•7•

2.9K 450 543
                                    

༄༄༄

Jennie'den;

Elimi bu kocaman mutfağın ışığını bulmak için duvarda gezdiriyordum ki, hiçbir şey bulamamamla beraber bıkkınca bir nefes verdim. Amacım sadece su içmekti ama onu bile doğru düzgün beceremiyordum.

Tekrardan ellerimi duvarda gezdirirken sonunda bulabildiğim düğmeyle beraber yüzümde gülümseme oluşurken, elimin üstünde hissettiğim başka bir elle beraber irkilmeme de engel olamadım.

Telaşlandığımdan olsa gerek bir iki adım gerilediğimde, ayağımın sendelemesiyle beraber yere düşeceğimi sanıyordum fakat durum hiç de öyle sandığım gibi olmadı.

Belimi sıkıca sarmalamış güçlü ellerle beraber yere düşmekten kurtulurken; sadece milimler kadar uzağımda olan kusursuz yüze ise, şaşkınca bakmaya başladım.

Sendelemeden önce düğmeye bastığım için, şu anda ortalık aydınlıktı ve mükemmel olan yüz hatları da gözlerimin önüne serili bir haldeydi. Ben, istemsizce yutkunurken; o ise, birkaç saniyenin ardından kırmızımsı olan dudaklarını araladı ve kalbimi ısıtacak türden konuşmaya başladı.

"Denizler'in kudretli efendisi Kim Jennie... Dikkatli olmalısın çünkü maviliğimin yansıdığı bir varlığın zarar görmesini asla istemem."

Dedikleriyle beraber gözlerimi birkaç kere kırpıştırdım. Aklıma birden Bilge Soo'nun dediği, 'Gökyüzü'nün yakışıklı efendisi Kim Taehyung' kelimeleri gelirken neden bana böyle dediğini de daha iyi anladım.

Denizler mavi değildi, onları mavi yapan şey Gökyüzü'nün ta kendisiydi...

Birkaç saniye daha mükemmel yüzünü incelediğimde artık kendime çekidüzen vermem gerektiğini fark ederek hafifçe öksürdüm ve doğrularak kendimi ondan uzaklaştırmaya çalıştım.

Sıcak elleri bedenimden ayrılırken, az önce yaşananlar için hafiften utandığım için olsa gerek, o hariç her yere bakmaya başladım. Umarım, yanaklarım kızarmamıştır diye düşünmeden de edemedim doğrusu.

Hafifçe sırıttığını fark ettiğimde gözlerimi birkaç saniyeliğine ona doğru çevirsem de, bana karşılık olan bakışlarıyla beraber bundan vazgeçtim ve gözlerimi ondan çekerek az ilerdeki buzdolabına doğru ilerledim.

Arkamdan geldiğini hissetsem de, onu umursamamaya çalıştım fakat bu oldukça zordu. Ayrıca o, fazlasıyla yakışıklıydı ve benim kalbim de, onun bu harika görüntüsü karşısında istemsizce hızlanıyordu.

Sonuçta birçok kız -istisnalar elbette ki olabilirdi- yakışıklı erkek gördüğünde benimle aynı tepkileri verirdi ve bundan adım kadar da emindim.

Buzdolabını açtıktan sonra içerisindeki su şişesini almak üzereydim ki, bu sırada kafasını hemen arka tarafımda gördüğümde sinirli ve şaşkın bir şekilde ona doğru döndüm.

"Peşimden gelmek zorunda mısın?!"

Dediklerimle beraber önce birkaç saniye duraksadı, ardından da kahkaha atarak hafifçe benden uzaklaştı. "Peşinden geldiğimi de nereden çıkarttın Jennie? Sadece ben de senin gibi su içmek istiyorum o kadar."

Bugün daha ne kadar utanacak ya da rezil olacaktım acaba?

Dudaklarının kenarları yukarıya doğru kıvrıldı ve benim utançtan yerin dibine girmek üzere olan halimi keyifle izlemeye başladı. Bu sırada ben ise, artık daha fazla rezil olmamak adına hemen buradan çıkmak istediğimi fark ettim.

Bir şişe su alıp açtım ve birkaç yudum içtikten sonra yanından gitmek için hareketlendim. Bu sırada tam mutfaktan çıkacakken, bileğimdeki elle beraber de, istemsizce duraksamak zorunda kaldım. O kadar narin tutuyordu ki, bir an için bileğimi tutup tutmadığından bile emin olamadım.

Love PoisonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin