•1•

6.4K 602 535
                                    

༄༄༄

Lisa'dan;

"Bu, o mu?"

"Tahmin ettiğimden daha güzelmiş..."

"Zaten simgesi Aşk olan bir insanın çirkin olmasını beklemek aptalca olurdu Bong Cha!"

"Chin Sun, benimle uğraşmayı kes! Baksana sanki uyanıyor gibi..."

Hiç tanımadığım sesler, kafamda bir bir yankılanırken kapalı gözlerimi iyice birbirine bastırdım. Başım, sanki her an çatlayacakmışçasına ağrırken birbirine bastırdığım gözlerimi sakince açmaya çalıştım.

Kirpiklerim yavaşça birbirinden ayrılırken iki kişinin, kafalarını yüzüme iyice yaklaştırarak beni incelediğini görmemle beraber irkilerek yerimden sıçradım. Ani hareketim onları da korkutmuş olacak ki, bir iki adım gerileyerek tedirgince bana doğru bakmaya başladılar.

"Siz de kimsiniz?!"

Hem şaşkın hem de sinirli bir şekilde sorduğum soru karşısında önce ikisi birbirine doğru baktı, ardından da diğerine göre daha uzun olan kişi konuşmaya başladı.

"Ben, Deniz Kızı Cha yani Kim Bong Cha'yım efendim. O ise, Peri Sun yani Park Chin Sun..."

Dedikleriyle beraber anlamsızca gözlerimi kırpıştırdım ve kaşlarımı çattım. Şu anda bulunduğum yerin neresi olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Ayrıca ne saçmalıyorlardı bunlar?!

"Bong Cha, ona böyle pat diye söylememeliydin! Bu işi gerçekten hiç bilmiyorsun!"

Bong Cha, Chin Sun'un dedikleri karşısında gözlerini devirirken; ben ise ağrıyan başımı umursamayarak ayağa kalkmaya çalıştım. Nereye düştüğümü bilmiyordum ama bir an önce bu delilerin arasından kurtulmam gerektiğinden adım kadar emindim.

"Efendim, daha yeni uyandınız bu yüzden hemen kalkmayın lütfen. Biraz daha dinlenmeniz sizin için daha iyi olacaktır."

Chin Sun'un dedikleriyle beraber gözlerimi ona doğru çevirdim ve histerik bir şekilde güldüm. Bir dizi setinin içine düştüm de, benim mi haberim yok acaba diye düşünmeden de edemedim doğrusu.

"Birincisi adım Lisa, bu yüzden bana efendim demenize gerek yok. İkincisi ise, Deniz Kızı(!) Cha ve Peri(!) Sun eğer önümden çekilirseniz dışarı çıkacağım."

Söylediklerimle beraber alaycı bir şekilde güldüm ve gözlerimi devirdim. İki genç kızın, saçma oyunlarından birine alet olmuş olmalıydım çünkü bu duruma daha başka bir açıklama bulamıyordum.

Arkamdan seslendiklerini duysam da, onları umursamadım ve önüme gelen saçlarımı geriye doğru attıktan sonra, bu dizi setlerinden fırlamışçasına olan esrarengiz odadan dışarıya çıktım.

Dışarıya çıktığımda karşılaştığım manzara daha da şok olmama sebep olurken, gözlerimi sanki gördüğüm her yeri beynime kazımak istiyormuşçasına etrafta gezdirmeye başladım.

Koca koca şamdanlar, tavanlarda asılı ve oldukça görkemli avizeler, değişik ama bir o kadar da estetik görünen tablolarla süslü duvarlar, kırmızı halılarla döşenmiş merdivenler ve daha birçoğu...

Eski zamanları hatırlatan bu dekorasyonla beraber gözlerimi kırpıştırdım. Hâlâ daha içinde bulunduğum bu ihtişamlı yeri incelemeye devam ediyordum ki, bu sırada arkamdan gelen tanımadığım bir sesle beraber kafamı oraya doğru çevirdim.

"Şu anda hayranlıkla izlediğiniz bu yer, aslında sizin eseriniz sayılır efendim..."

Ellili yaşlarının sonunda olduğunu tahmin ettiğim adamın, büyük bir hayranlıkla beni izlerken söyledikleri karşısında sanki mümkünmüş gibi kaşlarımı daha da çok çattım.

Love PoisonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin