8

993 46 5
                                    

Sabah evdeki seslerle uyandım. Gülsen yine mutfağı birbirine katmıştır? Yatağımdan kalktığımda saatin 06. 30 olduğunu gördüm. 1 saat sonra iş yerinde olmam lazım.Hava yavaş yavaş  aydınlanmaya başlamıştı.

Normalde iş yeri 09.00' da açılıyor. Ama ben 07.30'da gidecektim.

Yataktan kalkıp banyoya girdim. Gözlerim uykudan yeni kalktığım için şiş duruyordu ama bence bu halimle bile tatlı duruyordum. Zaten tatlıydım.!

Aşağı indiğimde Gülsen sofrayı hazırlamıştı ve yaptığı menemeni sofraya koyarken bakışları bana döndü ve gülümsedi.

"Günaydın." dedi. Her sabah böyle neşeliydi.

"Günaydın." dedim ve sofraya baktım ve tezgaha. "Ortalığı yine birbirine katmışsın ama yemekler mükemmel gözüküyor."

"Evet biliyorum yemekler efsane. Dolunay ben bugün işe gitmiyorum. İş yeri 1 haftalığına kapandı, 1 hafta sonra devam tekrardan."

"Neden kapatmışlar?" dedim sofraya oturdum elime çatal aldım.

"İş yerinde bir çalışan birşey mi ne görmüş. İlaçlatacaklarmış ve patron herkese 6 gün daha izin verdi. Biliyorsun benim patronum cok cimridir. Birşeye fazlasıyla sevinmiş olması lazım ki 6 gün daha izin versin."

" Benim patronum da farklı değildir, Yekta'yı çok fazla liseden tanımıyorum. Kimseyle muhattap olmuyordum ki. Ama cimri olduğuna eminim."

Kahvaltıyı yapmaya başladık. Hem kahvaltı edip, hem de lise günlerinden konuşmaya başladık.

"Kanka o değil de, hatırlıyor musun, Yekta'ların gittiği günü okul nasıl sevinmişti?"

"Hatırlamaz olur muyum? Senin evinde kutlama yaptık ya."

"Evet." dedi. Duvar saatine baktım. 07.00'dı.

Kalkıp odama gittim ve üzerime dizimin biraz üzerinde siyah bir elbise giydim. Bu elbiseyi kendime çok yakıştırıyorum. Hemen bir rimel ve koyu bir ruj sürdüm ve Gülsen'e haber verip evden çıktım. Taksiyi iş yerinin önünde durdurup parayı verdim ve oş yerinden içeri girdim. Bir Allah'ın kulu yoktu. Bir kişi bile olmaz mı? O Yekta  da kesin gelmemişti.

İlk önce kantine gittim, orada da kimse  yoktu ama yine de kendime bir kahve aldım ve asansöre binip kendi katımda indim. Odama geçip çantamı masaya bıraktım. Ters duran sandalyeyi kendime çevirmemle Yekta'yı görmem bir oldu.

"Aaa." diye çığlığı bastığımda suratını buruşturdu. "Ne işiniz var burada bu odanın benim olduğunu sanıyorum."

"İş yeri de benim. Nerede olup olmayacağıma ben karar veririm." Ukala!!??

"Şimdi öncelikle toplantı salonuna gidip orayı hazırlıyorsunuz. Ondan sonra benim odama gidip dosyaları düzenliyorsunuz.  Ondan sonra laptopunuzdaki bugünün tarihi olan yazıları fotokopi ile çektirin. Dosyayı hazırlayın ve başka bir toplantıya gidelim." Amin!!

Kahvemi içme hayalim suya düşerken Yekta'yı orada bırakıp toplantı salonuna gittim. Ama yine de kahvemi yanıma almıştım belki iş yaparken içerdim. Burası neden havasızdı, camları açtım. Dosyaları masaya tek tek yerleştirdim. Flash bellekteki sunumun tam olduğundan da emin olunca buradaki işim bitmişti. Kahvem hala sıcaktı, tam alıp içecekken kapinın açılması ile kahveyi elime dökmem ile cırlamam bir oldu. Şükürler olsun ki dosyaların üstüne gelmemişti.

"Aaa." deyip elimi sallayıp bir taraftan da üflüyordum. Yekta yanıma gelip "Hep böyle sakardın." demesi ile ona baktım. Hep böyle?? Beni hatırlıyor muydu? "Yani öyle görünüyorsun demek istedim." deyip elime baktı. Elimin üstü kıpkırmızı olmuştu ve sızlıyordu.

"Aaa, çok acıyor."

"Cırlama," dedi ve kapıyı gösterdi. "Kantine git ve soğuk birşeyler al. Eline tut."

Toplantı odasından çıkıp kantine indim. Buzu alıp elime koydum ve asansöre bindim. Katımda inince Yekta'nın odasına girecekken dün dediği aklıma geldi. Kapıyı çal. Ama ona inat çalmadan girdiğimde telefonuyla uğraştığını gördüm. Telefondan kafasını kaldırdı ve bana bıkkınca baktı.

"Dün konuştuğumuz şeyler unutulmuş herhalde. Kapı?" dedi.

"Ne kapısı?" dedim anlamamazlıktan gelerek.

Derin bir nefes verip "Kapıyı çalma konusu." dedi.

"Unutmuşum." dedim. Masum bir bakış atıp boynumu sağa eğdim. Gözlerini telefona çevirince göz devirdim. Arkasındaki dosyalara ilerlerken bileğimi tuttu ve bana baktı.

"Ne yapıyorsun?" dedi.

"Dosyaları düzenleyecem."

"Elin bu haldeyken mi. Otur şuradaki sandalyeye beni deli etme. O elle nasıl yapmayı düşünüyorsun. 3 saatten aşağı bitmez." Bileğimi tuttuğunu yeni fark ediyormuş gibi elini çekti.

Önündeki sandalyeye oturdum. Oturduğum gibi uyku bastı. Zaten sabah erken kalkmıştım, sün de fazla yorulmuştuk Ataberk'lerin evinde.

"Dün arabadaki arkadaşın mıydı?" dediğinde ona anlamazca baktım.

"Ne demek istediğinizi anlamadım?"

"Dün... hani arabaya bindin ya?"

Ataberk'ten bahsettiğini anlayınca, neden böyle bir soru sorduğunu düşündüm. Bu bizi gerçekten tanımamamış mıydı, yoksa kısa bir zaman önce aklını mı kaçırdı??

"Evet, Ataberk. Çok iyi bir arkadaşım. Benim için ayrı bir yere sahip." Gerçekten de öyledi.

Kaşlarını kaldırıp kafasını aşağı yukarı salladı. Telefonuyla ilgilenmeye devam etti.

Uyku fazla bastırınca esnememi sağlam elimle kapattım. Gözlerim kapanıyordu ve ben daha fazla dayanamadan gözlerim kapandı.

*****

"Uyanacak mısın?" diye bir ses duyduğumda gözlerimi zorla açtım.

Ben en son uyuduğumu hatırlayınca hızla ayağa kalktım. "Özür dilerim uyuya kalmışım."

"Bırak şimdi özürü. Ortaklar geldi. Toplantı odasındalar onlarla ilgilen. Elin nasıl?" deyip elime ufak bir dokunuşla sağa sola çevirdi. "İyi gibi ha?"

Dokunuşu içimi istemsizce ısıtırken "Evet iyi teşekküler." dedim ve odadan çıkıp toplantı salonuna gittim. Ben heyecanlandım mı?

Toplantı salonundan içeri girdiğimde içeride ayriyetten bir kız daha vardı. Herkes toplantıya başlamaya hazırlanıyordu. Yekta da geldiğinde herkes oturmuştu.

Herkese tek tek ne istediğini sorarken yanlışlıkla elim masada oturan birinin eline deyince kusura bakmayın  der gibi baktım.

Adamın gri gözleri ve sarı saçları vardı. Yakışıklı sayılırdı ama esmerler ilgi alanımdaydı.

Herkesin isteğini getirince o ellerimiz yanlışlıkla dokunan adam kahvesini  alırken bana 4 saniyelik baktı.

Gözlerim istemsizce Yekta'ya kayarken adama soğuk bir bakış attı, daha sonra bana baktı ve önüne dönüp toplantıyı başlattı. Adam toplantıyla ilgilenmek yerine daha çok ilgi alanı benmişim gibi bana bakıyordu. Yekta arada o adama bakışlarını çeviriyor ama toplantı ile ilgili konuşmaya devam ediyordu.

Toplantı bittiğinde Yekta, herkesle bir kez daha konuştu. Oturan kişiler ayağa kalkınca ben de Yekta'nın yanında öylece bekliyordum. Yekta herkesle el sıkışıp çıkışa yönlendirirken o adam bana doğru geldi ve elini uzattı.

"Merhaba ben Semih." dedi. Elimi uzatamıyordum çünkü Yekta bana kötü bakıyordu. Ama yine de elimi uzatacakken Yekta elimi indirdi.

"Çalışanlarımla tanışmanızın bir önemi olmayacaktır." dedi ve odadaki kıza "Yolcu et." dedi ve beni peşinden sürükleyerek odasına getirdi. Çalışanların çoğu bize baktı. Odasına geldiğimizde elini saçları arasından geçirdi ve bana döndü.

"Ne yapıyorsun sen?!"

Bitti...

❤❤❤

Yasaklanmış OlanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin