Beynim dediklerini hazmetmeye çalışırken öylece yüzüne bakıyordum. Ben ve Yankı'ya aşık olmak, ha? Yani, belki. Ama aşık olsam hissetmez miydim? Yani ona aşık olduğuma dair kalbimde en ufak bir kıpırtı, heyecan yoktu. Zaten şuanda yüzüne 'öküz' gibi baktığımdan, bunun olamayacağını anlamış olması lazımdı.
"Sen ne saçmalıyorsun, Yankı?" Cümlemi bitirdiğimde keskin gözleri bana odaklandı.
"Bir şey saçmaladığım yok benim. Sadece... Sadece gözlemlerimi söylüyorum." Ne? Gözlem mi? Histerik bir şekilde attığım kahkahanın ardından dirseklerimi masaya koydum ve ona biraz daha yaklaştım.
"Gözlem mi? Ciddi misin Yankı? Yani oturup, 'Acaba İzgi bana aşık mı, değil mi?' diye gözlem mi yaptın?" Tekrar kahkaha attım. "Hayatımda bana sorulan en saçma soruydu sanırım." Yankı'nın delici gözleri yüzümde biraz oyalandıktan sonra gözlerime çıktı.
"Oturup bunu düşünmedim, İzgi. Merak etme buna ayıracak vaktim yok." Yüzünde dalga geçercesine bir gülümseme vardı.Aptal herif.Bende ona gülümsedim.Ateşe ateş Yankı bey.
"Ah, öyle mi? O zaman bundan sonra saçma sapan sorularını kendine sakla, Yankı."
"Saklamazsam ne olacak, İzgi Hanım?" Hanım kelimesini bilerek üzerine basa basa söylemişti. Bu çocuk bana tanrının bir sınavı olmalı.
"Görüşürüz, Yankı bey." Onu kendi silahı ile vurduktan sonra yüzündeki gülümseme silinmişti.Böylede kalırsın Yankıcığım. Ona ukala ukala gülümsedikten sonra masadan kalktım ve yüzümdeki gülümsemeyi silmeden kantinden ayrıldım.
ASEL'İN AĞZINDAN:
Yaklaşık yarım saat önce Yankı, bir şey konuşacağım bahanesiyle İzgi'yi dışarıya çağırmıştı. Ve yaklaşık yarım saattirde yoklardı. Merakım gitgide artarken odadaki sohbete dahil olamıyordum.
"Değil mi Asel?" Başak'ın ince sesini duyduğumda ona döndüm. Anlamaz gözler ile ona bakarken Başak dinlemediğimi anlamış olacak ki bana göz devirdi.
"Dinlemiyor musun, Asel?" Başımı suçluca kucağımda duran ellerime indirdim.
"Sadece... Dalmışım." Başak'ın tiz kahkahası kulaklarıma doldu.
"Tamam bebeğim, tamam. Affedildin." Geniş bir gülümseme yüzüme yayılırken Başak ve Berrak'ta gülümsüyordu. Odanın kapısı hiddetle açıldığında hepimizin yüzünü ciddi bir hal almış, kapıya bakıyorduk. İçeriye 'bir adet' sinirden deliye dönmüş İzgi girdi. Ne olduğunu anlamadım ve hala ona bakıyordum. Bana cevap vermek yerine kendini koltuğa atarak sövmeye başladı. Allah aşkına kime sövüyordu bu deli kız? Ah, Yankı. Kesin bir şeyler yapmış olmalı. Başak ve Berrak ortada özel bir şeylerin döndüğünü anlamış olacak ki ayağa kalktılar.
"Biz çıkalım, geliriz yine." Berrak'ı başım ile onayladığımda önde Başak, arkadan Berrak odadan çıkmışlardı. İzgi'ye döndüm.
"Evet deli kız. Anlat bakalım." dediğimde gözleri beni buldu. Ah, hala sinirli.
"Bu çocuk cidden gerizekalı." Gözlerimi devirdim.
" Anlat dedim, güzelim."
"Önce beni kantine götürdü ve ona aşık olup olmadığımı sordu. Egoya bakar mısın?" Şaşkınlıkla ona bakarken ne diyeceğimi şaşırmıştım.
"Ne-Nasıl?" kekelememi umursamadan devam ettim. "Sen ne dedin?"
"Ne saçmaladığını sordum ve o bana gözlemlerinin bunu gösterdiğini söyledi. Ve bende oturup bunu mu gözlemledin dedim ve o da bana imalı imalı baktı ve-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çaresiz Bedenler
Randomİki çaresiz beden.. Birbirlerine destek olmaya çalışırken, hayatlarına bir yabancı girerse ne olur?