BÖLÜM 18: SUÇLU

65 25 16
                                    


Benden beklenmeyen bir şey yapıp araya uzun zaman girmeden bölüm attım ıshfuııuhfuıewhıfıds. Son bölümden sonra hikayeye biraz daha gizem ve bişiler daha katmaya karar verdim bu yüzden aklımdakileri unutmadan bölüm yazmaya koyuldum. Neyse burayı uzun tutmayacağım. Kısacık bir şeyden bahsedeceğim. Okunmalar ve oy arasında fark var. Benim gelişmem için okunma kadar oy da önemli. Yani kitabı okuyan herkes oy da verirse çok ama çok sevinirim. Şimdiden veren vermeyen herkese teşekkür ederim. Vote ve yorum atıp arkadaşlarınıza önermeyi untumayın. Keyifli okumalar...

Multimedia= Duman-Seni Kendime Sakladım

***

Sabahın ilk ışıkları yüzüme vururken uyandım. Gözlerimi ovalayıp açtım ardından gerinip yatakta doğruldum. Yeni bir güne uyanmıştım ama aklım hala dünde takılı kalmıştı. Yalın'ı düşünürken buldum kendimi. Sinirlendim ama gülümsemeyi de unutmadım. Yalın böyleydi işte. Gülümsetiyordu da sinirlendiriyordu da. Özellikle son zamanlarda...

Hiçbir zaman hislerinden kaçan biri değildim. Hayat hislerimizden kaçmak, onları yok saymak için çok kısaydı. Ama aşka da inanmazdım. Birinden hoşlanabilirdin ama aşık olduğunda...İşte o zaman o senin düşkünlüğün, zaafın oluyordu. Aşk da zaafların en büyüğüydü... 'Öyle körkütük sadık bir köledir ki sevda, seni kötü göremez bin kötülük yapsan da' demiş William Shakespeare. Belki de bundan korkuyordum. Sevdaya köle olmak...

Birinin beni düşünmesi, değer vermesi...Benim de ona değer vermem...Yavaşça ona bağlanmam...Sonuç büyük bir acı...Hiçbir şey sonsuz değildi. Aşk da sonsuz değildi...Bitecekti ve yerine büyük bir hüzün bırakacaktı...Sanırım bundan da korkuyordum...

Dediğim gibi hislerimden kaçmazdım. Birinden hoşlanıyorsam söylerdim. Ama iş aşk boyutuna taşınıyorsa...İşte o zaman benden korkağı yoktu...Çünkü kendimi tanıyordum. Birine bağlanınca ondan vazgeçemeyeceğimi...Bu bana zarar verecekti. Bir enkazın altında kalacaktım ve o enkazdan sağ çıkabilir miydim...İşte onu bilmiyordum...

Tüm düşüncelerimi yok edip yataktan kalktım ardından hızlı bir duş aldım. Banyodan havlulu bir şekilde çıkıp dolabımdan bugün giymek için crop ve şort çıkarıp yatağa attım ardından saçımdaki havluyla saçımı kurulamaya çalışıp mutfağa indim. Sabahın erken saatleri olduğu için kimsenin uyanmadığını düşünüp sessiz olmaya özen gösterip buzdolabını açtım. Sütü çıkardıktan sonra yan taraftaki dolaptan mısır gevreğini çıkardım bu sırada içerden gelen bir ses ürkmeme ve arkamı dönmeme sebep oldu. Odada kimseyi görememiştim. Havlumu tutarak odaya doğru ilerlemeye başladım. Açık kapılara baktım ama kimse yoktu. Dışarıdan geldiğini düşünüp yeniden mutfağa döndüm ve dolabı açıp tabağımı aldım. Mısır gevreğini doldurup sütü de koyuktan sonra tekrar buzdolabına yürüdüm.

"Günaydın!"

Açıp sütü koyarken duyduğum sesle çığlık attım ardından gevşeyen havlumu tutup arkamı döndüm ve Yalın'ın kocaman açılan gözleriyle karşılaştım. Sırtım dolaba yaslıyken açıkta bir yerim var mı diye kontrol ettim ve öyle bir şey olmadığını görünce rahatlayıp tekrar Yalın'a döndüm. Elindeki tabağı gösterip yanıma geldi. Karşımda durduğunda kalbim göğüs kafesimden çıkacakmış gibi atıyordu. Hala karşımda dikilip beni süzüyordu. Bu durum karşısında soru soran bakışlarımı gören Yalın boğazını temizleyidi.

"Çekilirsen tabağı yıkayacağım."

İfadesiz bir şekilde kurduğu cümleyle yerin dibine girerken bunu akıl edemediğim için kendime küfürler edip kenara çekildim.

"Burada ne işin var?"

derken bunu yeni akıl ettiğim için bir kez daha kendime lanet ettim. Yalın tabağı yıkamayı bitirip bana döndü ve ellerini bağdaş kurup çok önemsiz bir konudan bahseder gibi konuşmaya başladı.

YAZ TADINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin