Öncelikle merhaba bu benim yayımladığım ilk hikaye ve açıkçası nasıl oldu bilmiyorum. Bu coronalı günlerde gezmeyi dışarı çıkmayı özledik. E yaz da geliyor ben de yaz mevsiminde geçen bir olay dizisi yazıyorum. Belki olayların içinde hissedersiniz kendinizi ve o yaz mevsimini yaşarsınız. İyi okumalar. Oylarsanız sevinirim.
Multimedia=Coldplay-Hymn For The Weekend
17 Haziran. Cuma günü. Karne günü. 3 aylık yaz tatili. Sonunda çok acılar çektiğim bir okul yılının sonuna gelmiştik. Açıkçası bu sene nasıl geçti aslında nasıl geçmedi anlamamıştım. Sanki yavaşlatılmış bir videonun içindeydim. Ama o sıkıntılı video sonunda bitmişti ve özgürlüğe kavuşuyordum.
"Valizleri hazırladınız mı kızlar?"
Ups.
"Şey..."
"Lilya bir şeyi zamanında yapsın yemin ediyorum saçımı sıfıra vurucam."
Karneleri aldıktan sonra kızlarla İzmir-Alaçatı'ya Işıl'ın dedesinin yazlığına gidecektik. Tüm yazı orada partileyip, gezip ve daha birçok şey yapıp geçirecektik. Uzun zamandır istediğimiz ama türlü sebeplerden dolayı gerçekleştiremediğimiz bizim görüşümüzce rüya gibi bir tatili sonunda gerçekleştirecektik. Tek sorun benim valizi hazırlamamış olmam ve bu yüzden yola biraz daha geç çıkacak olmamız.
"İki dakikada hazırlarım ne var."
2 saat aslında.
"Sorun değil kuzu ya hem gece yolculuk yapmak gayet eğlenceli."
Ah. Teşekkürler Işıl
"Kız başımıza eminim çok eğlenceli geçicektir Işıl"
Ve grubun mantıklısı Beste de sonunda konuştu.
"Tamam kızlar ama siz böyle konuştukça daha çok geç kalıcağız bir an önce gidip o havuza atlamak istiyorum"
Seray'ın söylediği şey üzerine hepimiz onu haklı bulup sustuk ve okuldan çıkıp Beste hariç doğruca bizim eve gittik. Beste 1 saat sonra bizi almaya gelecekti. Abisinin arabasını ödünç alıyorduk. Zaten Barış abi seve seve arabasını verebileceğini sadece başına bir şey gelmemesine dikkat etmemizi istemişti. Eh bunu da yapardık herhalde değil mi?
"O gözümü kanatan iki kıyafeti tam olarak nerede giyeceksin?"
Işıl'ın iğrenç bulduğu ama benim aşık olduğum ilk kıyafet bol, en sevdiğim dizi olan Riverdale'deki Jughead'ın giydiği S harfinin yazılı olduğu tişörttü. İkincisi ise yine aynı dizideki çetenin adının yani Southside Serpents yazan tişörttü.
"Çok güzeller Işıl delirdin mi sen?"
Işıl memnun olmadığını gösterir gibi burnunu kıvırdı ve telefonuna geri döndü. Işıl için tam bir moda tutkunu demek yanlış olmazdı hatta cuk otururdu. Alışveriş yapmaya bayılırdı. Bir keresinde sabah okulu ve sınavımız olduğunu unutup alışverişe çıkmış daha sonra hatırlayıp okula bir sürü torbayla gelmiş en başta hocanın sonra da tüm sınıfın garip bakışlarına maruz kalmıştı.
Valiz hazırlama işini 1 saatte bitirmiştik bu sırada Beste de gelmişti ve sonunda harika bir yolculuğa çıkıyorduk.
*
Yolculuk pek de harika geçmiyordu. Birincisi atıştırmalıkları koyduğumuz torbayı unuttuk. İkincisi ise neredeyse önümüze çıkan her benzin istasyonunda duruyorduk çünkü Seray hanım sabahtan beri hiçbir şey yememişti ve yolda midesi çok bulanıyordu. Bu yüzden 5 saatte varacağımız yere hem benim valizi hazırlamayı unutmam hem de Seray yüzünden daha geç varacaktık.
"Beste benzin istasyonunda dursana."
İşte yine duruyorduk.
Araba durur durmaz Seray direkt kusmak için tuvalete koştu. Benim de ayaklarım uyuştuğu için markete girmeye karar verdim hem biraz atıştırmalık alırdım çünkü bu yolun biteceği yoktu. Birkaç bisküvi aldımve direkt sandviçlerin olduğu kısma gittim kızlar normal sandviç severdi ama ben ketçaplı için ölürdüm. Sandviçlerin bulunduğu yerde birkaç oğlan vardı. Kenardan kızlar için normal kendim için de ketçaplı alacaktım ama ketçaplı yoktu. Yanımda arkadaşlarıyla sandviç alan bir oğlanın elinde ketçaplı vardı. Son ketçaplı. Ben elindeki ketçaplı sandviçe bakarken beni yakaladı.
"Ketçaplı mı seviyorsun."
Başımı salladım. Gülümsedi.
"Alabilirsin ben normali de seviyorum zaten."
"Yok teşekkür ederim ben başka bir şey alırım."
Lüttfen ısrar et lütfen lütfen lütfen...Çocuk tamam dedi ve arkasını dönüp kasaya ilerlemeye başladı. Olamaz ketçaplı gidiyor.
"Hey...Aslında..."
Arkasını döndü gülümsedi ve sandviçi bana attı. Havada yakaladım ben de gülümsedim.
"Siz ikiniz nimetle böyle oynamamalısınız."
O çocuğun arkadaşlarından biri ciddi bir ifadeyle ama şaka yaptığını anlayacağımız bir ifadeyle konuştu.
"Ve siz genç hanımefendi görgü kurallarını öğrenmelisiniz."
İşte o an kahkayı patlattım. Onlar da güldü.
"Çok özür dilerim ketçaplı sandviçin büyüsüne kapılıp teşekkür etmeyi unuttum."
Sandviçi veren çocuğa döndüm ve
"Teşekkür ederim gerçekten."
dedim
"Ne demek"
dedi gülümseyerek ve arkadaşlarıyla dışarı çıktılar. Ben de ödeyip arkalarından dışarı çıktım.
"Lilya nerede kaldın kız"
Işıl resmen çemkiriyordu.
"Geldim işte."
Yolculuğa devam ederken markette olanları anlattım ve ketçaplı sandviçimi yedim.
"Ne kadar kaldı ya?"
Seray'ın bitkin gelen sesiyle ona döndük. Aldığım şeyleri zor da olsa yedi önceki halinden biraz daha iyiydi.
"Yaklaşık 1 saat sonra oraday..."
Arabadan bir anda büyük bir ses geldi. Ne olduğunu anlamadık. Beste hemen kenara çekti hepimiz inip ne olduğuna baktık. Ama bir şey anlamadık. Gerçekten mi. Bu yol daha ne kadar kötü geçebilirdi.
"Kahretsin."
Beste bir yandan söyleniyor bir yandanda birilerine ulaşmaya çalışıyordu. Ama bu lanet yerde telefon çekmiyordu.
"Ya bir şey bulalım kurt kuzuya yem olmak istemiyorum."
"Eğlenceli geçiyor mu gece yoculuğunuz Işıl hanım"
Beste'nin sinirli çıkan sesiyle kendimi kötü hissettim. Çünkü benim yüzümden geç çıkmıştık. Seray hala kusuyor, Işıl onun yanında duruyor, Beste telefon çekiyor mu diye bakıyor, ben de yoldan araba geçmesini bekliyordum. Sonunda küçük, sanki filmlerden fırlamış gibi duran bir karavan bize yaklaştı. Camın olduğu tarafa gittim ve,
"Hey ketçap seven kız, merhaba."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ TADINDA
Teen FictionDinlenmek ve eğlenmek için çıktıkları tatilde güzel arkadaşlıklar kurmuşlardı. Kendileri bile böyle bir şey beklemiyorlardı. Sanki yıllardır tanışıyorlarmış gibi bağlanmışlardı birbirlerine. Tatilleri ilerlerken beklemedikleri olaylar, durumlar, eng...