•17•

2.5K 400 324
                                    

༄༄༄

Jennie'den;

"Ben demiştim demeyi sevmem ama ben demiştim! Bu Jinyoung denen herif hiç tekin birine benzemiyor demiştim!"

Jin'in sinirle soluduğunu fark ettiğimizde, bir yandan da haklı olduğu için hiçbirimiz sesimizi çıkartamamıştık. Jinyoung, Vampirler'dendi ve çoktan İskeletler'in tarafına geçmişti bile.

Sadece o da değil; Yerim, Momo, Yugyeom ve daha adını bile bilmediğim onlarca kişi de şu anda İskeletler'den taraflardı. Bu sırada Lisa'nın sesini duymamla beraber kafamı ona doğru çevirdim.

"Geçtiğimiz bir hafta boyunca Jungkook'un dibinden ayrılmadığı Cadılar'dan olan Yerim'e ne demeli peki?! Suçu sadece Jinyoung'a atmak büyük haksızlık olur böyle bir durumda bence!"

Özellikle Jungkook'a bakarak imalı imalı konuştuğunda aralarında geçen şeyi bildiğimden dolayı bu duruma şaşırmadım. Jungkook, fazlasıyla şerefsizlik yapmıştı ve Lisa ise, bu bir haftada anca toparlanabilmişti.

Gerçi kızlarla beraber hâlâ daha tam olarak toparlanamadığını düşünsek de o, bunu bize belli etmemeye çalışıyor ve sanki iyiymiş gibi davranıyordu.

"Şu anda konumuz bize hainlik yapanları saymak değil millet farkındasınız, değil mi?! Çok kısa bir zaman kaldı gelmelerine ve biz bir plan yapmak yerine hâlâ oturmuş burada gereksiz konuları tartışıyoruz!"

Namjoon'un dedikleriyle beraber istemsizce kafamı aşağı yukarı doğru sallarken, yanımdaki Taehyung'un konuşmasıyla beraber gözlerimi ona doğru çevirdim.

"Bence ilk yapmamız gereken tüm iyileri buraya toplamak. Hiçbirinin başına bir şey gelmesine izin veremeyiz. Sonuçta bizleri, boşuna efendileri olarak görmüyorlar."

Dedikleriyle beraber hepimizden onaylayan mırıltılar çıkarken, salona giriş yapan Bilge Soo ile beraber ona doğru baktım. "Kim Taehyung efendimiz doğru söylüyor, bir an önce herkesi buraya toplayacağım."

Yaklaşık bir saat önce gördüğümüz bu garip duman yüzünden tüm Arsia Diyarı kırmızı alarm vermiş durumdaydı. Bir saattir de, oturmuş ne yapmamız gerektiği hakkında konuşuyorduk. Gerçi konuşmaktan çok tartıştığımızı söylesem daha doğru olurdu.

Bu sırada gözlerim Rosé'ye doğru kaydığında oldukça korktuğunu titreyen ellerinden dolayı anladım ve aslında korkmakta da haksız sayılmazdı çünkü belli etmemeye çalışsam da, ben de bu durumdan fazlasıyla korkuyordum.

Jimin'de benim gibi bu durumu fark etmiş olacak ki, Rosé'nin ellerini tuttu ve destek vermeye çalışırcasına sıktı. Onların bu hali ise, istemsizce gülümsememe sebep oldu.

Rosé, bize geçen hafta yaşadıkları olayları anlatmıştı ve fazla romantik olan o akşamın ardından daha da yakınlaşmışlardı. Hâlâ daha sevgili değillerdi ama flört ediyorlardı ve ben ise, çok yakında sevgili olacakları düşünüyordum.

Onları yüzümdeki gülümsemeyle beraber izlemeye devam ediyorken, hemen kulağımın dibinden gelen yumuşak sesle beraber istemsizce irkildim. "Ben de senin elini mi tutsam, ne yapsam? Bayağı bir hoşuna gitti de çünkü."

Taehyung'un dedikleriyle beraber hafiften utandığımı hissederken, o ise güldü ve cevap bile vermemi beklemeden dizimin üzerindeki elimi elinin içine hapsetti. Şaşkınca ona doğru baktığımda beni umursamak yerine gözlerini başka yerlere doğru çevirdi.

Heyecandan olsa gerek kalbim hızlanırken, hafifçe yutkundum ve kendime gelmek adına kafamı iki yanıma doğru salladım. Bu geçen süre zarfında biz de iyice yakınlaşmıştık ama Rosé ve Jimin gibi flörtleşiyoruz diyemezdim ya da belki de diyebilirdim.

Love PoisonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin