|Bölüm 20. Her şey senin için sevgilim.

256 35 19
                                    

Bölümü okumak için şarkı önerileri. ⤵️

Ruelle- Live like legends.

Little Mix- Good enough.

Neon Jungle- Louder.

En şiddetle tafsiye ettiğim şarkı medyada.

Yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar.

•Soojin•

Her şeyin zihnim gibi karma karışık bir hal almaya başlaması tam olarak ne zaman zuhur etmişti? Ne zaman olaylar bir türlü içinden çıkamayacak kadar sarpa sarmıştı? Şu an artık düşündüğümüz, istediğimizi bırakın hayal ettiklerimizin bile kuyruğundaydık. Onun ve benim için her şeyin sonu gelmiş gibi, saniyeler sonra hayat bitecek gibiydi.

O, beni görmüyordu. Gözleri bağlıydı çünkü.

Ben ise onu görüyordum. Ama görmek istemiyordum.

Biri de benim gözlerimi bağlayamaz mıydı? Sorun yokmuş da her şey yolundaymış gibi onun gözlerimin önünde ölmesini izleyemezdim. Lütfen biri beni buradan alsın. Ya da, biri Jungkook'u boğazına sarılmış ipten kurtarsın. Bu gün birimizden biri ölemezdi ki. İkimiz de ölürdük. O, ölürse ben...

Gözlerim Generalin havaya kaldırdığı eline sürüklendi. Birazdan indirecek ve idam edilmelerini onaylayacaktı. Görevi Yoongi'ye vermişlerdi ve onun hiçbir şeyden haberi olmadığı için yaptığı şeyden gururlanıyordu. Taehyung ve Sevgilimin kafasına siyah çuval takmıştı şimdi. Gözlerimi bu manzaraya dayanamayarak kapatmıştım. Çırpınmıyorlardı bile. Sakince ölmeyi bekliyorlardı.

'Tanrım.' dedim içten içe. 'Bu noktadan sonra kendimi kaybetmek çok kolay benim için..'

Bir gün önce.

Karanlığın yarattığı körlük hissinden yararlanarak hızlı adımlarla hücrelere doğru yürüyordum. İçim titriyordu durmaksızın. Dışarıdan bakıldığında normal Soojin'dim. Fakat içten birisi bana bakmalıydı. Dağınık, yerle bir olmuş, kendini kaybetmiş Soojin'i biri görmeliydi.

Ve ben beni gerçekten görecek kişinin yanına gidiyordum.

Hücrelere doğru yaklaştığımda nöbet tutan Sooyoung ve Sehun'u gördüğümde beklemeden önümden çekilmiştiler. Neler olduğunu bilmiyorlardı ama karşımda duramıyorlardı. Rütbemi ilk kez kendim için kullanıyordum.

"İki dakika dışarı çıkın!" Demiştim ciddiyetle.

İkisi de sözümü dinleyip selam vererek dışarı çıkmışlardı. Hücrelere doğru iyice yaklaştığımda onları gördüm. Jungkook beni fark eder etmez bana doğru hızla koştuğunda aramızdaki tek engel demirlikler olmuştu.

"Soojin.." demişti üzgün ses tonuyla.

Biliyordum. O da iyi değildi. İkisinin de bir suçu yoktu. Dün her şey yeni yeni gelişmişken düzgün kafayla düşünmemiştim. Fakat şimdi fark edince onlar zaten bizi öldürmek için üstün çaba sarf etmemiştiler. Taehyung istese beni dakikalar içinde öldüre bilirdi. Jungkook ise Yoonginin ölmemesi için birinin yetişmesini beklemişti. Yoksa Yoongi'yi hayata asla döndüremezdik.

Onlar mecbur kalmıştı. Bizi öldürmeleri gerekiyordu fakat yapmamıştılar işte.

"Bir şey yok." dedim elimin yettiği kadar yanağını okşayarak. "Mecburdunuz."

Jungkook titrek bir nefes çektiğinde yüreğim sıkıştı.

"Sen oraya gelene kadar öldün sandım."

Good Traitor JK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin