•6•

3.1K 445 243
                                    

༄༄༄

Rosé'den;

"Nasıl yani?! Şimdi bu bahsettiğiniz kitaptaki her bir cümle o kütüphanedeki diğer kitapların içinde mi saklı?!"

Jennie, anlayıp anlamadığını belli etmek istercesine bir soru sorduğunda; Lisa'da ben de, onu kafamızla onayladık. Bu sırada Jisoo ise, "Ayrıca, sadece bazı varlıklar bu kitabı okuyabiliyorlarmış..." diyerek az önce ona anlattığımız şeylerden birini söyledi.

"İçindeki büyü o kadar korkunçtu ki... Daha kim bilir nasıl büyüler vardır o kitapta."

Lisa'nın dedikleriyle beraber içimin tekrardan titrediğini hissettim çünkü o an, gerçekten de çok korkmuştum. Gerçi sabahtan beri gördüğüm her şeyden, gereğinden fazla bir şekilde korkuyordum zaten.

Sabah bu garip yerde gözümü açtığımda, saat daha 7 civarlarındaydı ve Bilge Soo'nun anlattıklarını dinleyelim, şatoyu gezelim, odalarımıza çekilelim ve en sonunda da Lisa'yla kütüphaneyi keşfedelim derken saat gece 11'i bulmuştu ve kendimi aşırı derecede yorgun hissediyordum.

Jisoo'nun odasında toplanmış, birkaç dakikadır da şu kitap hakkında konuşuyorduk. İlk önce şaşırsalar da, sonradan çok normal karşılamışlardı çünkü onlar da artık buradaki çoğu şeye şaşırmaktan vazgeçmiş olmalılardı.

"Chin Sun, ses çıkarma duyacaklar bizi!"

"Sen şu çeneni bir kapatsan, duymayacaklar bizi aslında Bong Cha!"

Fısır fısır gelen seslerle beraber dördümüzün de gözleri kapıya doğru çevrilirken, kaşlarım da istemsizce çatıldı. Sanırım şu anda, kapının eşiğinden bizi dinliyorlardı.

Ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledikten birkaç saniye sonra kapıyı açtığımda, üstte Chin Sun'un onun altında da Bong Cha'nın yere düşmesiyle beraber, şaşkın bir şekilde onlara doğru bakmaya başladık.

Hafiften sızlanarak yerden kalkmayı başardıklarında, tek kaşımı kaldırdım ve her ikisinin de yüzüne bir açıklama yapmalarını beklercesine bakmaya başladım. Chin Sun bunu anlamış olacak ki, dudaklarını mahçup bir şekilde araladı.

"Efendim, biz özür dileriz... Sadece dördünüzü bu saatte toplanmış bir şekilde görünce ne konuştuğunuzu merak ettik."

İkisi de kafasını eğmiş, utangaç ve mahçup bir şekilde önlerinde birleştirdikleri ellerine doğru bakarken bu halleri oldukça sevimli geldiği için istemsizce tebessüm ettim. "Madem geldiniz geçin bakalım, size birkaç bir şey soralım..."

Benim dediklerimle beraber ikisinin de kafası anında yukarıya doğru kalktı ve ikisi de fazlasıyla şaşkın bir şekilde gözlerini kırpıştırdılar. Bu kadar çok şaşırmalarına hiçbir anlam veremediğimde ise, Bong Cha tedirgin bir şekilde konuşmaya başladı.

"Bize kızmadınız mı efendim?"

Dedikleriyle beraber hafifçe gözlerimi devirdim ve önce kapıyı kapatıp ardından da her ikisinin de kollarından tutup büyük yatağa doğru ilerlettim. Bu sırada Lisa'nın dedikleri de, hafifçe kıkırdamama sebep oldu.

"Devlet sırrı çözmüyorduk yani sonuçta, niye kızalım diyeceğim de burası da küçük bir devlet sayılır sanırım..."

Love PoisonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin