|Bölüm 21. Ona baktım, bana baktı.

335 33 18
                                    

2016 13 Mart

Soojin.

Bazen vakit gelir
Gün üşümüştür
Gece küskün
Alırsın dünlerini avuçlarına
Hayat devam ediyor derler edersin..

Yıllar önce bir şairin kitabında okumuştum bu satırları. Hayatıma işleyeceğini bilmeden..

Bana hayat devam ediyor dememişti kimse. Fakat ben devam ediyordum. Yıl geçmişti büyük hüznümün üstünden. Fakat bir türlü küçülmemişti.

Devam ediyordum çünkü bizim için gerçekleştirmem gereken hayallerim vardı. Bu gün o hayalimin temelini atmıştım.

Nihayet sınavdan çıktığımda tepeden eritecek derecede parlayan güneş saniyesinde susamama sebep olmuştu. Çantamdan hızla su şişesini çıkarıp kana kana içtim. Sınav iyi geçmişti. Yüksek alacağıma emindim. Çünkü yılların biriktirdiği bütün bilgilerimi bir yıl içinde yad etmiş, her türlü hazırlanmıştım. Bir yılı anca böyle atlata bilmiştim. Arada sırada rüyalarıma giren sevgilim bir nebze olsun hayatı daha çekilir hale getiriyordu. Hoş rüyalarıma girmese bile kendini bana göstermekten çekinmiyordu. Buna sevinmem gerekirken bazen delirdiğimi düşünüyordum çünkü bu normal bir şey değildi. Bu durumu annemle paylaştığımda ise olabileceğini çünkü çok fazla sarsıldığımı söylemişti.

O, gittiğinden beri depresyona girmek gibi bir girişimde asla bulunamamıştım. Çünkü onun için yaşamam gerekiyordu. Biz küçükken söz vermiştik. Birinden birimize bir şey olursa bir birimiz için yaşayacaktık.

"Hey." arkamdan seslenen erkeksi ses ile bütün düşüncelerimden sıyrılarak arkamı dönmüştüm. İki genç bana sorgulayan bakışlarla bakarken ne olduğunu ölçüp tartmaya çalışıyordum.

Cevap vermeden öylece bakmaya devam ettiğimde birinin gözlerini devirdiğini fark ettim. Benden cevap mı bekliyordu bilemem fakat hey! Kelimesine -ki kelime bile değildi cevap vermeyi düşünmüyordum. Nasıl bir cevap bekliyorlardı ki?

"Yolun ortasında dikiliyorsun." Cevap vermeyeceğimi anlamış olmalı ki az önce gözünü devirirken yakaladığım genç mantıklı bir açıklama yapmıştı. Fakat şöyle bir şey vardı ki yolun ortasında dikilen sadece ben değildim. Etrafıma hafif bakındıktan sonra "Evet." demiştim kısaca.

"Güzel. Yürümeyi başara bilirsen çekil de geçelim."

Söylediği şey ile öylece ifadesizce baktım. Geçmeleri için bir sürü alan vardı -ki bunu görmeyecek kişi salak olurdu, benimle taşak geçmeye çalıştıklarını anlamak zor değildi.

"Yürümeyi başara bilirseniz şuradan ve şuradan geçebilirsiniz." demiştim iki elimle koca alanı göstererek. "Yardım gerekiyorsa annelerinizi çağırın gençler."

Cevap vermelerini beklemeden arkamı dönüp Sehun'u beklemeye devam ettiğimde uzaktan ağacın arkasında gördüğüm silüet dikkatimi çekmişti. Yüzüme hafif bir tebessüm yayılacak iken silüetin ağacın arkasına saklanması tebessümüme son anda mani olmuştu. Kaşlarımı çattım. Bir silüet saklanma gereği duymazdı değil mi? Ya da ben ciddi anlamda deliriyor muydum?

"Sen ne sanıyorsun kendini?!"

Bir anda önüme geçen bedenle kaşlarımı daha çok çattım. Sehun'u beklemeyi falan umursamayacaktım. Önüme geçen az önce ki genci sert bir şekilde "Çekil almayayım ayağımın altına!" diyerek kenara iteklemiş, ardından hızla bulunduğum ortamdan çıkmaya çalışmıştım.

Oraya varana kadar geç olacağını biliyordum. Ama yine de orada olmadığını benliğime kabul ettirmek için görmem gerekiyordu. Yokluğunu artık sindirmeliydim. Onun sadece hayalden ibaret olduğunu algılamalıydı beynim.

Good Traitor JK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin