlikte çok az oynamıştık, oldukça iyi bir futbolcu olduğunu biliyordum, pozisyon yaratmakta üstüne yoktu ancak oyun tarzını analiz edecek kadar zamanım yoktu, umursamıyordum da zaten. Bulunduğum takımın gollerine katkısı oluyordu, benim için yeterliydi. Yalnızca 45 dakika karşı takımda oynaması yetmişti rakip olarak nasıl bir tehlike olduğunu anlamama. Oyuncuların çoğu eski takım arkadaşı olduğundan hareketlerini tahmin etmelerini, atağını durdurmalarını bekliyordunuz ancak o yine yeni bir şeyler buluyordu. Üstüne üstlük bizim oyuncularımızın yapamadığı şeyi yapıyor, tanıdığı insanların zayıf yönlerini güzel kullanıyordu.

"Finale kadar çıktık. Hakkını verelim. Bitirelim şunları." Martin konuşmasını yaparken ses tonu normal coşkusundan yoksundu ancak özgüven hakimdi. Herkes odaklanmış, yere bakan yüzlerini kaldırıp kafa salladı. Sahaya yeniden çıkmayı hiç istemiyordum. Tek sebebi korku değildi, korkudan daha ağır basan şeyler vardı.

"Koç." Kısık çıkan sesimi bağırarak tünele yönelen oyuncular arasında duyamayan Fabián'ın omzuna dokundum. "Koç."

"Ne oldu?"

Çekingen bir nefes çektim içime. Beni oyundan almasını açık açık istersem kızdıracağımı bildiğim için lafı dolandırmaya çalıştım. "Üzerimize çok geliyorlar. Defansif bir oyuncu al istersen."

Kaşları çatıldı anında. Bir elini omzuma diğerini çenesine koyup yanlış bir şey söylememek istiyor gibi birkaç saniye düşündü. "Tam tersi, Feza. Eğer seni çıkarıp defansa yüklenirsem baskıyı kabul etmiş oluruz, gol atmayı rüyamızda görürüz. Topu ceza sahasından çıkaracak, atak yapacak oyunculara ihtiyacımız var. Onlardan biri de sensin." Zorlukla gülümsedim bana inandığını söyleyen bakışlarına. "Başka bir sorun varsa..." deyince başımı iki yana sallayarak kestim sözünü. Koluma vurdu güven verircesine. "Haydi, sahaya."

Kaçıncı olduğunu sayamadığım, heyecandan sıkışan kalbimin atışlarını düzeltmek için geçirdiğim göğüsler eşliğinde tünele yürüdüm. Hızlı olmam gerektiğini bilmeme rağmen hızlandıramadığım uyuşuk adımlarla son koridora dönmemle Christian ve Oflaz'ın da konuşarak çıkması bir oldu. Yanlarından geçip gitmem garip durabileceği için sakince yürümeye devam ettim. "Selam dostum," diye düz ama samimi bir ses yükseldi. Christian kısaca elini kaldırmış, selam veriyordu. Her futbolcunun maç öncesi yaptığı bir şeyin, basit bir selam vermenin içimde oluşturduğu siniri berabere olmamıza yordum. Gol atmak için o kadar koşmama gol yiyerek karşılık veren defansımızaydı tüm kızgınlığım.

UzatmalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin