•15•

2.5K 412 278
                                    

༄༄༄

Lisa'dan;

"Biz bu İskeletler'le nasıl savaşacağız ki? Daha güçlerimizi doğru düzgün kontrol altına bile alamıyoruz!"

Hoseok'un dedikleriyle beraber kafamı aşağı yukarı doğru salladım çünkü oldukça haklıydı. Bunu nasıl yapacağımız hakkında hiçbir fikrim yoktu ve bu durum, beni oldukça tedirgin ediyordu.

Dün, Bilge Soo yanımızdan ayrıldıktan sonra hepimiz başka bir yere dağılmıştık. Şimdi ise, sabah olduğundan dolayı hep beraber kahvaltı yaparken bu gelen savaş hakkında konuşuyorduk.

Açıkçası, hiç korkmuyorum diye ortalıklarda gezinen Jungkook'un bile yüzündeki o telaş gayet rahat bir şekilde anlaşılabiliyordu. O bile bu haldeyse, benim telaşlı olmam da gayet normaldi aslında.

Ayrıca Jungkook demişken, dün gece onun yüzünden yani ormanda yaşadıklarımız yüzünden doğru düzgün uyuyamamıştım. Ha bire aklıma o anlar gelirken, hem utandığımı hissediyordum hem de engel olamadığım bir şekilde sırıtıyordum.

Kafamı hafifçe iki yanıma doğru sallayarak bu düşüncelerden kurtulmaya çalışırken, sesini duyduğum Namjoon'a doğru çevirdim gözlerimi. "Hepimiz güçlerimizin ne olduğunu artık biliyoruz ve bence bunları geliştirmek için çalışabiliriz."

Doğru söylüyordu, yani artık hepimiz güçlerimizi öğrenmiştik. Chin Sun ve Bong Cha, geçenlerde bize güçlerimizi anlatmışlardı. Bu sayede de hepimiz, artık neler yapabileceğimizin farkındaydık fakat bazılarımız hâlâ daha gücünü nasıl kullanması gerektiğini tam olarak bilmiyordu.

Ben, dün Jungkook'un üzerinde denediğim için gücümü gayet rahat kullanabildiğimi fark etmiştim. Ayrıca Savaş'ı temsil eden Jungkook'un da gücünü kullanmada bir problem yaşadığını düşünmüyordum.

Jisoo, Jennie ve Taehyung'un ise, güçlerini kontrol altına almak için biraz daha uğraşmaları gerekiyordu. Geri kalanlar da, güçlerini henüz kullanmamışlardı fakat birkaç dakikadır sohbet ettiğimiz için hepsinin gücünün ne olduğunu öğrenmiştim.

Sanat'ı temsil eden Jin'in gücü, istediği melodileri oluşturarak karşısındaki varlığın başında yankılanmasına ve onu etkilemesine sebep olurken; Bilgelik'i temsil eden Namjoon'un gücü ise, elbette ki aklı ve zekasıydı. Bu sayede de, her zaman karşısındaki varlıktan bir adım önde olacaktı.

Işık'ı temsil eden Hoseok'un gücü, gözleriyle karşısındaki varlığı kör edebilecek kadar etkili bir ışık oluşturabilmekken; Ateş'i temsil eden Yoongi'nin gücü de, elbette ki her yeri yakıp küle çevirebilecek kadar etkili bir alevdi.

Ay'ı temsil eden Rosé'nin gücü, ayla bağlantılı olarak karşısındaki varlığın zihnini bir anda karanlığa çevirmek ve sadece Rosé'yi aydınlık olarak görüp de, onun etkisine kapılmasını sağlamakken; Eğlence'yi temsil eden Jimin'in gücü ise, elbette ki kurnazlıktı. Hipnoz edebilme özelliğine sahipti ve bu sayede de, karşısındaki varlığa istediği her şeyi yaptırabilirdi.

"Özellikle de sen Jisoo... Geçen günkü facianın yaşanmaması için çok uğraşmalısın yoksa, savaşta senin çekirgelerin yüzünden bizler de ölebiliriz."

Taehyung'un dediğiyle beraber hepimiz gülerken, Jisoo ise sadece gözlerini devirdi. Bu sırada aklıma gelen şeylerle beraber hafifçe kaşlarımı çattım. "Ben, dünden beridir bir şeye anlam veremiyorum..."

Konuşmamla beraber hepsinin gözleri bana doğru döndü. "Yani, madem bu kötüler de İskeletler'le bir olup bize savaş açacaklar; o zaman neden hâlâ daha aynı akademiye gidiyoruz ki? Ya da neden hâlâ daha bizimle aynı diyarda yaşıyorlar?"

Love PoisonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin