•4•

3.5K 517 453
                                    

༄༄༄

Jisoo'dan;

"Bu insanlar delirmiş olmalı! Adamın arkasından kılıç fırlatmak da ne?!"

Chaeyoung'un dedikleriyle beraber; Lalisa kıkırdarken, Jennie ise kafasını iki yanına doğru salladı. Ben de sinirimden olsa gerek istemsizce güldüm.

"Ya bizim arkamızdan da bunu yapsalardı... Bir düşünsenize, delik deşik olurduk resmen! Hayali bile oldukça korkutucu!"

Jennie'nin dedikleriyle beraber gülen yüzümüz birden solarken, az önce neden gülmediğini de bu sayede anlayabildim. Oldukça haklıydı şu anda. Yani, Jungkook bile o kılıcı nasıl tuttuğunu bilmiyorken; böyle bir şeyi bize yapsalardı ne olurdu diye düşünmeden de edemiyordum doğrusu.

"Bilge Soo'nun dediklerinden bir şey anlayabildiniz mi gerçekten? Yani, tek anlamayan ben olamam değil mi?" Kızlara doğru dönerek yönettiğim soru üzerine, üçü de dudaklarını büzdüler ve kafalarını da bilmiyoruz dercesine salladılar.

"Bilmece gibi konuşuyor çünkü ve ben hâlâ anlattığı şeylere inanmakta güçlük çekiyorum. Sanki bir rüyadayım ve kısa bir süre sonra da uyanacakmışım gibi hissediyorum."

Lalisa'nın dedikleriyle beraber kafamı aşağı yukarı doğru sallayarak tam önünde durduğum kapıyı açtım. Bilge Soo, şimdilik anlatacaklarının bu kadar olduğunu ve yemeklerimizi yedikten sonra istirahate çekilmemiz gerektiğini söylemişti.

Aç olmasaydım asla böyle değişik bir yerde yapılan yemeği yemezdim ama neredeyse bir gündür hiçbir şey yemediğimden dayanamamış ve yemiştim.

Pekala, itiraf etmem gerekirse yemekleri oldukça lezzetliydi.

Hiçbirimizden çıt çıkmamış, herkes sakince yemeğini yemişti ve az önce de kısa boylu kadın -adı sanırım Aurora'ydı- gelmiş ve bizlere kalacağımız yerleri göstereceğini söyleyerek üst katlara çıkmıştı.

Uzun koridorda kocaman dört kapı vardı ve bunların, bizim yüzyıllar önce kaldığımız odalar olduğunu söylemişti. Kızlar kendi odalarına, ben de kendi odama girerken; gördüğüm manzarayla beraber ağzım da hafifçe aralandı.

O kadar büyüleyici duruyordu ki...

Pembe ve beyaz tonların ağırlıklı olduğu bu oda, sanki masallardaki gibiydi ve kocamandı. Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım ve odayı biraz daha incelemeye başladım.

Çeşit çeşit tablolar, tavana asılmış ve güzel kokulu çiçeklerle bezenmiş bir salıncak, prenseslerin kaldığından bile daha güzel bir yatak, kocaman bir dolap ve daha birçoğu...

Hayrete düşmüş bir şekilde gülümserken, kapımın açılmasıyla beraber gözlerimi oraya doğru çevirdim. "Senin odan da çok güzelmiş Jisoo..." Lalisa'nın hayran bakışlarıyla beraber de, onu onayladığımı belli etmek istercesine kafamı aşağı yukarı doğru salladım.

"Efendilerimiz, Bilge Soo sizlere şatoyu gezdirmemi söyledi. Lütfen, böyle buyurun."

Aurora'nın sesiyle beraber gözlerim ona doğru dönerken; o ise, eliyle Lalisa'ya ve bana kapıdan geçmemiz için işaret ediyordu. Dedikleriyle beraber her ikimiz de kapıya doğru ilerdik ve dışarıya çıktık.

Jennie ile Chaeyoung'da, kısa bir süre sonra dışarıya çıktılar ve bizimle beraber Aurora'nın peşinden ilerlemeye başladılar. İki alt kata indiğimizde -şato o kadar büyüktü ki, kaç katlı olduğunu veya şu anda kaçıncı katta olduğumuzu asla tahmin edemiyordum- erkeklerin garip bakışlarla etrafı incelediklerini gördüm.

Love PoisonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin