YEDİNCİ KİTAP, ALYOŞA
I
Çürüme Kokusu
Rahip ve keşiş Zosima Pederin ölüsü, gömme töreninin gereklerine uyularak hazırlandı.
Bilindiği gibi, rahiplerle keşişlerin ölüsü yıkanmaz. (Büyük Ayin kitabında yazılıdır bu!) "Rahiplerden biri Tanrıya kavuşunca, bu işle görevlenen rahip ölenin vücudunu ılık suyla siler; ondan önce, ölünün alnına, göğsüne, ellerine, ayaklarına ve dizlerine süngerle haç işareti yapar, hepsi bundan ibarettir." Bu işi Paisiy Peder kendi eliyle yaptı. Silinmeden sonra rahip elbisesini giydirip pelerinine sardı; sararken, usule göre, haç şekli vermek için pelerini ortasından biraz kesti. Ölünün başına, üzerinde sekiz dallı bir haç bulunan bir kukuleta koydu. Kukuleta yalnız başını örtüyordu, ölenin yüzünü siyah bir duvakla örttüler. Ellerinin arasına İsa'nın tasvirini koydular. Staretz bu haliyle, çok önceden hazırlanmış olan tabuta yerleştirildi. Tabutu bir gün Staretzin manastır ve şehir halkını kabul ettiği hücresinin birinci, büyük odasında bırakmaya karar verdiler. Ölen, keşiş-rahip sınıfından olduğu için ölüsünü bekleyen rahiplerle diyakozlar Zebur değil, İncil okuyacaklardı. Yas ayini biter bitmez Yosif Peder başladı. Arkasından bütün gün ve gece Paisiy Peder okumaya devam etmek istiyordu, ama o anda çok meşguldü. Keşişhane başrahibiyle o, büyük bir kuşku içindeydiler çünkü gerek manastır halkı arasında ve manastır misafirhanelerinde, gerekse şehirden akın akın gelen halk arasında gitgide artan, görülmemiş, duyulmamış, hatta "yakışık almayan" heyecanlı bir bekleyiş belirmişti. Başrahiple Paisiy Peder heyecanla taşan halkı yatıştırmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Gün iyice ağarınca şehirden hastalarını, en çok da çocukları getirenlerin akını başladı. Besbelli imanlarına göre hemen olması gereken mucizeli şifayı umuyorlardı. Halkın ölen Staretzi henüz sağlığında gerçek, büyük bir evliya saymaya alıştığı açıkça belli oluyordu. Hem gelenler arasında yalnız basit halk tabakasından değil, çok daha kerliferli kimseler vardı. Paisiy Peder bunların bu kadar aceleci, açık bir sabırsızlıkla, hatta emredercesine bekleyişlerini kesinlikle günah sayıyordu. Böyle olacağını çok önceden de kestirdiği halde olanlar tahminlerinin üstündeydi. Heyecan içindeki rahiplerle karşılaşan Paisiy Peder söylenmeye başlamıştı: "Böyle bir hafiflik ancak dindışı adamlarda olur, bize yakışmaz." Ama ona kulak asan yoktu. Paisiy Peder de bunu merak ve kaygıyla görüyordu. Ayrıca, her şeyi doğru olarak hatırlayacak olursak bu sabırsız bekleyişi düşüncesizlik, hafiflik saydığı halde, içinden, ruhunun en gizli köşesinde, heyecana tutulmuş bütün bu insanların beklediğini o da bekliyordu. Bunu kendi kendine açıklaması mümkün değildi. Gene de, özellikle, içinde bazı önsezilerle güçlü kuşkular uyandıran karşılaşmalardan hiç memnun değildi. Ölenin hücresinde toplanan kalabalık arasında Rakitin'i ya da hâlâ manastırda kalan uzak misafir Obdor'lu rahibi görünce bir ruh tiksintisi duymaktan kendini alamadı. Bu yüzden kendini ayıpladı. Paisiy Peder nedense ikisini de kuşkulu görüyordu. Oysa bu anlamda dikkati çekecek insan yalnız bunlar değildi. Obdor'lu rahip son derece telaşlı görünüyordu; her yerde, her köşede onu görmek mümkündü. Her yanda bir şeyler sorup soruşturuyor, kulak kabartıyor, özel, esrarengiz bir biçimde fısıldaşıyordu. Beklediği şeyin bu kadar gecikmesinden ötürü yüzünde sabırsızlık, bayağı öfkeli bir ifade belirmişti. Rakitin'in, sonradan anlaşıldığına göre, keşişhaneye sabah karanlığında gelişi de Bayan Hohlakova'nın özel isteği üzerine olmuş. Bu, kalbi iyi, ama kişiliği zayıf kadın, keşişhaneye kabul edilemeyeceği için, sabah olanı biteni öğrenince o kadar merak etmiş ki hemen Rakitin'i keşişhaneye yollamış. Ona, her şeyi izleyip bütün geçenleri hemen her yarım saatte bir pusula ile bildirmesini tembih etmiş. Rakitin'i çok dindar, imanı kuvvetli bir genç biliyordu. Rakitin, en ufak bir çıkarı olunca herkesin nabzına göre şerbet vermesini çok iyi bildiği için Hohlakova'nın da gözüne girmişti. O gün hava iyi, açıktı, gelenlerin çoğu kimi kiliseyi çevreleyen, kimi keşişhanenin çevresine dağılmış mezarların başında toplanmıştı. Paisiy Peder, keşişhaneyi dolaşırken birdenbire Alyoşa'yı, onu epeydir, aşağı yukarı geceden beri görmediğini hatırladı. Tam o anda da delikanlıyı keşişhanenin en uzak köşesinde, duvarın yanında, çok eskiden ölmüş ve keşişliğiyle ün salmış bir rahibin mezarında otururken gördü. Sırtı keşişhaneye, yüzü duvara dönüktü. Mezar taşının arkasında saklanır gibi bir hali vardı. Paisiy Peder, yanına gelince, Alyoşa'nın yüzünü elleriyle örterek sessizce, ama acı acı ağladığını fark etti. Paisiy Peder bir an yanında durdu, sonra duygulu bir sesle,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karamazov Kardeşler
General FictionDostoyevski, yaşamının son yıllarında başyapıtı Karamazov Kardeşler'i tamamladığında, Rus yazınında 'felsefe düzeyinde roman-tragedya denen türün de temelini attığının bilincinde değildi. Dostoyevski'nin yaşam birikiminin tümünü ve sanat gücünün dor...