6

1.1K 48 7
                                    

4 yıl sonra

  Tam karşımda duruyordu. Bunca yıl sonra onu görmek beni şoka uğratmıştı. Yekta!! Mumya gibi durmuş ona bakıyordum. O ise diğer çalışanlarla ilgileniyordu. Dosyaları çalışanlara veriyordu. Herkes gittikten sonra başını kaldırıp bana baktığı gibi öylece kaldi. Daha sonra kendini toparlayıp boğazını temizledi.

"Dolunay Hanım, değil mi?" dediğinde öylece kaldım. Beni gerçekten tanımamış mıydı? Yoksa tanımış da tanımamazlıktan mı geliyordu.

"Evet." dedim mırıldanarak. O da bana önündeki sandalyeyi gösterdi. Oturduğumda arkasına yaslandı.

"Dün başvuru yapmışsınız arkadaşlar da sizi işe almış. Dosyanızı alabilir miyim?" deyip elimdeki dosyayı gösterdi. Dosyayı ona uzattım. Dosyayı alırken bana kısa bir baktı.

Bir süre dosyaya bakarken onu izledim. Bunca yıl sonra onunla karşılaşmıştım ve şans eseri onun şirketine mi girmiştim? Bu nasıl şanş ya??

Dosyayı bana uzattı. "Dosyayı alabilirsiniz. Hemen yanımdaki oda sizin." Elime aldığım dosyayla kapıya doğru ilerlerken kapıdan çıkmama bir adım kala arkamı dönüp ona baktım. Dosyalarla ilgileniyordu. Odasından çıkıp hemen yanındaki odaya girdim. Bu nasıl bir şans ya? Hayat benim mutlu olmamı kesinlikle istemiyor, kesin

Odama gittiğimde karşımda dosyalarla dolu bir raf vardı. Masam dosyalarla olan dolabın hemen önündeydi. Masanın üzerinde kalemlik, bilgisayar, birkaç kâğıt ve birkaç aksesuar vardı. Idam geniş ve ferahtı. Ama tek sıkıntı duvarların camdan olmasıydı. Bu da Yekta'nın beni görebileceği ve benim de onu görebileceğim anlamına  geliyordu.

   Masama oturduğumda önümdeki kağıtlara baktım. Bir sürü yazılarla dolu kağıtlardı. Elime alıp okumaya başladım.

Telefonum çalınca arayana baktım.

"Alo?"

"Prensesimiz nasılmış bakalım." dedi Ataberk neşeli sesiyle.

"İyiyim." dedim normal bir ses tonuyla.

Biraz durdu. "Sesin pek iyi gibi gelmiyor, ne oldu sana."

"Gerçekten birşeyim yok." dedim inanmasını umarak.

"Dolunay ben salak mıyım? Neyin var?" dediğinde arkasından Esin seslendi.

"Hadi Ataberk gidiyoruz, kiminle konuşuyorsun?"

"Dolunay'la." dediğinde "Selam söyle." dedi.

"Neyse kapatmam lazım Dolunay ama geldiğinde bu konuyu uzun uzun konuşacağız, bana anlatacaksın. Esin'in sana selamı var." dediğinde "Duydum." dedim.

"İyi tamam akşam bizde görüşürüz."

"Görüşürüz." dediğimde kapatıp masaya koydum. Esin ile bir kez konuşmuştuk lisede, ilk önce bana soğuk gelen kız şimdi iyi bir arkadaş olmuştu. Ataberk demişti ki 'iyi bir dosttur.' Cümlesini pek önemsememiştim ama doğruymuş. Telefonum yine çaldı. Bu sefer Gülsen'di.

"Alo?" dediğimde neşeli sesiyle konuştu.

"Dolunay'ım nasılsın bakalım, nasıl geçti görüşme?"

"İyi en azından işe alındım." dedim umursamazlıkla.

"Bunu sevinmemiz gerekmiyor mu?" dediğinde konuşmama izin vermeden tekrar konuştu. "Bu akşam Ataberk bizi çağırdı. Ona gidelim."

"Biliyorum beni de az önce aradı ama benim sana söylemem gereken bir konu var Gülsen." dediğimde ciddiyetle "Dinliyorum." dedi.

"Benim..." dediğimde kapıdan bana bakan bir kız konuştu. "Yekta Bey seni çağırıyor." dediğinde Gülsen konuştu.

"Yekta..." dediğinde sesi merak doluydu. Sonra konuşuruz, kapatmam lazım dediğimde son dediği "Ama bunu..." buydu. Çünkü telefonu kapatmıştım. Yekta'nın odasına girdim. Camdan dışarı bakıyordu.

"Yekta Bey." dediğimde benden tarafa döndü.

"Gelmişsiniz," deyip masasına geçti. Çekmecelerde birşey aradı ve birkaç dosyayı bana uzattı. " Bu dosyaları alıp dosyalarınızın olduğu yere koyun. Bir kaç hafta sonra bir iş görüşmesi için Eskişehir'e gidecegiz." dedi ve sandalyesine oturdu.

"Gidecegiz?" dediğimde bana baktı ve elini ensesine attı.

"İkimiz yani. Hani sekreterimsiniz ya?" dedi ve kafasını iki yana salladı. "Bir sorun mu var?"

"Hayır, yok." dediğimde bana bakıp "Güzel." dedi.

" Şimdi çıkabilir miyim?" dediğimde "Evet." dedi. Ben de odasından çıktım ve odama girdim.

"Ben ne yapacağım ya, onunla aynı yere asla gidemem, ama onun sekreteriyim. Bravo Dolunay başka olacak meslek bulamadın değil mi? Veya başka bir iş yeri? Neden ya, oof. Kimin bedduasını aldım." diye içimden kendimi gömüyordum. Elimi saçlarıma götürdüm, bir sağa bir sola gidiyordum.  Daha sonra masaya oturdum, dayanamayıp bir daha kalkınca Yekta'nın olduğu yere gözlerim kayınca bana baktı. Ne yaptığımı anlamaya çalışıyor gibiydi. Harika Dolunay, kendini rezil ettin. Bunu da başardın. 5 yıldızı hak ettin.

Beni milletçe alkışlıyoruz...

Boğazımı temizledim ve odadan çıkıp kendime içecek birseyler aldım. Soğuk bir su beni anca keserdi. REZİL OLDUM!!!

Aaay, kendime inanamıyorum. Bu bölümü nasıl, yazdım akşam akşam. Akşam kafam biraz tuhaf oluyor. Aslında bu bölümü beğenmedim ama yayımladım. Neyse öpüldünüz...

Yasaklanmış OlanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin