14

738 37 0
                                    

İş ortaklığı yapacağımız şirketin toplantı odasındaydık. Toplantı gayet normal bir şekilde geçiyordu. Herşey yolundaydı. Gerek iş olsun gerekse şu anki durumumuz.

"Böyle, yani biz iş ortaklığı yaparsak, kesinlikle size söz veriyorum Yekta Bey çoğu şirketi geride bırakırız."

Yekta çenesini kaşıdı ve adama döndü. "Ama sizin dediğiniz yöntem de pek iç açıcı sayılmaz. Piyasa her dakika dalgalanıyor. Piyasada en ufak bir değişiklik olsa batarız."

"O zaman bu konuyu ele alalım. Şimdi..." Adam hala anlatmaya devam ederken bizim şirket için önemli olan yerleri deftere yazıyordum.

Adamın dediği gerçekten mantıklı sayılmazdı. Adam sadece bu anın hesabını yapıyordu ve sonrasını düşünmeden hareket ediyordu ama şimdi gibi bunun sonrası da önemliydi.

"Bu dediğiniz mantıklı. Bunun üzerinden gidelim."

"Tamam süper o zaman, anlaştık."

Yekta ve bu şirketin sahibi olan adam el sıkışınca adam tekrar konuştu.

"Size bir kahve veya çay ikram etmeden bırakmam. Fakat açsanız buraya yakın çok güzel bir restorant var oraya gidip yemek de yiyebiliriz."

Yekta hafif bir tebessümle "Teşekkürler ama aç değiliz ama bir kahvenizi içeriz."

"Tamam odama geçelim o zaman."

Adamın odasına geldiğimizde gözüme ilk çarpan tablolardı. Bir sürü tablo vardı ve hepsi de ünlü ressamların elinden çıkmıştı sanki.

Adamın karşısındaki 2 koltuğa ben ve Yekta oturduk. Adam sekreterini arayıp 3 kahve istedi.

"Anlaştığımıza çok sevindim anlaşamayacağımızı düşünmüştüm." Yekta adamın söylediğine hafif tebessüm etti. Kapı çalınca sekreter içeri girdi.

Sekreter fazlasıyla güzel bir kızdı. Esmer bir kızdı ve bana bir yerden tanıdık geliyordu. Hem de fazlasıyla sekreter bana ve Yekta'ya kahveleri verirken yüzümüze baktı. Bir bana bir Yekta'ya... Şaşırmış gibi bir hali vardı.

Sekreter kendini toparlayıp kalan son kahveyi de verdi. Daha sonra da çıkıp gitti ama bana bir yerden tanıdık geldiği için arkasından bakakalmıştım. Bakışlarımı Yekta'ya çevirince onun da bana baktığını gördüm. Gözlerimi kaçırınca zaten onlar da konuşmaya başlamıştı.

Bir süre sonra lavaboya gitmek için kalktım ve dışarı çıktım. Koridorda ilerlerken arkamdan o sekreter seslendi.

"Baksana bi."

Arkamı döndüm. "Bana mı dedin?"

Kollarını birleştirip tam önümde durdu. "Evet sana diyorum."

Ben de onun gibi kollarımı birleştirdim. "Dinliyorum. Ne vardı?"

Etrafına baktı ve "Gel benimle." dedi.

Sessiz bir yere geldiğimizde konuşmaya başlaması için ona baktım.

"Evet?"

"Dolunay, değil mi?"

Garipseyerek "Evet. İsmim Dolunay."

Güldü. "Beni tanımadın mı?"

"Bir yerden tanıdık geliyorsun ama tam çıkartamadım."

"Biraz düşünsen çok kolay bir şekilde bulursun."

Düşündüm fakat kim olduğunu hala çıkartamamıştım.

"Hande ben." dedi ama hala kafamda bir yer edinmemişti. "Hani lisede olan, seni Yekta'nın peşinde veya Yekta'yı senin peşinde gördüğüm için seni döven kız."

Hande? Bu o muydu? Gerçekten bunca yıl sonra hem Yekta'yı hem de Hande'yi bulmayı nasıl başarmıştım.

"Evet hatırladım. Seni gördüğüme sevindim diyemem."

"Ben de senin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Yine Yekta ile beraberesiniz bakıyorum. Ayrılamadınız."

"Pardon?"

"Lisede hem de şimdi berabersiniz."

"Ne demeye çalışıyorsun?"

"Ne demek istediğimi çok iyi anladın."

"Seninle daha fazla konuşmayacağım kusura bakma."

"Bak, hala lisedeki gibi Yekta'ya takıntılı değilim ama yıllar sonra seni ve Yekta'yı da aynı anda gördüğüme de sevindiğimi pek söyleyemeyeceğim."

"Peki beni neden buraya çağırdın. Tek bunları söylemek için mi?"

"Evet..." dediği anda "Dolunay?" diye bir ses duyunca gelen sese döndüm. Yekta bana ve Hande'ye bakıyordu.

"Ne oluyor?"

"Birşey olmuyor." dedim.

Yekta bana ve Hande'ye baktı. Hande Yekta'ya lisedeki gibi bakmıyordu söylediği gibi takıntısı yoktu. Gerçi bunca sene takıntısı devam etseydi manyak diye teşhis koyulurdu.

"Gidiyoruz." dedi ve benimle birlikte çıkışa ilerledi.

Arabaya binince bana döndü. "O sekreter kimmiş?"

Gerçekten ama artık bunlar bana saçma geliyordu. Beni tanımamıştı ama Hande'yi de mi tanımamıştı? Ataberk'i beni işten almaya gelirken görmüştü onun hakkında bile birşey dememişti.

Artık içimde tuttuklarım bana fazla geliyordu ve bunları dışa vurmanın zamanı tam da şu andı bence.

"Yeter artık ama. Oyun falan mı oynuyorsun anlamıyorum. Beni tanımadın mı veya Hande'yi? Hande'yi de bırak Ataberk'i de mi tanımadın? Benimle konuşmamak için mi tanımıyormuş gibi yapıyorsun. Bıktım."

Bunların hepsini bağırarak söylemiştim.

Yekta'nın da sinirden çenesi kasılmıştı. "Tanıdım, seni başından beri tanıdım ama belli etmedim. Çünkü lisede sana o kadar çok şey yapmıştım ki bunların yıllar sonra tekrardan ortaya çıkmasını istemedim. Sana o kadar eziyet ettim, bunların tekrar konuşulmasını istemedim. Hergün her saniye gördüğüm birinin bana geçmişte yaşattıklarımı hatırlatmasını istemedim."

Bunları söylerken gözlerini bir saniye hile benden ayırmamıştı.

"Sana onca şey yaptıktan sonra karşıma çıktın. Seni o gün görünce benzetiyorumdur dedim Ataberk'in adı geçince isim benzerliğidir dedim ama Gülsen'in de adını duyunca artık sen olduğuna kanaat getirmiştim."

Daha fazla birşey demeden önüne döndü ve derin nefesler almaya başladı.  Arabanın camını açtı.

Ben ise hala şoktaydım...

Biliyorum çok saçma bir bölüm oldu ama artık bunları tanıştırma zamanı gelmişti. Yeter artık...

Neyse zaten final yakın...

Böyle olması iyi oldu.

Seviliyorsunuz... 💙💜🖤

Yasaklanmış OlanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin