#3

158 21 9
                                    

ASEL'İN AĞZINDAN ;

Ağrıyan gözlerimi açmakta ilk başta güçlük çeksemde sonradan bu ağrıya alışıp gözlerimi açmayı başarabildim.Sanki bir şey gözlerimi kapatmaya çalışıyormuş gibi yorgun ve halsiz hissediyordum.Beyaz eşyalarla döşenmiş bu lüks odanın hastane odasının olduğunu anlamam bu leş hastane kokusunun eşliğinde pek de zor değildi.

Birkaç saniye sonra içeriye güler yüzlü,oldukça genç görünen bir hemşire girdi.Durumum ne,nasıl bir şey atlattığımı sormak için hafif dikleşmeye çalıştığımda her yerimin buram buram ağrıdığını hissettim.

"Açıkçası büyük bir kaza geçirdiniz.Camlardan birçok yeriniz hasar aldı ayriyetten beyninizde iç kanama olmuş.Yani beyin kanaması.Yoğun bakımdayız şu an ve kanama devam ederse ameliyata alacağız.Birazdan doktor gelir,daha detaylı anlatır." Hemşirenin bu söylediklerine karşın beyin kanamasını bir daha geçirir gibi olmuştum.Şaşkın şaşkın çevreme bakarken kafamda tarifi hissedilmez bir yanma başladı.Yanıyor muydu? Acıyor muydu? Bende anlayamamıştım.Kapıdan çıkmak üzere olan hemşireye döndüm.

"Bakar mısınız? Başım çok fazla acımaya başladı.Normal midir?" diye seslendim.Hemşire telaşlı bakışlarını bana iletirken 'Hayır' diye mırıldanarak odadan koşarak çıktı.Neler oluyordu?

Ölümden korkuyor muydum? Hayır.Kaybedecek hiçbir şeyim yokken neden korkayım.Hayat demek ölümü beklemek değil midir zaten? Belki de zamanı gelmişti.Belki de çoktan ölmeliydim,elimden gelen en iyi şey de bu olurdu.Benim ruhum çoktan ölmüştü.Zaten en acı ölüm ruhunun öldürülmesiyken şu an ölmekten korkmam mümkün değildi.Ölmek mi,yaşamak mı daha zor? sorusuna yaşamak diyen bir insandan da bu beklenirdi.

Birkaç dakika sonra da içeriye 30-40 yaşlarında bir doktor girdi.Ardından hızlıca gelen iki üç hemşire de beni tekerlekli yatağa alıyorlardı.Onlara anlamayan gözlerle bakarken sonunda doktor aklımdaki soru işaretlerini giderebilmişti.Ardından hatırladığım tek şey "Sizi acil ameliyathaneye alıyoruz,yakınlarınıza haber vereceğiz." sözü ve uykumun gelmesi olmuştu.

İZGİ'NİN AĞZINDAN ;

Kızarmış gözlerimle 3 saattir Asel'i bekliyorum.Telefonunu 36. kere aramama rağmen açmıyordu ve ben telaş içindeydim.Normalde hep telefonlarımı açardı.Hayır,meşgul olsa 36 kere aramayı açamıyacak kadar meşgul ne yapıyordu? Masadaki telefonumun titrediğini ve telefonun üzerinde kocaman bir 'New York Kürdü' yazısını gördüğüm gibi telefonumu alıp açtım.Tam kızmaya başlayacakken bir erkek sesi duydum.

"ASEL KAYA'nın yakını mısınız?" Telaş,korku birazsa merak içerisinde "E-evet" diyebildim.Oysaki sesimin daha güçlü çıkmasını beklerken.

'Hastaneye gelmelisiniz.' dedi karşımdaki adam sesi.Beynimden vurulmuşa döndüm.Ona bir şey olmuştu.Hiçbir zaman hastaneden kurtulamadık ya zaten.Lanetlenmiş gibi.Hastane ikinci yuvamız olmuştu adeta.Belki de şimdi Asel'in öldüğü yer olacaktı.Durumunu bilmiyordum.Ne olmuştu haberim yoktu.Ama içimde çok derinlerde çok kötü bir his vardı.

Aceleyle kafeden çıkıp yağmurlu havada taksi arayışlarına düştüm.Hızla yağan yağmurun etkisiyle bir taksi bulana kadar yıkanmış kadar olmuştum.Sonunda ıslak ıslak bir taksiye binebildiğimde telaşla hastanenin adını verdim.Oraya gitmem en az 15 dakikayı bulacaktı.

Şu yere düşen her bir damla gibi o da pes edip yere mi düşecekti? Yıkılacak mıydı? Vazgeçecek miydi? Bırakmamalıydı beni.Her şeyi beraber atlatmışken beni bırakamazdı.Biz her şeyi beraber aşarken şimdi o beni bırakıp giderse bu hayatta tutunacağım kimse kalmazdı.İçimden Tanrıya yalvardım.Lütfen,lütfen ona bir şey olmasın.

Çaresiz BedenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin