#15

25 5 2
                                    

Daha önceki bölümlerden daha uzun oldu. Umarım beğenirsiniz, keyifli okumalar! ^^

Multimedya: Başak

İZGİ'NİN AĞZINDAN;

İlk defa bu kadar hoş, romantik bir sahneyi yaşamışken; telefonumdan gelen mesaj sesiyle ortamın güzelliği bozuldu. Yankı'ya dönüp baktığımda yüzü solsa da, başıyla onayladı. Telefonumu elime aldım. Tuş kilidini girince, Asel'in mesaj attığını anladım.

"Hemen eve gel, İzgi!"

Sıkıntı yaratmaya gerek yoktu. Mesaja cevap vermeden, sandalyeden kalkıp montumu üzerime geçirdim. Yankı'ya sarıldım ve bir sürece öyle kaldık. Cidden bu kadar güzel bir yer olabilir miydi burası? Değişik bir his. Sanki ömrümün sonuna kadar burada yaşasam, her türlü kötülükten saklanabileceğim hissini veren yer burası...

Yankı'dan ayrıldığımda, konuşma gereği duymadan sadece yüzüme gülümseme ekledim. Kapıya doğru ilerleyip, dışarı çıktığımda kafenin sıcaklığından eser kalmadığını soğuk havanın tenime adeta işlemesi ile anladım. Montuma biraz daha sığınmaya çalışarak yürümeye başladım.

Ayaklarımın ağrıdığını hissettiğimde, adımlarım yavaşlamıştı. Normalde her ne kadar şanssız olsam da, yoldan geçen taksi 'Çok Şanslısın!' diye bağırıyordu.

ASEL'İN AĞZINDAN

Allah'ım. Tarif edilmez bir acı. Sevineyim mi, üzüleyim mi, bilemiyorum. Bu gün sırf ona yolda bir şey olur bebeğini kaybeder, yine dengesizlik yapar diye takip ettim. Kafeye girdi. Büyük ihtimal Yankı'yla buluşacaktı. Onları izlediğimde, gerçekten güzel bir görüntü. Hani romantik filmlerde olur ya, kız hamile olduğunu söyler erkekse dünyanın en mutlu insanı olduğunu dışa da vurur içinde de hisseder ya. Öyleydiler işte.

İzgi, onunla mutlu olsun istiyorum. Evet hatta ömürleri huzur ve aşkla geçsin istiyorum. Ama şu şey varya. Kalp. İşte orası çok acıyor. Artık tekrar tekrar parçalanmasına dayanamıyorum. Çok acıyor kahretsin, çok...

Zilin çalmasıyla, hemen ellerimi gözlerime getirdim. Gözyaşlarımı mümkün olduğu kadarıyla silmeye çalıştım. Gözlerimin kıpkırmızı olduğuna adım gibi emindim. Oldukça İzgi'nin yüzüne bakmamaya çalışacaktım. Yerimden kalkıp, kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda İzgi'nin yüzündeki bu içten gülümsemeyi uzun zamandır görmediğimin farkına vardım.

Hemen bana sarıldı. Bir süre öyle kaldı ve tekrar gülümseyerek benden ayrıldı. Ben de gülümsemesine karşılık verdim.

Yere doğru dönük yüzümü elleriyle kendisine doğru zorla çevirdiğinde hemen konuşmaya başladı. "Ne oldu Asel? Neden gözlerin böyle? Ağladın de-" Sözünü keserek devamını getirdim. "Sakin ol, İzgi. Bir şeyim yok. İyiyim. Geç içeriye anlatacağım." dedim. Gerçekleri anlatmayacaktım herhalde. O kadar cesaretim yoktu.

İkimizde koltuğa geçtiğimizde konuşmaya başladım. "İzgi. Yapamazsın. Bu çocuğu aldırmalısın. Sakın ters anlama. Ama sen daha yeni reşit oldun ve böyle bir şeyin üstesinden gelebilecek misin? Çocuk sahibi olmak. Büyük sorumluluk İzgi. Senin bu konuda ne bilgin var? Tecrübeli değilsin daha çok küçüksün. Düşün bunları İzgi. İyiliğin için söylüyorum."

Ona doğru döndüğümde, yüzünü karamsarlık kaplamıştı. Bakışlarını kucağına çevirdi ve klasik hareketini sürdürdü. Elleri ile oynamaktan bahsediyorum. Bir süre sessiz kaldıktan sonra tekrar devam ettim.

"Onu en az senin kadar istiyorum, teyze olmak... Harika bir duygu olsa gerek. Minicik elleri, minicik ayakları olacak..." Yüzümü bir gülümseme kaplamıştı. "Evin içinde bir bebek sesi olacak... Bak, inan bana maddi veya manevi yönden ona bakmak için hiçbir sıkıntı çekmeyiz. Maddi yönden zaten babam destek oluyor. Manevi yönden bütün duygularımı miniğime vermeye hazırım. Fakat doğuracaksın, büyüteceksin, okutacaksın. Bu kadar yükün üzerinden nasıl geliriz, İzgi?"

Çaresiz BedenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin