15

738 33 1
                                    

İş toplantısından dönerken ne ben, ne de Yekta konuşmuştu. Sadece o son konuşmamız olmuştu. Arada ona bakıyordum belki birşey der diye ama o ilk arabaya bindiğimizden beri dışarı bakıyordu.

Aslında ona biraz da sinirli sayılırdım. Bunca zaman beni tanımamazlıktan gelmişti. Beni tanıdığını söylese bile ona geçmiş yılların konusunu açmazdım bile.

Bir anda karnıma giren ağrı ile kaskatı kesildim. Bir elim karnıma gitti ve öne doğru biraz eğildim. Sanki biri karnıma bıçak saplıyordu. Muhtemelen bu karın ağrım, açsızlıktandı. Uzun zamandır doğru düzgün birşey yememiştim.

Istemsiz bir şekilde ağzımdan bir küçük bir 'ah' nidası çıkınca Yekta benden tarafa baktı kısa bir bakış attı. Ağzını açtı fakat sonra tekrar kapattı. Tekrar ağzını açtı ve konuştu.

"Neyin var?" Sanki öylesine soruyormuş gibiydi ve benden tarafa bakmıyordu, hala camdan dışarı bakıyordu.

"Karnım ağrıyor, galiba açlıktan olsa gerek."

"Müsait bir yerde dur." Şoförüne seslenince ben de konuştum.

"Buna gerek yok. Biraz uyusam geçer zaten, eminim."

Yekta bana baktı."Sen bilirsin."

Başımı camın kenarına koydum ve dışarıyı seyretmeye başladım belki bu şekilde uyuyabilirdim.

Yekta:

Bunca zamandır söylememiş fakat eninde sonunda söylemekten korktuğum şeyler ortaya çıkmıştı.

Ortaya çıkmasını istemiyordum, hemde hiç. Lisede yaptıklarım şu anda bana saçma geliyordu. Hemde her yaptığım. Onca kişiye ettiğim eziyet, insanları herkesin önünde rencide etmem. Hele bir kıza yaptığımı hiç unutmuyordum. Okulun önünde ona hem tokat atmış hem de onun yere düşmesini sağlamıştım.

Dolunay'a yaptıklarım ise anlatılamaz derecede kötüydü. Onu okulun zemin katına kapattığım zamanlar, onu gülünç duruma düşürmem ve Dolunay bunları yaparken sesini bile çıkartamamıştı. O zamanlar korkuyordu, fakat şimdi öyle olmadığı bir gerçekti.

Dolunay'a baktığımda uyuduğunu gördüm. Boynu bükük bir şekilde duruyordu. Ona biraz yaklaşıp düz bir şekilde koltukta durmasını sağlamaya çalıştım ama o beklemediğim bir şekilde başı omuzuma düşmüştü.

Onu kaldırsam diye düşünsem de bu fikrimden daha sonra vazgeçtim. Önüne düşen saç telini arkaya yatırdım ve o omuzumda dışarıya bakmaya devam ettim.

Dolunay:

Uyandığımda Yekta'nın omuzundaydım ve... Bir saniye! Ne!?

Hemen kafamı kaldırıp Yekta'ya baktım. O bana bakmaya tenezzül bile etmemişti.  Beni bildiğin görmezden geliyordu. O beni görmezden geliyorsa ben de ona öyle davranacaktım o zaman. Sinir bozucu varlık...

Ben bunları düşünürken araba ani bir fren yaptı ve ben tam öne doğru kapaklanacakken belimdeki eller beni geriye doğru çekti ve gözlerimi açtığımda dibimde olan bir adet Yekta vardı. Gerçekten dibimdeydi ve neredeyse biraz daha yaklaşsak öpüşmüş olacaktık.

Nefesi bana çarparken kendimi toplayıp onu yavaşça geri ittim ve düzgünce oturdum. Cama doğru baktım ve demin ki olayı unutmak için aklımı başka yerlere vermeye çalıştım.

Utançtan yanaklarımın al al olduğundan emindim. Aynı zamanda kalbim de yerinden çıkacak gibi hızlı atıyordu, bu da yetmez gibi bir de nefes alış veriş hızım artmıştı.

Telefonum çalınca daldığım düşüncelerden sıyrıldım. Kim arıyorsa çok doğru bir zamanda aramıştı.

Arayana baktığımda ekranda ismini gördüğüm kişi Esin'di.

Telefonun yeşil tuşuna bastım ve telefonu açtım. "Efendim Esin."

"Alo? Dolunay?" Sesi biraz tuhaf geliyordu.

"Ne oluyor? Sesin biraz tuhaf geliyor? Birşey mi oldu?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Yani evet... ben de hemen sana söylemek istedim."

"Evet dinliyorum." Aşırı meraklanmıştım ve biraz daha olayı söylemezse meraktan çatlayabilirdim.

"Ataberk...?" dediğinde söylediklerine dikkat kesildim.

"Ataberk... ne oldu? Kızım çatlatmasana insanı?"

"Ooof tamam söylüyorum ama hazırlıklı ol." Telefonun diğer tarafından derin bir nefes alış sesi geldi. "Ataberk gitmiş... Rusya'ya. Oraya taşınmış, orada yaşıyor."

Son...

Ve bummmmm.....

1k olmamıza çok çok az kaldı ve ben çok mutluyum.

Neysem bb....

Yasaklanmış OlanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin