Bölüm 25

2.2K 183 255
                                    

Merhaba :) Galiba depresif halim bölüme fazlaca yansıdı. Biraz içsel savaş verdiğimiz bir bölüm oldu. Bu bölümden sonra oldukça farklı bir döneme gireceğiz. İyi okumalar diliyor ve sizleri bölümle başbaşa bırakıyorum. Satır aralarında buluşuruz. Yorumlarınızı bekliyor olacağım :)

***********

2012

Adam doğradığı domateslerin üzerine biraz kekik ektiğinde kahvaltı masası tam manasıyla hazır olmuştu. Çaydanlığın altını kapattıktan sonra mutfaktan çıktı. Cebindeki telefonu çıkarıp birkaç tuşa bastıktan sonra gülümseyerek telefonun sesini sonuna kadar açtı. Kızın odasının önüne geldiğinde çalma gereği duymadan hızla kapıyı açtı.

"Hey, günaydın çocuklar.

Hep güler yüzle karşılarsınız beni.

Sabah akşam bıkmadan dinlersiniz beni.

Dün gece düşündüm de renkler olmasaydı

Yaşanmazdı bu dünyada.

Korktuğum odur ki kapkara bir dünyayı

İsteyenler var aramızda.ˮ

Adam kalın sesiyle bağırarak şarkıya eşlik ederken sanki odada yalnızmışçasına hareket ediyordu. Birazdan çıkacak olan fırtınanın düşüncesi bile onu keyiflendirmeye yetiyordu. Ağır adımlarla ilerleyip pencerenin önüne geldi. Penceredeki simsiyah perde, hala sabah olmamış izlenimi veriyordu ve Ali bundan hiç hoşlanmıyordu. Alıştığı üzere perdeyi hızla çekti ve içerisi müthiş bir güneş ışığıyla doldu. Yatakta elleri yanağının altında birleşmiş şekilde uyuyan kız rahatsızca kıpırdandı. Odaya aniden dolan ışık nedeniyle gözlerini açamıyordu ama kimin geldiğini gayet iyi biliyordu.

"Ali!ˮ diye bağırdı huysuzca. Başının altındaki yastığı sinirle çekip kulağına kapattı. Ali onu umursamıyordu bile. Sağ ayağını parkeye vurarak ritim tutarken pencereyi sonuna kadar açtı. Başını pencereden dışarı uzatıp derin bir nefes aldı. Bahar gelmişti. Dışarı mis gibi umut kokuyordu.

"Oyun ister bazen büyükler, tabancalar, kılıçlar, tüfekler

Zevk meselesi bu, karışılmaz

Tartışılmaz zevkler ve renkler, sizin olsun bütün bu zevkler

Bırakın renkleri çocuklara. ˮ

Ali ciğerlerine dolan temiz havayla birlikte kendini çok daha huzurlu hissetti. Pencereden ayrılıp kıza doğru yürümeye başladığında yüzündeki gülümseme daha da genişlemişti. Ömrü hayatında bu kadar somurtkan olup da bu kadar güzel olan bir şeyle hiç karşılaşmamıştı.

"Ali, kapat şunu!ˮ Kız, yastığın altında kalan yüzü dolayısıyla boğuk bir sesle bağırdı. Aslında gayet de uyanmıştı ve nazlanıyordu. Bu Ali'nin anlamayacağı bir şey değildi. Her zamanki huysuzluğuydu işte.

"Uzakta bir ülkede insanlar anlaşmış.

Tam silahları bırakırken,

İçlerinden ikisi hemen karşı çıkmış, sonuçta onlar kazanmış.

İkisinin de önünde birer düğme varmış.

Biri yeşil diğeri kırmızı.

Bir, iki, üç demişler, basıvermişler.ˮ

Ali, dizlerinin üzerinde, kızın yatağının üzerine tırmandı. Kafasına bastığı gri kılıflı yastığı çektiğinde kızın suratsız yüzüyle karşılaştı. Tam tahmin ettiği gibiydi uyanmıştı ve sadece nazlanıyordu.

SemenderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin