İkinci Bölüm -1

251 7 1
                                    

-DÖRDÜNCÜ KİTAP, ACILAR-

I

Ferapont Baba

Alyoşa çok erken, daha gün ağarmadan uyanmıştı. Staretz de uyanıktı; yataktan koltuğa geçmek istediği halde kendini pek güçsüz hissediyordu. Bilinci tamamen yerindeydi; yüzünde yorgun, ama neşeli, candan, çekici bir ifade vardı. Alyoşa'ya, "Belki bu akşama çıkamam," dedi, hemen günah çıkarıp Kutsal Ekmekle Şarap istedi. Bu işi öteden beri Paisiy Peder yapardı. Ardından, ölümlü dünyadan ayrılanlara yapılan son ayin başladı. Rahiplerle keşişler toplandılar, Staretzin hücresi iyice doldu. O aralık gün ışıdı. Manastır halkı sökün etti. Ayin bitince Staretz oradakilerle vedalaşmak istedi, hepsiyle öpüştü. Hücrenin darlığı yüzünden ilkin girenler çıkıyor, yeni gelenlere yer veriyorlardı. Alyoşa, yeniden koltuğa geçen Staretzin yanında duruyordu. Staretz gücü yettiği kadar konuşuyor, öğütler veriyordu, sesi yavaştan çıktığı halde, oldukça toktu. Çevresini saranları sevecen bakışlarla süzerek, "Aziz Pederlerim, kardeşlerim, bunca yıl sizinle konuşmaya, öğütler vermeye öyle alıştım ki, susmak bana konuşmaktan daha güç eliyor," diye şakalaştı. O sırada söylediklerinden bazıları sonraları Alyoşa'nın aklında kaldı. Sesi açık ve yeteri kadar güçlü olduğu halde, ifadesi pek sağlam değildi. Bir konudan başkasına atlıyor, sanki söylemeye yetişemediklerini ömrünün son dakikasına sığdırmaya uğraşıyordu. Bunlar, yalnızca öğretmek istedikleri de değildi, yüreğindeki sevinci, heyecanı başkalarıyla paylaşmak özlemiyle konuşuyordu.

Alyoşa'nın sonraları hatırladığına göre, Staretz şöyle öğüt veriyordu:

— Birbirinizi sevin, Pederler. Bütün Tanrı kullarını sevin. Dış dünyadan ayrılıp buralara kapanmakla öbür insanların üstünde bir kutsallık kazanmadık; tersine, buraya gelen, dünyada herkesten, her şeyden aşağı olduğunu bilerek, bunu kabullenerek gelmiştir... Bu duvarlar arasında ömür geçiren rahip, zaman geçtikçe bunu artan bir duyarlıkla anlamalıdır. Yoksa buraya gelmesinin ne gereği var? Ancak dışarıda yaşayanlardan daha kötü olduğumuzu kabul ettikten başka bütün dünyanın ve kendi günahlarımızın sorumluluğunu üzerimize alırsak birleşmemizdeki amaca yaklaşmış oluruz. Şunu bilin ki, sevgililerim, hiçbirimiz sadece insanlığa özgü bazı genel suçlarla suçlanmış değiliz; dünyadaki ayrı ayrı her kişinin sorumluluğu da bizim omuzlarımızdadır. Bu anlayışa varan her rahip, hatta her insan hayat yolunun ereğine varmıştır. Rahiplerin hiçbir olağanüstülük taşımadığını bilin; onlar, bütün insanların olması gerektiği gibidir. Yüreklerimizin sonsuz, bütün dünyayı kavrayan, doymak bilmez bir sevgiyle dolması da ancak böyle mümkündür. Böylelikle her biriniz sevgiyle dünyayı kazanabilir, gözyaşlarınızla insanlığın günahlarını yıkayabilirsiniz. İçinize dönerek her zaman günahlarınızı kendi kendinize açıklayın. Günahınızı anlamak sizi ürkütmesin, yeter ki pişmanlığı tam duyun; ama Tanrı ile pazarlığa girişmekten de kaçının. Tekrar tekrar söylüyorum, gururlu olmayın. Ne küçüklere, ne büyüklere karşı gururlu davranın. Size sırt çeviren, aşağılayan, söven, iftira edenlerden nefret etmeyin. Zındıklardan, kötüyü öğretenlerden, maddecilerden yalnız iyi olanlarından değil, çünkü hele bu zamanda aralarında epey iyiler de bulunuyor, kötülerinden de nefret etmeyin. Dualarınızda onları, "Duacısı olmayanlarla Sana dua etmek istemeyenleri koru, Ulu Tanrım!" diye anarsınız. Ayrıca, "Bunu kibrimden dilemiyorum Tanrım, çünkü kendim herkesten aşağıyım," diye eklemeyi unutmayın... Hıristiyan milletini sevin, sürüyü yabanların ellerine kaptırmayın. Tembellikle kibre, çıkarcılığa dalarsanız başka ülkelerden yabancılar gelip sürünüzü elinizden alırlar. Millete hiç durmadan, yılmadan İncil'i anlatın... Doğruluktan ayrılmayın... Gümüş, altın toplamaya bakmayın. İmanınız bütün olsun, sancağınızı yücelerde tutun.

Karamazov KardeşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin