•8•

2.8K 441 261
                                    

༄༄༄

Lisa'dan;

"Bunlar, onlar mı?!"

"Gerçekten büyüleyici gözüküyorlar, onlara bir baksanıza!"

"Fazla abartıyorsunuz bence, o kadar da mükemmel değiller!"

Etrafımızda yükselen birçok sesle beraber gözlerimi konuşanların üzerinde tek tek gezdirdim. Abarttıklarını söyleyen kişiye karşılık tek kaşımı kaldırdım ve histerik bir şekilde güldüm.

Yani sanki kendisi dünya güzeliydi de, bize laf ediyordu işte...

Hafifçe gözlerimi devirdim ve onun üzerine odakladığım gözlerimi akademinin giriş kapısına doğru çevirdim. Bu sırada kulağımın dibinden gelen bir fısıltıyla beraber hafifçe irkildim ve sesin sahibine doğru döndüm.

"Ortalıklarda Afrodit'miş gibi dolanmayı kessen mi acaba? Senin yüzünden daha da çok dikkat çekiyoruz çünkü!"

Jungkook'un yani nam-ı diğer savaşçı çocuğun dedikleri üzerine gözlerimi kocaman açtım ve şaşkın bir şekilde işaret parmağımla kendimi gösterdim.

"Ben mi Afrodit gibi geziniyorum ortalıklarda?! Sen kendine bak asıl! Saçlarını ha bire geriye atmalar, etrafa gülücük saçmalar falan... Merak etme düştü kızların dibi, artık bunları yapmayı kesebilirsin!"

Dediklerimle beraber bu sefer onun gözleri kocaman açılırken sinir bozucu bir şekilde sırıttım ve cevap vermesini beklemeden az ilerdeki Jennie'nin yanına doğru ilerledim.

Jungkook, çok sinir bozucuydu ama ben ondan daha da sinir bozucuydum ve bu yüzden içten içe gülüşüme de engel olamıyordum. Ayrıca az önce onu geride bıraktığımdaki surat ifadesi oldukça komikti.

Tam olarak, far görmüş bir tavşan gibiydi...

Jennie'nin yanına gittiğimde bana hafifçe tebessüm ettiğinden dolayı ben de ona karşılık gülümsedim. Bu sırada hep beraber girişteki kapıya doğru adımladık ve daha sonrasında da akademiden içeriye girdik. En az dışı kadar içerisinin de görkemli olduğu bu akademi sayesinde ağzımın aralanmasına da engel olamadım.

Geçen bu bir haftada varlıkları iyice öğrenmiş, kim iyi kim kötü bunların ayrımlarını -her ne kadar zor olsa da- bir şekilde kavramış, akademide neler yapacağımızı anlamış ve bu şekilde de kocaman bir haftayı geride bırakmıştık.

Kızlarla daha da yakınlaşırken, erkekler için aynı şeyi söyleyemeyecektim çünkü hepsi ayrı bir garipti. Bir tek Kim Taehyung, aralarındaki en normalleriydi ve o da bu geçen bir haftada arada Jennie ve bizimle sohbetler etmişti.

Diğerleriyle de ancak yemek yerken falan karşılaşmıştık ve ufak tefek konuşmalar geçmişti işte. Bugün Jungkook'un dedikleri üzerine onlar hakkında düşündüğüm şu 'garip' kavramı hakkında çok da yanılmadığımı fark ettim.

"Saygıdeğer Melezler, lütfen beni takip edin. Müdürümüz Joon Seo, odasında sizleri bekliyor."

Yanımıza gelen genç bir kızla beraber hepimizin gözü ona doğru dönerken, o ise eliyle beraber gelmemiz için işaret ediyordu. Birkaç saniye duraksasak da, sonradan dediğini yaptık ve onu bu uzun koridorda takip etmeye başladık.

Biraz ilerledikten sonra sol tarafımızda bir kapı çıktı. Genç kız zaman kaybetmeden kapıyı tıklatıp içeriye girdiğinde biz de peşinden girdik. "Hoş geldiniz, efendilerimiz. Lütfen buyurun, böyle geçin."

Kırklı yaşlarının sonlarında olduğunu düşündüğüm adamın dedikleriyle beraber hepimiz bir koyun sürüsü gibi peş peşe odanın içerisine dizildik. Ayrıca, şu anki halimize içten içe gülmeden de edemedim doğrusu.

Love PoisonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin