13- Bir bebeği kabullenmek

3.1K 303 112
                                    

Dün gece ikisi de saat kaçta uyuduklarını ya da daha doğrusu yorgunluktan saat kaçta uykuya daldıklarını bilmiyorlardı. Yoongi de uykuya daldığı için o saatten sonra odasına gidememiş ve Jimin'in yanında kalmak zorunda kalmıştı fakat ikisi de bunun zorunluluk olmadığını tabii ki biliyordu.

Sabahın erken saatlerinin serinliği kıyafetsiz olan bedenini üşütürken sırtına doğru çarpan düzenli nefesleri hissedebiliyordu, sıcak nefes her birkaç saniye aralığında sırtına çarparken orayı ısıtıyor ve Yoongi'yi huylandırıyordu fakat bu kadar erken saatte uyanmasının nedeni üşüyor olması veya sırtına düzenlice çarpan sıcak nefeslerden dolayı değildi. Bu kadar erken bir saatte uyanmıştı çünkü midesi bir anda bu kadar çok bulanmaya başlamışken uykusunda bile rahat edememişti. Kısa bir süre için yakında geçer diye düşünerek kendini tutsa dahi en sonunda dayanamayacağının farkına vardığında belini sıkıca saran kollardan birini geriye doğru itmişti.

Bulundukları odanın içerisinde iki tane kapı bulunuyordu ve açıkçası Yoongi hangisinin lavabo olduğundan, hatta odada bir lavabonun bulunup bulunmadığından bile emin değildi.

"Nereye gidiyorsun?" Gözleri yarı kapalı bir şekilde uzanmaya devam ederken kollarının arasından geriye çekilmiş olan omegaya bakarak sorduğu sırada üzerlerine örttükleri örtüyü çıplak göğsüne doğru biraz daha çekmişti çünkü bu şekilde uyumuş olmak sabahın bu erken saatinde onu da üşütmeye yetmişti. "Odanda bir lavabo var değil mi?" Yoongi karnını tutarak yataktan kalkarken yere dağılmış olan kıyafetlerinden birine bastığında onun üzerinden bile yerlerin soğukluğunu ayak tabanlarında hissedebilmişti.

Alfa elini uzatarak sağdaki kapıyı işaret ettiğinde Yoongi başka herhangi bir şey söylemeden oraya yönelirken şu anda üşüyor olmasını bile birazcık dahi düşünmeden açtığı kapıdan içeriye girmiş ve kapıyı tam kapatma gereği bile duymadan köşede duran yere eğildiği gibi midesinde hiçbir şey olmamasına rağmen bir süre boyunca boğazının acısını hissedene kadar içini dökmek zorunda kalmıştı. Tek kelime ile berbat hissediyordu çünkü bu sabaha asla böyle lanet bir şekilde uyanmayı beklemiyordu.

"Pekala bu hiç iyi değil" diyerek gerisinde kalan duvara yaslanırken yüzünü avuç içlerine doğru gizlemişti. Midesinin durumunun pek iyi olduğu söylenemezdi fakat ona ek olarak şimdi boğazları da acıyor ve göğüs kafesi tüm bu acının etkisi ile canını yakıyordu.

Bir takım sesler duysa dahi başını kaldırmadığı sırada Jimin beraberinde getirdiği yatağın örtüsünü omeganın üzerine örterek onu güzelce sarmış ve tam anlamı ile dizlerini kırarak yanına eğilmişti. "Sarayın şifacısı mideni yatıştırmak için bitkilerden bir şeyler hazırlayabilir." Omeganın nasıl hissettiğini tam olarak bilemiyor olsa dahi onun şu anda iyi olmadığını görebiliyordu ve tüm bunların daha her şeyin başlangıcı olduğunu da tabii ki biliyordu. "Koyun değilim ben, bitki falan istemiyorum" diyerek titreyen ellerini saçlarına geçirirken sıkıca birbirine bastırdığı gözlerini açarak etrafına bakınmıştı.

"Yapabileceğim başka bir şey kalmıyor o zaman."

"Çok sağol." Gözlerini devirerek konuştuktan sonra üzerindeki ince örtüye sıkıca sarılarak ayağa kalkmış ve üzerine dün giydiği kıyafetlerini giyebilmek için tekrar odaya girmişti. Şu anda havada uçan kuşa bile saatlerce bağırası vardı bu yüzden bir an önce bu odadan ayrılarak gözünün görebileceği ve nefes alabilen her şeyden uzaklaşmak istiyordu.

"Diğerleri birazdan toplanarak yemek yemeye gidecekler yani sen de orada olmalısın bu yüzden boynunu gizle" diyen Jimin de aynı sakinlikle temiz kıyafetlerini giyerken omega başını sallayarak ona doğru bakmış ve eğilerek yerdeki hançerini aldığı sırada "Boynunu gizlemesi gereken tek kişi ben değilim" demişti. Jimin zaten bunu bildiğini belli eder bir şekilde omegaya dönerken giydiği üniformanın içerisinde olan sargıları boynuna kadar çekmiş ve yanından geçerek kapıya ilerleyen omeganın arkasından gülümsemişti.

GIVE IT TO ME | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin