20. Bölüm (Part 2)

933 94 285
                                    

Kaos mu dediniz? O zaman merhabalar aq!

Na Jaemin' e aşık olmanın üstünden kalkılamayacak zorlukları vardı. Jeno onu sevdiğinin farkına bile varamadan kendisini ona aşık olarak bulmuştu.

Jaemin ile birlikte olmak her zaman tetikte olmak demekti, her şeyin talihsiz bir şekilde facia ile sonuçlanacağı bir yolda arabanızı yokuş aşağı sürmek demekti.

Kollarının güvenli olduğuna kendinizi o kadar inandırırdınız ki kalbinizi sarmalamasına o denli izin verirdiniz ki sizi param parça edecek olayların kapınıza kadar geldiğini ancak zili çaldıktan sonra fark edebilirdiniz.

Siz ona her şeyinizi açerken onun size gösterdiği bulurlanmış bir fotoğraftır.
Ama onun zarar görmemesi için size verdiği kısıtlı gerçekliği kabullenir ve öpüşmenizdeki duygu yoğunluğuna kaptırırdınız kendinizi.

Na Jaemin'i sevmek böyleydi işte; tehlikeli bir biçimde güzel ve sizi bir kenara atacak kadar da bencildi.

Jeno sokakları koşarak aşarken kafasındaki düşünceler birbirine girmiş durumdaydı.

Belirgin tek düşüncesi ise dudakları tarafından da sürekli tekrar ediyordu.

"Lütfen bebeğim geçerli bir sebebin olsun."

Jeno koşmaya devam ederken aşırı gerginlikten göz yaşları da kendilerini serbest bırakmışlardı.

Bir damla yanağından süzülüyordu rüzgar onu nazikçe kuruluyordu daha sonra bir başka damla daha süzülüyordu ve rüzgar yine nazikçe kuruluyordu genç adamın yanaklarını.

Jeno parkın ağaçlık yolunun girişine varınca eliyle göğsüne dokundu.
Ciğerleri patlamak üzereydi öyle ki kalbi mi yoksa ciğerleri mi daha çok acıyordu karar veremiyordu.

Jeno parka girip uzun yolda yavaş adımlar ile ilermeye başladı.
Korkuyordu; gerçeklerden, onu kaybetmekten, onu kendinden koparabilecek her türlü sebepten ölesiye korkuyordu.

Her şeyin yalan olabileceği ihtimali bile kemiklerini titretirken gerçeği ile yüzleşmekten korkuyordu işte.

Jeno bir kaç bankı daha geçtikten sonra pembe saçlı genci gördü.
Parkın içerlerine gitmemişti girişten sadece 6 bank kadar uzakta, ayaklarını sallaya sallaya oturuyordu.

Jeno'nun ayakları ilerlemeyi reddedince olduğu yerde dona kaldı.

Batan güneşin turuncu ışıkları ağaçların yapraklarından süzülüp Jaemin'in yumuşacık görünen saçlarına vuruyordu.

Güzeldi, çok güzeldi, Jeno'yu tekrar ve tekrar ağlatacak kadar güzeldi.
Genç adam yanaklarından süzülen yaşlara eşliken burnunu da çekince pembe saçlı olanın gözleri sevgilisini buldu.

En başta gergin olan ifadesi Jeno'nun ağladığını fark etmesi ile yerini endişeye bıraktı ve Jaemin koşar adım sevgilisinin yanına gelip onu kolları arasına aldı.

"Ne oldu?" diye sordu yumuşakça. Jeno burnunu çekip gözlerini kapadı ve yüzünü Jaemin'in omzuna gömdü.

Güvenli hissettiriyordu, her zaman olduğu gibi.

"Tanrım Jeno-yah!" diye seslendi Jaemin endişeyle "Benim yüzümden mi böylesin bebeğim?

Jeno sessizliğini korurken Jaemin devam etti "Ben sadece çok kırılmıştım ve biraz uzak kalırsak iyi olur diye düşünmüştüm. Kıskanmam çok saçmaydı, arkadaşlık konusunda hassas olduğunu biliyorum özür dilerim Jeno-yah. Lütfen ağlama, hmm?"

Jeno bir süre daha Jaemin'in kollarında saklanmanın muhteşem hissini tattı ve sonunda kafasını kaldırdığında sevgilisinin endişe ile parlayan gözleriyle karşılaştı.

"Gerçekten onu öldürmeye mi çalıştın?"

Jaemin kendisine yöneltilen soru ile donup kalırken yüzündeki tüm ifadeler de silinmişti.

Şimdi tıpkı bir heykele benziyordu, buzdan bir heykele.

"N..ne?" diye sordu kekeleyerek.

"Renjun'u gerçekten öldürmeye çalıştın mı Jaemin?" diye tekrarladı sorusunu Jenk korkak bir sesle.

Genç adamın keskin bakışları Jaemin'in gözlerini delip geçiyordu.

"B..ben" diye kekeledi tekrardan ve yutkunarak devam etti.

"Sen bunu nasıl bilebilirsin ki?"

Jeno pembe saçlı olanın ifadesiz yüzüne baktı ve "Doğru mu yani?" diye sordu acı dolu bir sesle.

"Sen..sen bunu nasıl yaparsın? O senin en iyi arkadaşındı!"

Jaemin gözlerini kaçırarak "Yapmak zorundaydım." dedi "Yapmazsam her şeyi mi kaybederdim. Doyoung-"

Jeno gözlerini hayretle kırpıştırıp "Ne Doyoung'undan bahsediyorsun Jaemin? Lanet olası bir piç olduğun ortaya çıkmasım diye birisini öldürmeyi kabul mü ettin yani?" diye sordu.

"Öldürmeye çalışmadım. Sadece Doyoung'un istediği kadar acı çekmesini sağlayacaktım. Eğer Haechan onu daha erken bulsaydı..."

Jaemin saçlarını hırsla çekiştirip "O salağa mesaj atmıştım! Neden elini daha çabuk tutmadı ki?"diye tısladı hırsla.

Jeno buz gibi bakışlarını Jaemin'e sabitleyip bir kaç adım geriledi.

"Doyoung benim de yeteri kadar acı çekmemi isterse ne yapacaksın Jaemin? Kendi korkaklığın ve yetersizliğin için sana güvenen bir insanı daha öldürmeye çalışabilecek misin?" diye sordu.

"Belki bu sefer şansın tutar ve başarılı olursun. Ne dersin?"

Jaemin yüzünde acı dolu bir ifade ile "Bunu nasıl söylersin?" diye sordu.

"Sana zarar verebileceğimi nasıl düşünürsün? Seni kendimden uzak tutmaya çalıştım ben. İşe yaramadı. Doyoung seni her çağırdığında seni gördüğü süreyi en aza indirmek için bahneler üretip durdum. Annemin seni öğrenmesini engelledim, evdeki çalışanları bile sık sık değiştirdim ki seni saklayabileyim. Seni korumayı herhangi bir şeyden daha çok istedim ben Jeno-yah."

Jeno kafasını olumsuz anlamda sallayıp "Renjun da sana güvenmişti." dedi soğukça "Ama sen onu kendi menfaatin için sattın. Hayır, sen ona unutamayacağı bir acı yaşattın."

"Ben pişman değil miyim sanıyorsun?" diye sordu Jaemin bağırarak. "Ben kendimden öyle çok nefret ediyorum ki! Yaşadığım, yaşattığım her şeyden!"

"Etmelisin de." dedi Jeno bir kaç adım daha uzaklaşırken. "Sana güvendiğime inanamıyorum."

Jaemin olumsuz anlamda kafasını sallayıp Jeno'nun elini tutmaya çalıştı. Onun kendisine iğrenerek bakmasına dayanamamıştı.

Jeno elini sertçe çekip "Benden uzak dur!" dedi keskin bir dille.

"Jeno-yah, lütfen bırak sebeplerimi söyleyeyim."dedi yalvaran bir yüz ifadesi vardı.

Jeno soğukça kafasını olumsuz anlamda sallayıp "Artık nedenlerine ihtiyacım yok." dedi "Söylediğin her şey çok fazla acıtıyor zaten."

Jaemin artık ağlamaya başlamıştı, sadece bunun hep gördüğü kabuslardan birisi olmasını istiyordu.

"Seni seviyorum Jeno-yah." dedi kısılan sesi ile "Lütfen, seni de kaybedemem."

Jeno göz yaşlarının akmaması için direnmeye çalışarak "Bitti." dedi. "Bir daha ne bana ne de arkadaşlarıma yaklaşma Na Jaemin."

Jaemin titreyerek yere çökerken ağlaması da şiddetlenmişti. Bu gerçek olamazdı.

Jeno son kez Jaemin'e bakıp daha fazla tutamadığı göz yaşları ile koşarak oradan uzaklaştı.

Jaemin ise kollarını bacaklarına dolayıp hıçkırarak ağlarken aynı cümleyi fısıldamaya devam etti.

"Lütfen beni yalnız bırakma."

Sanırım ağlıyorum... Kalbim parça ponçik şuan.










||How Dare You?|| [Nomin/Jaeno]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin