VII
İlk GözağrısıMitya hızlı, geniş adımlarla masaya yaklaştı. Bağırırcasına ama her kelimede kekeleyerek,
— Beyler! diye başladı. Ben... şey... ben şey değil. Korkmayın! diye tekrar bağırdı. Bir şey yok... yok bir şey.
Ansızın, Kalganov'a doğru eğilip koluna sımsıkı yapışan Gruşenka'ya döndü:
— Ben de... ben de gidiyorum. Sabaha kadar. Bir yolcunun... sabaha kadar aranızda kalmasına izin verir misiniz? Yalnız sabaha kadar, bu odada, son olarak!
Son sözlerini kanepede oturan pipolu şişkoya söylemişti. Adam piposunu ağzından çıkararak, sert bir tavırla,
— Bu özel bir toplantı, pane, dedi. Başka odalar var.
O anda Kalganov,
— A, siz misiniz Dmitri Fyodoroviç? dedi. Ne olacak canım buyurun, oturun. Hoş geldin.
Mitya sevinçle atıldı:
— Hoş bulduk aziz... değerli dostum! Size her zaman saygım vardı.
Masanın üstünden elini uzattı.
— Bu ne kuvvet böyle, parmaklarımı kıracaksınız sandım!
— Hep öyle sıkar zaten, hep öyle! diye neşeyle katıldı Gruşenka. Galiba o anda Mitya'nın halinden patırtı çıkarmayacağını anlamış, ürkek ürkek gülümsüyordu; gene de merak ve kaygısından tam olarak sıyrılamamıştı.
Mitya'da onu son derece hayrete düşüren bir hal vardı; hem böyle bir anda içeri girip bu şekilde konuşacağı aklından bile geçmezdi.
Soldan toprak sahibi Maksimov da, tatlı bir sesle,
— Hoş geldin! dedi.
Mitya ona da koştu.
— Hoş bulduk. Siz de buradasınız ha, çok memnunum burada olduğunuza! Efendim, ben de... (Mitya, besbelli, pipo içen Polonyalıyı toplantının sahibi bildiği için gene ona döndü.) Kanatlanmış gibi geliyordum... Son günümü, son saatimi burada bu odada... kraliçeme taptığım bu odada geçirmek istedim. Bağışla beni, pane! Koştum ve yemin ettim... Korkmayın, bu son gecem olacak! Barışımıza içelim, pane! Şarap geliyor şimdi... Bunu da getirdim. (Mitya nedense birden para destesini çıkardı.) Müsaade et, pane! Canım müzik, eğlenti, eski âlemleri istiyor... Ama toprak kurdu, yerlerde sürünen gereksiz bir toprak kurdu yok olacak. Son gecemde bu mutlu olayı kutlayacağım!
Tıkanacaktı nerdeyse. Çok, pek çok şey söylemek istediği halde ağzından sadece birtakım garip haykırışlar çıkıyordu. Polonyalı kımıldanmadan, Mitya'ya, para destesine, Gruşenka'ya bakıyor, belli olacak kadar şaşırmış görünüyordu.
— Kruleva'm izin verirse... diye başladı.
— Ne kruleva'sı, kraliçe mi? diye sözünü kesti Gruşenka. Gülesim geliyor şu konuşmanıza. Otur Mitya, neler söylüyorsun Allah aşkına? Korkutma beni ne olursun. Korkutmayacaksın değil mi, korkutmayacaksın! Eğer korkutmazsan, geldiğine memnun oldum doğrusu.
Mitya kollarını havaya kaldırarak,
— Ben mi, ben mi korkutacağım? diye ansızın bağırdı. Hayır! Geçin, hepiniz yolunuza devam edin, engel olacak değilim ben!
Mitya ansızın bir sandalyeye çöküp hiç kimsenin, hatta kendisinin de beklemediği bir biçimde ağlamaya başladı. Başını karşıki duvara çevirmiş, iskemlenin arkalığını kucaklar gibi sımsıkı tutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karamazov Kardeşler
Fiction généraleDostoyevski, yaşamının son yıllarında başyapıtı Karamazov Kardeşler'i tamamladığında, Rus yazınında 'felsefe düzeyinde roman-tragedya denen türün de temelini attığının bilincinde değildi. Dostoyevski'nin yaşam birikiminin tümünü ve sanat gücünün dor...