Kardeşim bir defa geç bölüm attık diye oylar bu kadar düşmez düşemez acıyın biraz :(
Bu arada sakal da yakışıyor he yiğidime
Birkaç saat önce ölmemek için dövüştüğümüz gerçeğine katılmamız gereken, bizzat bizim düzenlediğimiz bir etkinlikte sorun çıkmasın diye takılmamaya çalışırken ölmemize ön ayak olan etkenin karşımıza çıkması tesadüf müydü peki? Yoksa planladıkları şeyin devamı mıydı? Belki de beceremedikleri işi bitirmeye gelmişlerdi.
"Bir sorun çıkarmadan konuşalım." Cümlemin sonunu dahi getiremeden Pablo'nun hareketlendiğini gördüm, kolundan bile tutamamıştım. Peşi sıra gittim geceyi olaysız kapatmak için. Evet, en az onun kadar ben de birilerini dövdürmeye kalkmamış gibi aynı rahat gülümsemeyle kaplı suratına patlatmak istiyordum. Hiçbir şey olmamış gibi bizim etkinliğimize katılıp insanlarla konuşması beni de sinir ediyordu. Ancak bedenen hala yorgun hissediyorken bir de zihinsel yorgunluk hissetmek istemiyordum.
"Ne işin var burada?" Pablo insanların uzaklaşmasını fırsat bilip masada çocuğun tam karşısına geçti. Belli ki tedbiri elden bırakıp yakınlaşmak istemiyordu.
Yanımızdan geçen yaşlı bir kadın kafasını bizden tarafa çevirince rahatlatmaya çalıştım. "Sorun yok, merak etmeyin. Bir ihtiyacınız olursa garsona söyleyin lütfen, çekinmeyin." Bir süre daha masaya baktıysa da inatla gülümseyerek bakışıma sonunda karşılık verip yürümeye devam etti. "Sana bir soru soruldu," dedim yeniden önüme dönünce.
"Gözüne siyahlık yakışmış. Renkli gözleri oldum olası sevmem."
Sabır dileyerek derin bir nefes çektim içime. "Sorunlu musun kardeşim?"
"Derdin ne, demek istiyor," diye çevirdi Pablo. Dediğim şeyi anlamasına şaşırmayı şimdilik bir kenara bıraktım. "Gerçekten, derdin ne? Sen de bir siyahlık istemiyorsan git buradan."
"Feza!" Gelen tanıdık sesle birden bire daha güçlü hissetmeye başladım.
"Sonunda bağış yapmaya mı karar verdin?" Kucağında Mete'nin minik, yuvarlak burnunu sıktım yavaşça. Yüzünü ekşitince neşem yerine geldi.
"Sen de bizi iyice vicdansız yaptın he. Duyan hiç bağış yapmadığımı sanacak."
"Christine nerede?"
"Dışarıda, geliyor." Kapıya doğru bakmak için kafamı kaldırınca çenemi tutup ona bakmamı sağladı. "Gözüne ne oldu?"
"Sonra anlatırım."
Israr etmeden değiştirdi konuyu. "Bu kim?" Pamir dikkatimi asıl meseleye yeniden çevirince istemsizce kaşlarım çatıldı.
Açıklama yapacak vakti bile bulamadan çocuğa kilitlenmiş şekilde bakan Pablo yükseldi aniden. "Cevap vermeyeceksen güvenliği çağırıyorum."
"Gözünle bu veletin bir bağlantısı var mı?"
Kafa sallayınca Pamir de atak pozisyonuna geçti.
"Arkadaşların nerede?"
"Ne arkadaşı?"
"Oyun oynama."
"Yalnızım. Eğer teklifte bulunacaksan yalnız olmamayı düşünebilirim ama."
Pablo çenesini sıkmayı bırakıp çocuğun yakasına sarılınca kimse görmeden ayrılmaları adına kendime çektim. İlgilenmesi için Pablo'yu Pamir'e doğru yavaşça itip çocuğun karşısına geçtim. "Ne istiyorsun?"
"Bağış yapmak."
"Bağışını yap ve git o zaman." Yanımızdan geçen insanlara gülümsemeyi ihmal etmiyor, sesimi de olabildiğince sakin çıkarmaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzatmalar
Teen Fiction"Uzatmalara oynuyormuş gibi hissediyorum. Öyle boş, öyle amaçsız. Sadece çabalıyorum." "Uzatmalarda da maçı kazanabilirsin, biliyorsun." Feza'nın Hikayesi