X
İkisi Bir Arada
Alyoşa, babasından çıkarken, eve geldiği zamankinden çok daha ezgin ve üzgündü. Kafasını bir türlü toplayamıyordu. Bir yandan da o günün birbiriyle çelişen olaylarından edindiği izlenimleri bir araya getirerek toplu bir sonuca varmaktan korktuğunu hissediyordu, içinde, o zamana kadar hiç duymadığı, umutsuzluğa yakın bir duygu vardı. Hepsinin üstünde korkunç, içinden çıkılmaz bir soru dağ gibi karşısında yükseliyordu. Babasıyla Dmitri ağabeyi arasındaki o müthiş kadın meselesi nereye varacaktı? Olaya kendisi tanıktı. Aralarında bulunmuş, ikisini karşı karşıya görmüştü. Ona göre asıl talihsizlik ağabeyi Dmitri'deydi: başının üstünde bir felaket dolaşıyordu. Araya başka kimseler de karışmıştı; bunlar bu işle Alyoşa'nın önceleri düşündüğünden daha çok ilgiliydi. Esrar doluydu bütün bunlar... Kardeşi İvan, Alyoşa'nın çoktandır istediği hamleyi yapmıştı ama bu yakınlaşma bile onu nedense ürkütüyordu. Ya kadınlar?.. İşin tuhafı, şimdi, az önce Katerina İvanovna'ya gitmekten duyduğu çekingenlikten eser kalmamıştı. Tam tersine, ondan bir açıklama işitmek umuduyla bir an önce gitmek istiyordu. Gene de üzerine aldığı işi anlatmak deminkinden daha zor geliyordu: üç bin meselesi kesinleşmişti. Onuru kırıldığı ve umutsuzluğa kapıldığı için, Dmitri'yi hiçbir şey durduramazdı artık, öte yandan Katerina İvanovna'ya babasıyla aralarında geçenleri anlatmasını da tembihlemişti.
Alyoşa, Bolşaya Sokağı'nda hayli büyük, konforlu bir evde oturan Katerina İvanovna'ya geldiği zaman saat yediydi, hava kararıyordu. Delikanlı, Katerina İvanovna'nın iki teyzesiyle birlikte oturduğunu biliyordu. Onlardan biri öz teyzesi değildi. Agafya İvanovna'nın teyzesi olurdu; Katerina İvanovna enstitüden baba evine gelince iki kıza bakan sessiz kadındı bu. İkinci teyzesi, yoksulluğuna rağmen çıtkırıldım, kendini beğenmiş bir Moskovalı hanımefendiydi. Söylentilere göre, ikisi de Katerina İvanovna'nın sözünden dışarı çıkmaz, sadece görgü kurallarına uymak için yanında bulunurlardı. Katerina İvanovna ancak hastalığı nedeniyle Moskova'da kalan velinimeti general karısına boyun eğiyordu; ona her hafta uzun uzun iki mektup göndermek göreviydi.
Alyoşa antreye girip kapıyı açan oda hizmetçisine haber vermesini rica ettiği sırada salondakiler gelişini biliyor olmalıydılar. (Belki de pencereden görmüşlerdi.) Çünkü Alyoşa birdenbire birtakım gürültüler, koşuşmalar, elbise hışırtıları duydu, iki üç kadın kaçışmış olmalıydı. Alyoşa, ziyaretinin bu kadar heyecan yaratmasını tuhaf buldu. Onu hemen salona aldılar. Bu, eşyası bol, taşra üslubundan farklı, zarif döşenmiş bir odaydı. İrili ufaklı divan ve kanepeler, boy boy masalar, duvarlarda tablolar, masalarda vazolar, pek çok çiçek, hatta pencerenin önünde bir akvaryum vardı. Hava alacakaranlık olduğu için oda loşça görünüyordu. Alyoşa, besbelli az önce birisinin oturduğu bir divanda bırakılmış bir ipek şal, divanın önündeki masada sonuna kadar içilmemiş iki çikolata fincanı, bisküviler, biri kara üzümle, diğeri şekerle dolu iki kristal tabak seçti. Bunlar birisine ikram ediliyordu. Konuk üstüne geldiğini anlayan Alyoşa yüzünü buruşturdu. Hemen o anda kapının perdesi aralandı, odaya hızlı adımlarla sevinç, heyecan dolu bir gülümsemeyle ve Alyoşa'ya ellerini uzatarak Katerina İvanovna girdi. Birlikte gelen hizmetçi getirdiği yanan iki mumu masaya bıraktı.
— Hele şükür geldiniz! Bütün gün Tanrıdan sizin gelmenizi diledim. Oturun.
Üç hafta önce, Katerina İvanovna'nın ısrarıyla Dmitri Alyoşa'yı tanıştırmak için evine getirdiği zaman genç kızın güzelliği daha o zaman Alyoşa'da derin bir etki uyandırmıştı. O günkü görüşmelerinde bir türlü birbirlerine ısınıp konuşamadılar. Katerina İvanovna, Alyoşa'nın utangaçlığından konuşamadığını düşünerek ona acıyor, hep Dmitri Fyodoroviç'le ilgileniyordu. Alyoşa ağzını açmadığı halde her şeyi dikkatle inceliyordu. Kibirli kızın gururdan gelme serbestliği, kendine aşırı güveni onu şaşkına çevirmişti. Öte yandan gördüklerinin gerçek olduğundan emindi, bunları büyütmediğini de hissediyordu. İri, siyah, pırıl pırıl yanan gözlerini, olağanüstü güzel ve solgun, hatta biraz sarımtrak, uzunca yüzüne uygun buldu. Bu gözlerde olduğu gibi düzgün çizgili dudaklarda da ağabeyini âşık eden bir özellik vardı, ama bunlar bir sevgiyi uzun zaman bağlı tutacak yeterlikte değildi. Alyoşa bunu, ziyaretten sonra nişanlısı hakkındaki düşüncesini nerdeyse yalvararak öğrenmek istediği zaman açıkça Dmitri'ye söyledi:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karamazov Kardeşler
General FictionDostoyevski, yaşamının son yıllarında başyapıtı Karamazov Kardeşler'i tamamladığında, Rus yazınında 'felsefe düzeyinde roman-tragedya denen türün de temelini attığının bilincinde değildi. Dostoyevski'nin yaşam birikiminin tümünü ve sanat gücünün dor...