Multimedya: Asel
İZGİ'NİN AĞZINDAN:
Konuşmaya başladı.
"Kahrolasıca, olayı öğrendiğim an aklımda planlar yaptım. O sırada düşündüğüm tek şey seni babamın yanına yollamaktı. Fakat olayın aslını bilmiyordum. Daha doğrusu biliyorum diye bilsemde, bilmiyordum." Başı aynı az önce benim halı desenlerini incelediğim an ki gibi, yere dönüktü ve gözlerini kırpmıyordu. Devam etti.
"O gün, baban polislerle çatışmaya girmişken, babamda tesadüfen oradan geçiyormuş. Kza kurşunuyla, orada can vermiş. Olayı araştırdığımda kanıtlar babanın yaptığını gösteriyordu fakat öyle değilmiş işte. O sırada kin ve öfke saçıyordum her tarafa. Hiçbir şeyi düşünmeden hareket ediyordum. Emin ol böyle olsun istemezdim. Babam benim için küçüklüğümden beri çok değerliydi. Erkek çocuklar için babaları herkesten daha fazla önemlidir, bilirsin. Onu örnek alırsın, o olmak istersin. Herneyse. Fazla uzatmakta istemiyorum. İzgi lütfen beni affet. Lütfen bir şans daha ver."
Yüzünü yüzüme odakladı. Gözleri kızarmış ve hafif hafif sulanmışa benziyordu. Tam konuşmaya başlayacağım anda ağzımda ekşi bir tat hissettim. Hemen yerimden kalkıp merdivenleri ikişer üçer çıkmaya başladım. Bir an dengemi kaybedecek gibi olduğumda sanki dünyayla bağım kopmuş gibi hissettim. İki üç saniye sonra düzelince, tekrar merdivenleri çıkmaya başladım.
Hızlıca lavoboya girdim. Zaten girmemle ağzımdan çıkan o iğrenç, ekşi sıvı bir oldu. Saçlarım geriye çekildiğinde görebildiğim kadarıyla bunu Yankı yapmıştı. Asel ise endişeyle bir şeyler mırıldanıyordu.
Sonunda şu iğrenç şey bittiğinde kendimi oldukça rahatlamış hissediyordum. Asel ile Yankı'ya döndüğümde, yüzlerindeki telaşlı hal bu halde bile, beni güldürmeye yetmişti.
ASEL'İN AĞZINDAN:
İzgi'yi yatağa yatırıp yatağın yan tarafında bulunan ikili koltuğa oturmuş, Yankı ile birlikte İzgi'nin uyumasını bekliyorduk. Birkaç dakika sonra sessizliği bozan, İzgi'nin uyuduğunu belli eden nefes alışverişiydi.
Kaş göz hareketleriyle Yankı'ya aşağıya inmesini işaret ettim. İlk başta öküzün trene baktığı gibi baksa da, sonradan başıyla onayladı.
Merdivenlerden indiğimizde koltuğun yanına geçip ona doğru döndüm. Ellerimi ana sınıfında öğretmenin 'Çiçek olun' dediği zaman yaptığımız şekle soktum.
"Artık gitmelisin. Ben İzgi'yle ilgilenirim." dedim itiraz istemez bir tavırla. Gözlerim, tam gözlerinin içine odaklanmıştı. Oldukça umursamaz göründüğüme emindim.
"Asel." dedi kısık bir sesle. Lanet olası. Etkilenmek istemiyorum hiçbir şeyinden. Ne senden ne de sana ait olan hiçbir şeyden. "Git dedim sana." dedim daha sertçe.
Bu sefer o da sertçe bakıyordu. Fazla sinirlenmiş gibi görünmese de, gözleriyle etrafa delici bakışlar attığı tartışılmazdı. Arkasına dönüp büyük adımlarla kapıya ulaştı. Kapıyı sertçe kapattı. Kapının sertçe kapanmasıyla, küçük bir deprem yaşamış gibi hissettim.
Mutfağa gidip buzdolabında duran çikolatalı sütü aldım. Ardından merdivenlere yöneldim. Odama ulaştığımda oldukça yavaş hareketlerle kapıyı açıp kapattım. Yatağa oturarak çikolatalı sütümü yudumlarken bir yandan da düşünüyordum. İzgi durduk yere neden kusmuştu? Aklıma gelen şey ile yüzümü buruşturdum. Mide bulantısı dendiğinde akla gelen ilk şey hamilelik olsa da bu imkansızdı. Çikolatalı sütüm bittiğinde, komidine koyarak yatağıma uzandım ve kendimi uykunun rahat kollarına teslim ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çaresiz Bedenler
Acakİki çaresiz beden.. Birbirlerine destek olmaya çalışırken, hayatlarına bir yabancı girerse ne olur?